İçinde va olan 5 harfli 127 kelime var. İçerisinde VA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında va olan kelimeler listesine ya da Sonu va ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İHVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yakın dostlar, arkadaşlar
-
Aynı okul veya tarikattan olan kimseler
-
[isim]
Yakın dostlar, arkadaşlar
- MAVAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yalan, uydurma söz
- "Bu sürgünlük mavalı neyin nesi? Aslı astarı var mı? Ya varsa ne yaparım ben?" (Atilla İlhan)
-
[isim]
Yalan, uydurma söz
- TÜVAN
- ...
- SEVAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hayırlı bir davranış karşısında Tanrı tarafından verileceğine inanılan ödül
- "Bunun günahı değil, olsa olsa sevabı vardır." (Haldun Taner)
- "Gülsüm'ün sevinci sade sevap kazanmak ümidinden doğmuyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Tanrı tarafından ödüllendirileceğine inanılan davranış
-
[isim]
Hayırlı bir davranış karşısında Tanrı tarafından verileceğine inanılan ödül
- KAVAK
-
-
[isim]
Söğütgillerden, sulak bölgelerde yetişen, boyu bazı türlerinde 30-40 m'ye değin çıkan, kerestesinden yararlanılan uzun boylu bir ağaç (Populus)
-
[isim]
Söğütgillerden, sulak bölgelerde yetişen, boyu bazı türlerinde 30-40 m'ye değin çıkan, kerestesinden yararlanılan uzun boylu bir ağaç (Populus)
- VAKİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zaman
- "Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Fakat sandal sahibi olur olmaz zaten yarı keyif, yarı kazanç için vakit öldürdüğü balıkçılık sanatında karar kılmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Sabah, öğle, akşam gibi hani vakit saat aradıkları yok." (Burhan Felek)
-
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler
- "Yemek vakti. Şimdi bunun vakti değil."
-
Çağ
- "Vaktin bilginleri."
-
Belirlenmiş olan zaman
- "Kâhya - vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi - demişti." (Samim Kocagöz)
-
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda geldiğinde "iken" anlamı veren bir söz
-
Geçim, para bakımından elverişli durum
- "Onun bu kadar para vermeye vakti yok."
-
[isim]
Zaman
- VASIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ulaşan, varan
- "Biraz sonra tren Menemen'e vasıl oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Ulaşan, varan
- YUVAK
-
-
[isim]
Yuvgu
-
[isim]
Yuvgu
- KAVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pezevenk
-
[isim]
Pezevenk
- VAHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ağır, korkulu, çok tehlikeli
- "Siz sağlam bir vücutta mutlaka vahim bir illet bulmak hevesine düşmüşsünüz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Ağır, korkulu, çok tehlikeli
- EDVAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çağlar, devirler
- "Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitap / Seni ancak ebediyetler eder istiap." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Alaturka müzik kurallarını inceleyen eser
-
[isim]
Çağlar, devirler
- VAKAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağırbaşlılık
- "Hepsi temiz, hepsi yeni giyinmiş askerin vakarı, efendiliği üstlerinden akıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Ağırbaşlılık
- HELVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı
-
[isim]
Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı
- SAVAK
-
-
[isim]
Suyu başka yöne akıtmak için yapılan düzenek
-
Değirmen arkındaki fazla suyun akması için açılan ikinci su yolu
-
Bir barajın fazla suyunu akıtmak için yapılan düzen
-
[isim]
Suyu başka yöne akıtmak için yapılan düzenek
- CİVAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yakışıklı genç erkek veya genç kadın
- "Henüz on yedi yaşında pembe, beyaz, saf, masum bir civandı." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Genç ve yakışıklı
- "Handan gibi civan bir kız verir de içilmez mi?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Yakışıklı genç erkek veya genç kadın
- HAVAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nitelikler, özellikler
-
Kendilerini halktan ayrı ve üstün sayan, kendilerinde bir çeşit ayrıcalık gören kimseler, avam karşıtı
-
[isim]
Nitelikler, özellikler
- TAVAN
-
-
[isim]
Bir yapının, kapalı bir yerin üst bölümünü oluşturan düz ve yatay yüzey, taban karşıtı
- "Başını kaldırdı, dumanı otobüsün tavanına üfledi." (Haldun Taner)
- "Gelmeyecek mi? Neden gelmedi? diye sordukları vakit tavan başıma yıkılıyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir şeyi değerlendirmede kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat
- "Yükseköğrenim görmüş bir devlet memurunun tavanı birinci derecenin dördüncü basamağıdır."
-
Çatı kiremidi
-
[isim]
Bir yapının, kapalı bir yerin üst bölümünü oluşturan düz ve yatay yüzey, taban karşıtı
- ÜNVAN
- ...
- VAHİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir, tek
-
[sıfat]
Bir, tek
- EYVAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Teras, sundurma, ayvan
-
Bir tarafı dışarıya açık olan oda, ayvan
-
[isim]
Teras, sundurma, ayvan