İçinde yür olan 38 kelime var. İçerisinde YÜR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yür olan kelimeler listesine ya da Sonu yür ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
YÜREKLENDİRİCİ, YÜREKLENDİRMEK
YÜREKLENDİRME
CANIYÜREKTEN, YÜREKLİLİKLE
YÜREKLENMEK, YÜREKSİZLİK, YÜRÜTÜCÜLÜK
YÜREKLENME, YÜREKLİLİK, YÜRÜRÇALAR, YÜRÜTÜLMEK
YÜRÜTÜLME, YÜRÜTÜLÜŞ
BOZYÜRÜK, TAGAYYÜR, YÜREKSİZ, YÜREKTEN, YÜRÜKLÜK, YÜRÜNMEK, YÜRÜRLÜK, YÜRÜTMEK, YÜRÜTÜCÜ
OKSİYÜR, YÜREGİR, YÜREĞİR, YÜREKLİ, YÜREKSİ, YÜRÜMEK, YÜRÜNME, YÜRÜTEÇ, YÜRÜTEN, YÜRÜTME, YÜRÜTÜM, YÜRÜYÜŞ
YÜRÜME
YÜREK, YÜRÜK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YÜREKLENDİRİCİ
-
-
[isim]
Yüreklendiren, cesaret veren kimse
-
[isim]
Yüreklendiren, cesaret veren kimse
- YÜREKLENDİRMEK
-
-
[-i]
Birine yüreklilik, cesaret vermek
-
[-i]
Birine yüreklilik, cesaret vermek
- YÜREKLENDİRME
-
-
[isim]
Birine yüreklilik, cesaret verme
-
[isim]
Birine yüreklilik, cesaret verme
- YÜREKLİLİKLE
-
-
[zarf]
Korkmadan, korkusuzca, yiğitçe
-
[zarf]
Korkmadan, korkusuzca, yiğitçe
- CANIYÜREKTEN
-
-
[zarf]
Canıgönülden
- "İki köy halkı ihtiyar, genç, her sabah bu duaları canıyürekten tekrarlıyorlar, sanki Ali'yi derin bir uykudan uyandırıyorlar." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
Canıgönülden
- YÜREKLENMEK
-
-
[nsz]
Korkusuz duruma gelmek, yiğitlenmek, cesaretlenmek
- "Okulda yazdığım bir oyun sahnelenince yüreklendiğimi anlattım." (Refik Erduran)
-
[nsz]
Korkusuz duruma gelmek, yiğitlenmek, cesaretlenmek
- YÜRÜTÜCÜLÜK
-
-
[isim]
Yürütücü olma durumu
-
[isim]
Yürütücü olma durumu
- YÜREKSİZLİK
-
-
[isim]
Yüreksiz olma durumu, yüreksizce davranış, cesaretsizlik
- "Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Yüreksiz olma durumu, yüreksizce davranış, cesaretsizlik
- YÜRÜRÇALAR
-
-
[isim]
Pille çalışan kulaklık aracılığıyla müzik dinlemeye yarayan, insanın üzerinde taşıyabileceği teyp
-
[isim]
Pille çalışan kulaklık aracılığıyla müzik dinlemeye yarayan, insanın üzerinde taşıyabileceği teyp
- YÜREKLENME
-
-
[isim]
Yüreklilik, korkusuzluk gelme, yiğitlenme, cesaretlenme
-
[isim]
Yüreklilik, korkusuzluk gelme, yiğitlenme, cesaretlenme
- YÜRÜTÜLMEK
-
-
[nsz]
Yürütme işi yapılmak veya yürütme işine konu olmak
-
[nsz]
Yürütme işi yapılmak veya yürütme işine konu olmak
- YÜREKLİLİK
-
-
[isim]
Yürekli, korkusuz, cesur olma durumu, yiğitlik
-
Yürekli kimseye yakışır davranış
-
[isim]
Yürekli, korkusuz, cesur olma durumu, yiğitlik
- YÜRÜTÜLME
-
-
[isim]
Yürütülmek işi
-
[isim]
Yürütülmek işi
- YÜRÜTÜLÜŞ
-
-
[isim]
Yürütülme işi veya biçimi
-
[isim]
Yürütülme işi veya biçimi
- YÜRÜKLÜK
-
-
[isim]
Yürük olma durumu
-
[isim]
Yürük olma durumu
- YÜRÜRLÜK
-
-
[isim]
Gereğinin yapılır olması durumu, meriyet
- "Yürürlükte bulunan kanunlar, usuller, kurallar. Fakat umumi hatlar yine yürürlükte idi." (Falih Rıfkı Atay)
- "Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ... antlaşmalar ... yayımlanma ile yürürlüğe konabilir." (Anayasa)
- "Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz..." (Anayasa)
- "Öte yandan, dünyadaki sorunların çokluğu da uykuyu yürürlükten kaldırmaya yetmez." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Gereğinin yapılır olması durumu, meriyet
- YÜRÜTÜCÜ
-
-
[isim]
Yürütme yetkisini kullanan kimse
-
[isim]
Yürütme yetkisini kullanan kimse
- YÜREKSİZ
-
-
[sıfat]
Yürekli olmayan, cesaretsiz, tabansız
-
[sıfat]
Yürekli olmayan, cesaretsiz, tabansız
- BOZYÜRÜK
-
-
[isim]
Üstü hafif benekli, başı küçük, kuyruğu kalın ve kısa, zehirsiz ve zararsız bir yılan (Eryx)
-
[isim]
Üstü hafif benekli, başı küçük, kuyruğu kalın ve kısa, zehirsiz ve zararsız bir yılan (Eryx)
- YÜRÜTMEK
-
-
[-i]
Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
-
Gerektiği gibi yapmak, uygulamak
- "İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar."
-
Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak
-
[nsz]
Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek
- "Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek."
-
İşinden veya bulunduğu yerden çıkarmak
- "Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi." (Haldun Taner)
-
Habersiz olarak almak, çalmak
- "Bizim kalemi yürütmüşler."
-
[-i]
Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak