İçinde uy olan 6 harfli 46 kelime var. İçerisinde UY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında uy olan kelimeler listesine ya da Sonu uy ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DUYGUN

  1. [sıfat] Duygulu, duyar, hassas
    • "Bizim kız biraz hayalci, biraz romantik, biraz çokça duygun olsaydı belki başka şeyler de öğrenecekti." (Memduh Şevket Esendal)

UYMACI

  1. [isim] Uymacılık yanlısı olan kimse, konformist

HUYSUZ

  1. [sıfat] Huyu iyi olmayan, geçimsiz, şirret
    • "Yeni edindiği bu huysuz ve kavgacı tabiatı, küçükken masum hâllerinin ona sağlamış olduğu hoşgörüyü çabucak yok etti." (Yaşar Nabi Nayır)

UYUTUM
...
UYANIŞ

  1. [isim] Uyanma durumu veya biçimi
    • "Parasız adamın sabahleyin bir acı, zehirli uyanışı vardır, ölümden beterdir." (Refik Halit Karay)
  2. Uyanma, intibah
  3. Avrupa'da özellikle İtalya'da XV. yüzyılda başlayan genel sosyoloji ve felsefe öğretileri bütünü, Rönesans
  4. Bilgisizlikten kurtulma durumu
    • "Bazı uyanış ve toparlanış belirtileri meydana getirmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

BUYURU

  1. [isim] Buyruk, emir

UYANIK

  1. [sıfat] Uyumamış, bidar
    • "Uyuyor mu uyanık mı kestiremiyor, uykuyla uyanıklığın sınırlarını bulamıyordu." (Atilla İlhan)
  2. Uykudan uyanmış
  3. Açıkgöz, kurnaz, cingöz
    • "Ayrıca son derece zeki ve uyanık bir genç kız vardı." (Haldun Taner)
  4. Yapacağı işi bilen, dikkatli ve tetikte olan, müteyakkız
  5. Bilgisizlikten kurtulmuş, bilgili
    • "Zeki ve uyanık kişilerle dostluk kadar iyi bir şey olamaz." (Salâh Birsel)

DUYMAK

  1. [-i] Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
    • "Yaptıklarını duydum."
  2. İşitmek, ses almak
    • "Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek
    • "Yüzme denilen mucizeyi ancak beş altı sene sonra avuçlarımızın içinde duyabilecektik." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek
    • "Elimin üzerinde bir böceğin gezdiğini duydum."
  5. [nsz] Bir ruh durumu içine girmek
    • "Hakiki bedbahtlar, sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. [nsz] Sezmek, fark etmek, hissetmek
    • "Güzel olmasın fakat ruhu olsun, bir şey duysun." (Hüseyin Cahit Yalçın)

ULUYUŞ
...
UYUŞMA

  1. [isim] Uyuşmak (II) işi, mutabakat, antant
    • "... hayvanlar, bitkiler, böcekler, çocuklar doğa ile uyuşma içindedirler." (Necati Cumalı)

UYARLI
...
UYARMA

  1. [isim] Uyarmak işi, ihtar, tembih
    • "Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz." (Anayasa)
  2. Bir duyu organını, bütün bir sinir düzenini, kendi dışındaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yöneltmesi

UYDUCU
...
UYUTMA

  1. [isim] Uyutmak işi

KUYRUK

  1. [isim] Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ
    • "Zehra elinde kalem, gözlerine kuyruk çekiyordu." (Atilla İlhan)
    • "Gül gibi yavrusunu bırakıp da evlenecekmiş. Kuyruk sallaya sallaya oğlumu öldürttü." (Yahya Kemal)
    • "Ama hâlâ bilet var diye bekleyen en aşağı beş bin kişi güzel bir kuyruk yapmışlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "İki kişinin arkasından kuyruğa girdiği sırada, seyis biletlerini alıyordu." (Necati Cumalı)
  2. Bu organa benzeyen uzantı
    • "Uçağın kuyruğu. Gelinliğin kuyruğu."
  3. Kuşlarda gövdenin sonunda bulunan tüy demeti
  4. Koyunun bazı türlerinde eritilerek yağı alınan bir uzantısı
  5. Başın arkasına toplanmış saç demeti
  6. Bir harfin bitiş çizgisine yakın yerde, birden bir dönüş yapan kısa çizgi
  7. İnsanların sıra beklemek için art arda durarak oluşturduğu dizi
    • "Çoğu yirmi yaş civarında, sürü sepet öğrenci genç, kuyruğa girmiş, sırasını bekliyor." (Atilla İlhan)
  8. Birisinin arkasına takılıp ondan ayrılmayan kimse
    • "Falanca kuyruğu ile birlikte geliyor."

UYKULU

  1. [sıfat] Uyku gereksinimi olan
    • "Gözleri her zaman uykuludur." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. [zarf] Uyku sersemi olarak

UYULMA

  1. [isim] Uyulmak işi veya durumu

UYUNMA

  1. [isim] Uyunmak durumu

UYUZLU

  1. [sıfat] Uyuz hastalığı olan (kimse), uyuz
    • "Uyuzlunun bilekleri cılk yara içindeydi." (Sait Faik Abasıyanık)

UYARIŞ

  1. [isim] Uyarma işi veya biçimi
    • "O susuyor, ben bunu Kâmuran'ın yüzüne bakmak için bir uyarış sayıyordum." (Halide Edip Adıvar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü