İçinde uy olan 5 harfli 24 kelime var. İçerisinde UY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında uy olan kelimeler listesine ya da Sonu uy ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- UYGUN
-
-
[sıfat]
Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip
- "Rıza Efendi'de yerine, zamanına ve konusuna uygun hikâyeler vardır." (Tarık Buğra)
- "O zaman da haydutlar rıhtım kapısına daha önce gitmeyi uygun buldular." (Tarık Buğra)
- "Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "İşte Ahmet Kerim, ilk bakışında Ömer Beyefendi'nin bu eserini yırtıp sepete atmak üzereyken bu ihtimale dayanarak onun gazeteye konulmasını uygun görmüştü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Elverişli, yarar, müsait, muvafık
-
Orantılı, oranlı
- "Bu, bizim kızın yaradılışının, ablamın koyduğu yeni töreye uygun gelmeyişidir." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip
- UYMAK
-
-
[-e]
Ölçüleri birbirini tutmak
- "Ayakkabı ayağına iyi uydu."
-
Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek
- "Kravat ceketine uymuş."
-
Zevke, anlayışa uygun düşmek
- "Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor."
-
Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak
- "Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın." (Peyami Safa)
-
Bağlı kalmak, tabi olmak
- "Birtakım kayıt ve şartlara uymak zorundaydı."
-
Uygun düşmek, münasip olmak
- "Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[-e]
Ölçüleri birbirini tutmak
- BUYMA
-
-
[isim]
Buymak işi
-
[isim]
Buymak işi
- KUYUM
-
-
[isim]
Değerli metal ve taşlardan yapılan süs eşyası
- "Altın yüzük yaptırdım, kuyum ustalarına" (Halk türküsü)
-
[isim]
Değerli metal ve taşlardan yapılan süs eşyası
- UYMAZ
-
-
[sıfat]
Aykırı, başka türlü, mugayir
-
[sıfat]
Aykırı, başka türlü, mugayir
- HUYLU
-
-
[sıfat]
Herhangi bir huyu olan
- "Oğlum benden daha iyi huylu, daha ciddi olsun." (Refik Halit Karay)
-
İşkilli, kuşkulu
-
Ürkek, sinirli (binek hayvanı)
- "Bu at huyludur."
-
[sıfat]
Herhangi bir huyu olan
- SUYUK
-
-
[isim]
Organizmanın kan, lenf vb. sıvı bölümü
-
[isim]
Organizmanın kan, lenf vb. sıvı bölümü
- DUYUM
-
-
[isim]
Duyu
-
Doğruluğu kesin olarak bilinmeyen haber, istihbarat
- "Bu haberi duyumlarınıza dayanarak mı söylüyorsunuz?"
-
Kişinin duyular yoluyla elde ettiği izlenim, ihsas
-
[isim]
Duyu
- UYLUK
-
-
[isim]
Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
- "Kalçalarının ve uyluklarının her basamakta aldığı şekil, kalbinde dayanılmaz heyecanlar alevlendiriyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
- BUYUR
-
-
"buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
- "Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." (Nurullah ataç)
- "Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
"anlamadım, sözünüzü tekrarlayınız!" anlamında bir seslenme sözü
- "Bir şey mi buyurdunuz?"
- "Çok doğru buyuruyorsunuz." (Falih Rıfkı Atay)
-
"söyleyiniz, emrediniz!" anlamında bir seslenme sözü
- "Salona buyurmaz mısınız?" (Mithat Cemal Kuntay)
-
"buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
- DUYAR
-
-
[sıfat]
Duygulu, duygun, duyarlı, hassas
-
Beden üzerinde uyarıldığında hızlı ve güçlü tepkilere yol açan
- "Duyar bölge."
-
[sıfat]
Duygulu, duygun, duyarlı, hassas
- BUYOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle hastalık anında kullanılan sıcak su torbası
-
[isim]
Genellikle hastalık anında kullanılan sıcak su torbası
- UYSAL
-
-
[sıfat]
Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı
- "Kadın uysal olduğu zaman kuvvetlidir." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı
- UYGUR
- ...
- UYARI
-
-
[isim]
Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih
- "Kentin yaşlılarının da düşüncelerini aldılar. Onların uyarılarına uydular." (Haldun Taner)
-
Organizmada uyarım yaratan güç
-
[isim]
Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih
- UYRUK
-
-
[isim]
Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa
-
Bir kimsenin etkisi altında olma durumu, körü körüne bağlanma, gözü kapalı inanma
- "Kimsenin uyruğuna girmeyen, küçük, iddiasız ama özgür bir yaşamla yetindi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa
- DUYGU
-
-
[isim]
Duyularla algılama, his
- "Bitkilerde duygu var mı?"
- "Bu çeşit mülahazalar bizde ancak bir isyan duygusu uyandırabilirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim
- "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." (Burhan Felek)
-
Önsezi
- "Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır." (Aka Gündüz)
-
Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği
-
Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik
- "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum, çok fenayım duygusu kapladı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Duyularla algılama, his
- KUYTU
-
-
[sıfat]
Issız, sessiz ve göze çarpmayan, tenha (yer)
- "Kahvenin kuytu bir köşesinde, bağıra bağıra konuşuyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Uğrak olmayan, içerlek, sapa (yer)
- "Dükkân kuytu yerde olduğundan işlemiyor."
-
Güneş ışığı almayan (yer)
-
[sıfat]
Issız, sessiz ve göze çarpmayan, tenha (yer)
- DUYUŞ
-
-
[isim]
Duyma işi veya biçimi
-
Seziş
-
[isim]
Duyma işi veya biçimi
- UYUMA
-
-
[isim]
Uyumak durumu
-
[isim]
Uyumak durumu