İçinde ver olan 6 harfli 15 kelime var. İçerisinde VER bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ver olan kelimeler listesine ya da Sonu ver ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E R V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ER, EV, RE, VE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SERVER
- ...
- MİHVER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eksen
- "Bir dolap beygiri gibi bir mihverin etrafında dönüp dolaşarak ağaçları muayene eder, zerzevatları sulardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Konuşulan, yazılan, tartışılan veya düşünülen bir konunun en önemli noktası
- "Biz, onların mihver kelimelerini ve meselelerini âdeta atlayarak geçeriz." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Eksen
- GÖVERİ
-
-
[isim]
Sebze
-
[isim]
Sebze
- AVERAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ortalama
-
Sayı farkı
-
[isim]
Ortalama
- VERİCİ
-
-
[isim]
Veren, verme yanlısı kimse
- "Cahilden kral olur ama tarihe vesika verici olmaz." (Aka Gündüz)
-
Çıkar gözetmeksizin her türlü yardımı yapan, esirgemeyen kimse
-
Elektromanyetik dalgalar yardımıyla işaret, ses ve görüntü iletmeye yarayan cihazların genel adı
- "Anten olursa verici istasyonları da kurulabilir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse, donör
-
[isim]
Veren, verme yanlısı kimse
- MÜCVER
-
-
[isim]
Rendelenmiş kabağa un, yumurta, peynir, dereotu, tuz, karabiber, taze soğan katılmasıyla yapılan bir tür köfte
-
[isim]
Rendelenmiş kabağa un, yumurta, peynir, dereotu, tuz, karabiber, taze soğan katılmasıyla yapılan bir tür köfte
- MÜRVER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hanımeligillerden, yaprakları karşılıklı, demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan, meyvesi zeytine benzer bir ağaççık (Sambucus nigra)
-
[isim]
Hanımeligillerden, yaprakları karşılıklı, demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan, meyvesi zeytine benzer bir ağaççık (Sambucus nigra)
- VERNİK
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bazı maddeleri parlatmak veya havanın etkisinden korumak için sürülen bir sıvı
- "Fırınlanmamış birader, iki yıl sonra pul pul olmaz mı bunun vernikleri?" (Haldun Taner)
-
[isim]
Bazı maddeleri parlatmak veya havanın etkisinden korumak için sürülen bir sıvı
- VERMEK
-
-
[-i]
Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- "Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." (Ömer Seyfettin)
- "Pek sıkıldık mı atla bir vapura, ver elini İstanbul." (Atilla İlhan)
- "... bunca yıl yalan okuduk, yalan dinledik / Aklına kim gelirse bağır, ver veriştir." (Necati Cumalı)
-
Bırakmak veya bağışlamak
- "Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün, diye bağırdım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Ondan bilmek, atfetmek
- "Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi..." (Falih Rıfkı Atay)
-
Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- "Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum." (Haldun Taner)
-
Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
- "Arabanın burnunu, en tenha kahvelerden birinin önünde, rıhtıma verdiler." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir duruma yol açmak
- "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak
- "Yemek vermek. Balo vermek."
-
Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek
- "Konser vermek. Resital vermek."
-
Topluluk önünde bilimsel konudaki bildirisini sunmak
- "Konferans vermek."
-
Satmak
- "Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul."
-
Kızı, kadını biriyle evlendirmek
- "Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Ödemek
- "Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler." (Peyami Safa)
-
Yaymak
- "Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek."
-
Bitki ve ağaç, ürün üretmek
- "Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
- "Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor." (Refik Halit Karay)
-
Hepsini herhangi bir duruma sokmak
- "Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek."
-
Sahip olmasını sağlamak
-
Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek
- "Hareket vermek. Biçim vermek."
-
Tespit etmek
- "Randevu vermek. Ad vermek."
-
Kazandırmak, katmak
- "Tat, çeşni vermek."
-
Ayırmak, harcamak
- "Emek vermek. Zaman vermek."
-
Dayamak
- "Duvara sırtını verip çömeldi."
-
[yardımcı fiil]
Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- "alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek."
-
[-i]
Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- ÖZVERİ
-
-
[isim]
Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme, fedakârlık
- "Özveri, kadında ille çocuk doğurmakla da başlamaz." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme, fedakârlık
- EVERME
-
-
[isim]
Evermek işi
-
[isim]
Evermek işi
- MAVERA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öte
-
Görülen âlemin ötesi
-
[isim]
Öte
- VERKAÇ
-
-
[isim]
Futbol ve basketbolda topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun karşı takım kalesine veya uygun bir yöne koşarak aynı kişiden topu geri alması
-
[isim]
Futbol ve basketbolda topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun karşı takım kalesine veya uygun bir yöne koşarak aynı kişiden topu geri alması
- VERMUT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür şarap
-
[isim]
Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür şarap
- VERESE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mirasçılar
-
[isim]
Mirasçılar