İçinde v olan 4 harfli 133 kelime var. İçerisinde V harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında v harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYVA
-
-
[isim]
Gülgillerden, çiçekleri iri, beyaz veya pembe, yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikte bir ağaç (Cydonia vulgaris)
- "Ortak bir kaderimiz var biz kadınların, sonunda ayvayı yiyen biz oluyoruz." (Ayşe Kulin)
-
Bu ağacın büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe, ufak çekirdekli meyvesi
-
[isim]
Gülgillerden, çiçekleri iri, beyaz veya pembe, yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikte bir ağaç (Cydonia vulgaris)
- EVLİ
-
-
[sıfat]
Evlenmiş olan (kadın veya erkek)
- "İlk tanıştığı adamlara derhâl evli olup olmadıklarını sorar." (Refik Halit Karay)
-
Herhangi bir sayıda ev bulunan (yer)
- "Yirmi evli bir köy."
-
Evi olan
-
[sıfat]
Evlenmiş olan (kadın veya erkek)
- VİRA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[zarf]
Ara vermeksizin
- "Vira söylüyor."
- "Demiri vira edip açılmaya karar verdim." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[ünlem]
Maçuna ve başka makinelerin çevrilmesi için verilen komut
-
[zarf]
Ara vermeksizin
- CIVA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Atom numarası 80, atom ağırlığı 200,5, yoğunluğu 13,59 olan, donma noktası -38,8 °C olduğundan, normal sıcaklıkta sıvı olarak bulunan, gümüş renginde bir element (simgesi Hg)
-
[isim]
Atom numarası 80, atom ağırlığı 200,5, yoğunluğu 13,59 olan, donma noktası -38,8 °C olduğundan, normal sıcaklıkta sıvı olarak bulunan, gümüş renginde bir element (simgesi Hg)
- ŞİVE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Söyleyiş özelliği
- "Bunu Arapça değil, peltek bir Kafkas şivesiyle, Türkçe söyledi." (Refik Halit Karay)
-
Ağız
-
Naz, eda
-
[isim]
Söyleyiş özelliği
- KİEV
- ...
- VAHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Boş, saçma
- "Bunun ne çürük, ne vahi bir hayal olduğunu anlamıyor muyuz?" (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Boş, saçma
- SÖVE
-
-
[isim]
Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve
- "Kendilerini ağaçlara, kapı sövelerine çarpmazlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Avlu kapısının iki yanına konan uzun taşlar
- "Başını kapının taş sövesine koyup bir mektep çocuğu gibi bağıra bağıra ağlamak istiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve
- DEVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlaç, çare
- "Deva bulmaz bir can kaygısına düşer." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İlaç, çare
- KOVA
-
-
[isim]
Genellikle su ve sulu şeyler taşımaya, kuyudan veya denizden su çekmeye yarayan üstünden kulplu kap
- "Suyu Pire Mahmut bir kovayla getirip kaptanın başından aşağı boşaltıyor." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[sıfat]
Futbolda çok gol yiyen (kaleci veya takım)
-
[isim]
Genellikle su ve sulu şeyler taşımaya, kuyudan veya denizden su çekmeye yarayan üstünden kulplu kap
- VOLİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Balıkçı kayıklarının balıkları çevirmek için denize fırdolayı ağ salmaları
-
Vurgun, kazanç, kâr
- "Öyle bir voli çevir ki hem senin hem de bizim işimize yarasın." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Balıkçı kayıklarının balıkları çevirmek için denize fırdolayı ağ salmaları
- LAVA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[ünlem]
Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen buyruk
-
[ünlem]
Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen buyruk
- ZEVK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz
- "İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Sokaktaki adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı." (Haldun Taner)
- "Terfi ümidinde olmadıklarından resmî işlere ehemmiyet vermezler, zevklerine bakarlardı." (Refik Halit Karay)
-
Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni
-
Tat, lezzet
- "Batı edebiyatında şarap içmekten, onun zevkinden hiç bahsedilmez." (Burhan Felek)
-
Eğlence
- "Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz
- VANA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya veya serbest bırakmaya yarayan alet, valf
-
[isim]
Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya veya serbest bırakmaya yarayan alet, valf
- OVMA
-
-
[isim]
Ovmak işi
-
[isim]
Ovmak işi
- VAİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
- "Bir gün camide vaiz bir şey hikâye etmişti." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
- VERİ
-
-
[isim]
Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done
- "İstatistik veriler."
-
Bir sanat eserine veya bir edebî esere temel olan ana ilkeler
- "Bir romanın verileri."
-
Bilgi, data
-
Bir problemde bilinen, belirtilmiş anlatımlardan bilinmeyeni bulmaya yarayan şey
-
Olgu, kavram veya komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimli gösterimi
-
[isim]
Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done
- VEYA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[bağlaç]
Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut
- "Ben Atatürk'le üç veya iki defa karşılaştım." (Burhan Felek)
-
Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olursa kullanılan bir söz
- "Sen, ben veya başka birileri."
-
[bağlaç]
Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut
- SIVI
-
-
[isim]
Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi
-
[isim]
Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi
- VUKU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olma, meydana gelme
-
[isim]
Olma, meydana gelme