İçinde v olan 6 harfli 480 kelime var. İçerisinde V harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında v harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DEVREN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Devir (II) yoluyla, devrederek
- "Devren satılık bakkal dükkânı."
-
[zarf]
Devir (II) yoluyla, devrederek
- SAZEVİ
-
-
[isim]
Her türlü müzik aleti yapılan ve satılan yer
-
Sazlı sözlü eğlence yeri
-
[isim]
Her türlü müzik aleti yapılan ve satılan yer
- VİCDAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç
- "Tüm insanlar dünyaya, kafa ve yüreklerinde bir iç mahkeme ile gelirler. Bunun adına vicdan denir." (Aydın Boysan)
-
[isim]
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç
- AVANAK
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[sıfat]
Kolaylıkla kandırılabilen veya aldatılabilen, aptal, bön
-
[sıfat]
Kolaylıkla kandırılabilen veya aldatılabilen, aptal, bön
- AVRUPA
- ...
- ÇAYEVİ
-
-
[isim]
Çay, kahve vb. içeceklerin hazırlandığı ve içildiği yer, çay ocağı, çayhane
-
[isim]
Çay, kahve vb. içeceklerin hazırlandığı ve içildiği yer, çay ocağı, çayhane
- ÇEVREN
-
-
[isim]
Ufuk, göz erimi
- "Arada sırada da olsa, böyle buluşup konuşmak çok güzel oluyor, insanın çevreni genişliyor." (Tahsin Yücel)
-
[isim]
Ufuk, göz erimi
- VERMEK
-
-
[-i]
Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- "Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." (Ömer Seyfettin)
- "Pek sıkıldık mı atla bir vapura, ver elini İstanbul." (Atilla İlhan)
- "... bunca yıl yalan okuduk, yalan dinledik / Aklına kim gelirse bağır, ver veriştir." (Necati Cumalı)
-
Bırakmak veya bağışlamak
- "Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün, diye bağırdım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Ondan bilmek, atfetmek
- "Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi..." (Falih Rıfkı Atay)
-
Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- "Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum." (Haldun Taner)
-
Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
- "Arabanın burnunu, en tenha kahvelerden birinin önünde, rıhtıma verdiler." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir duruma yol açmak
- "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak
- "Yemek vermek. Balo vermek."
-
Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek
- "Konser vermek. Resital vermek."
-
Topluluk önünde bilimsel konudaki bildirisini sunmak
- "Konferans vermek."
-
Satmak
- "Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul."
-
Kızı, kadını biriyle evlendirmek
- "Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Ödemek
- "Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler." (Peyami Safa)
-
Yaymak
- "Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek."
-
Bitki ve ağaç, ürün üretmek
- "Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
- "Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor." (Refik Halit Karay)
-
Hepsini herhangi bir duruma sokmak
- "Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek."
-
Sahip olmasını sağlamak
-
Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek
- "Hareket vermek. Biçim vermek."
-
Tespit etmek
- "Randevu vermek. Ad vermek."
-
Kazandırmak, katmak
- "Tat, çeşni vermek."
-
Ayırmak, harcamak
- "Emek vermek. Zaman vermek."
-
Dayamak
- "Duvara sırtını verip çömeldi."
-
[yardımcı fiil]
Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- "alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek."
-
[-i]
Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- TEVHİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Allah'ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma
-
Tek tanrıcılık
-
Divan edebiyatında Allah'ı övmek için yazılan manzume
-
Birkaç şeyi bir araya getirme, birleştirme
-
[isim]
Allah'ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma
- VATLIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir vat gücünde olan
-
[sıfat]
Herhangi bir vat gücünde olan
- KRAVAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir ucu ince, diğer ucu daha geniş, gömlek yakasının altından geçirilerek önde üçgen biçiminde bağlanan, özel kumaştan yapılan giysi aksesuarı, boyun bağı
- "Muallim Bey, kravatınızın rengi gömleğinize uymamış, dedi, suratıma güldü." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir ucu ince, diğer ucu daha geniş, gömlek yakasının altından geçirilerek önde üçgen biçiminde bağlanan, özel kumaştan yapılan giysi aksesuarı, boyun bağı
- TUVACA
- ...
- VİZYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Görünüm
-
Ülkü
-
Gösterim
-
Geniş görüş, ileri görüş
-
[isim]
Görünüm
- ÇAVELA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tutulan balıkların içine konduğu sepet, çavalye
-
[isim]
Tutulan balıkların içine konduğu sepet, çavalye
- HİLVAN
- ...
- MAFEVK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üst
-
Yukarı
-
[isim]
Üst
- VİKONT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Batı ülkelerinde baron ile kont arasında bir soyluluk unvanı
-
[isim]
Batı ülkelerinde baron ile kont arasında bir soyluluk unvanı
- FORVET
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İleri uç oyuncusu
-
İleri uç
-
[isim]
İleri uç oyuncusu
- TASVİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Betimleme
- "Bu, Salihli sokaklarında tasvire sığmaz bir kargaşalık ve vaveyla idi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Onun hayatını tasvir eden bir kitap elime geçti." (Sait Faik Abasıyanık)
- "... beyim, dadılar, tayalarla şımartılmış, kuş sütüyle beslenmiş, beyaz, tüysüz, oğlandan çok kıza yakın, tasvir gibi bir civan." (Haldun Taner)
-
Betim
-
Resim
-
[isim]
Betimleme
- TEŞVİŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karıştırma, bulandırma
-
[isim]
Karıştırma, bulandırma