İçinde v olan 6 harfli 480 kelime var. İçerisinde V harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında v harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KÜREVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Küresel, toparlak
-
[sıfat]
Küresel, toparlak
- SATVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zorlu, sindirici güç
-
[isim]
Zorlu, sindirici güç
- ŞEVKLİ
-
-
[sıfat]
Şevki olan
- "Ben onun kadar şevkli oyuncu tanımadım." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Şevki olan
- ŞİVELİ
-
-
[sıfat]
Nazlı, edalı
-
Konuşması şive özelliği taşıyan
-
[sıfat]
Nazlı, edalı
- SÖYLEV
-
-
[isim]
Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe
- "Genel sekreter, heykelin önünde verdiği söylev esnasında, biraz evvel kurdeleyi kestiği makasla oynarken parmağını kanatmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe
- KONVOY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile
-
Savaş gemileri tarafından korunan yük gemileri katarı
-
[isim]
Aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile
- VASATİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ortalama
- "Tıp kongresi, yaşlılık ve vasati insan ömrü üzerine eğilmiş." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Ortalama
- DEVRAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dünya
- "Ben neyleyim büyükse devran."
-
Kader, talih
- "Herkesin başına yazılan gelir, devrandır." (Cem Sultan)
-
Zaman, çağ
- "Ben artık eskisi gibi değilim / Devran değişti." (Behçet Necatigil)
-
[isim]
Dünya
- KLAVYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Parmaklarla hareket ettirilen piyano, org vb. çalgılarda veya yazı ve hesap makinelerinde değişmez bir eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazı mekanizmaları çalıştıran kaldıraç kollarının, tuş sıralarının bütünü
-
[isim]
Parmaklarla hareket ettirilen piyano, org vb. çalgılarda veya yazı ve hesap makinelerinde değişmez bir eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazı mekanizmaları çalıştıran kaldıraç kollarının, tuş sıralarının bütünü
- MEVİZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vaaz
-
Öğüt
-
[isim]
Vaaz
- ŞEVKET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, ululuk, yücelik, heybet
-
[isim]
Büyüklük, ululuk, yücelik, heybet
- ÇİVİDİ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Çivit rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Yalnız o, Fatma gibi üst yanı cepli, çividi mavi ceket yaptırmamıştı." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Çivit rengi
- SIVACI
-
-
[isim]
Duvarları sıvayan kimse
-
[isim]
Duvarları sıvayan kimse
- CIVMAK
-
-
[-den]
Sekmek, değip geçmek, vurup sapmak
- "Kurşun taşa değmiş, sonra taştan cıvmış, Dursun hocaya değmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-den]
Sekmek, değip geçmek, vurup sapmak
- DEVASA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Dev gibi, çok büyük
- "Kınalı, bir mil uzakta, kocaman hafif ışıklı bir böcek, devasa böcek hâlinde yatıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Dev gibi, çok büyük
- HAVARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yardımcı
-
Hz. İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her biri
-
Bağlı olduğu önderinin düşünce ve inançlarını yayan kimse
-
[isim]
Yardımcı
- TASVİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Betimleme
- "Bu, Salihli sokaklarında tasvire sığmaz bir kargaşalık ve vaveyla idi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Onun hayatını tasvir eden bir kitap elime geçti." (Sait Faik Abasıyanık)
- "... beyim, dadılar, tayalarla şımartılmış, kuş sütüyle beslenmiş, beyaz, tüysüz, oğlandan çok kıza yakın, tasvir gibi bir civan." (Haldun Taner)
-
Betim
-
Resim
-
[isim]
Betimleme
- VUSLAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevgiliye kavuşma
- "Civanlığında senin de başından geçmiştir anacığım; aşkın ilacı vuslattır, anacığım." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Sevgiliye kavuşma
- KUVVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fiziksel güç, takat
- "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Matematiğe kuvvet verince öbür derslerini yetiştiremedi."
- "Paraya kuvvet."
-
Şiddet, zor, cebir
- "Kuvvet kullanmak."
-
Yetke, erk, nüfuz
-
Dayanıklı olma durumu
-
Güç
- "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü
- "Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik
-
Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir
-
[isim]
Fiziksel güç, takat
- VARMAK
-
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
- "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
-
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
-
Hoş olmayan bir sona ermek
- "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
-
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- "Tadına varmak. Sırrına varmak."
- "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
-
[-i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- "Eli varmak. Dili varmak."
-
Kadın, evlenmek
- "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Bir durumdan başka duruma geçmek
- "Secdeye varmak. Uykuya varmak."
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak