İçinde v olan 6 harfli 480 kelime var. İçerisinde V harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında v harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KÜREVİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Küresel, toparlak

SATVET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zorlu, sindirici güç

ŞEVKLİ

  1. [sıfat] Şevki olan
    • "Ben onun kadar şevkli oyuncu tanımadım." (Haldun Taner)

ŞİVELİ

  1. [sıfat] Nazlı, edalı
  2. Konuşması şive özelliği taşıyan

SÖYLEV

  1. [isim] Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe
    • "Genel sekreter, heykelin önünde verdiği söylev esnasında, biraz evvel kurdeleyi kestiği makasla oynarken parmağını kanatmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)

KONVOY

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile
  2. Savaş gemileri tarafından korunan yük gemileri katarı

VASATİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ortalama
    • "Tıp kongresi, yaşlılık ve vasati insan ömrü üzerine eğilmiş." (Burhan Felek)

DEVRAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dünya
    • "Ben neyleyim büyükse devran."
  2. Kader, talih
    • "Herkesin başına yazılan gelir, devrandır." (Cem Sultan)
  3. Zaman, çağ
    • "Ben artık eskisi gibi değilim / Devran değişti." (Behçet Necatigil)

KLAVYE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Parmaklarla hareket ettirilen piyano, org vb. çalgılarda veya yazı ve hesap makinelerinde değişmez bir eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazı mekanizmaları çalıştıran kaldıraç kollarının, tuş sıralarının bütünü

MEVİZE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Vaaz
  2. Öğüt

ŞEVKET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Büyüklük, ululuk, yücelik, heybet

ÇİVİDİ

Kelime Kökeni : Türkçe

  1. [isim] Çivit rengi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
    • "Yalnız o, Fatma gibi üst yanı cepli, çividi mavi ceket yaptırmamıştı." (Mahmut Yesari)

SIVACI

  1. [isim] Duvarları sıvayan kimse

CIVMAK

  1. [-den] Sekmek, değip geçmek, vurup sapmak
    • "Kurşun taşa değmiş, sonra taştan cıvmış, Dursun hocaya değmiş." (Memduh Şevket Esendal)

DEVASA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Dev gibi, çok büyük
    • "Kınalı, bir mil uzakta, kocaman hafif ışıklı bir böcek, devasa böcek hâlinde yatıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)

HAVARİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yardımcı
  2. Hz. İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her biri
  3. Bağlı olduğu önderinin düşünce ve inançlarını yayan kimse

TASVİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Betimleme
    • "Bu, Salihli sokaklarında tasvire sığmaz bir kargaşalık ve vaveyla idi." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Onun hayatını tasvir eden bir kitap elime geçti." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "... beyim, dadılar, tayalarla şımartılmış, kuş sütüyle beslenmiş, beyaz, tüysüz, oğlandan çok kıza yakın, tasvir gibi bir civan." (Haldun Taner)
  2. Betim
  3. Resim

VUSLAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sevgiliye kavuşma
    • "Civanlığında senin de başından geçmiştir anacığım; aşkın ilacı vuslattır, anacığım." (Osman Cemal Kaygılı)

KUVVET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Fiziksel güç, takat
    • "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Matematiğe kuvvet verince öbür derslerini yetiştiremedi."
    • "Paraya kuvvet."
  2. Şiddet, zor, cebir
    • "Kuvvet kullanmak."
  3. Yetke, erk, nüfuz
  4. Dayanıklı olma durumu
  5. Güç
    • "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" (Falih Rıfkı Atay)
  6. Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü
    • "Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  7. Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik
  8. Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir

VARMAK

  1. [-e] Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
    • "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
    • "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
  2. Belli bir duruma veya düzeye gelmek
    • "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
  3. Hoş olmayan bir sona ermek
    • "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
  4. Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
    • "Tadına varmak. Sırrına varmak."
    • "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
  5. [-i] Acımadan, çekinmeden yapmak
    • "Eli varmak. Dili varmak."
  6. Kadın, evlenmek
    • "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
  7. Bir durumdan başka duruma geçmek
    • "Secdeye varmak. Uykuya varmak."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü