İçinde ur olan 6 harfli 157 kelime var. İçerisinde UR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ur olan kelimeler listesine ya da Sonu ur ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KURUMA
-
-
[isim]
Kurumak işi
-
[isim]
Kurumak işi
- OTURMA
-
-
[isim]
Oturmak işi
-
Kısa süre için konukluğa gitme
- "Yemeğini yedikten sonra gece Vehbi Dedeye oturmaya gitti." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Oturmak işi
- OTURUM
-
-
[isim]
Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığı toplantı, celse
- "Onun adaylığı konuşulurken, kıdemli doçent olarak ben de oturuma katılmıştım." (Haldun Taner)
-
Yasama meclislerinin birleşimlerinden her biri
-
[isim]
Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığı toplantı, celse
- MAĞFUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Affolunmuş, bağışlanmış
-
[sıfat]
Affolunmuş, bağışlanmış
- KURMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
- "Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." (Falih Rıfkı Atay)
-
Hazırlamak
- "Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak." (Refik Halit Karay)
-
Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek
- "Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor." (Haldun Taner)
-
Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak
- "Turşu kurmak."
-
Etkisi ve önemi geniş şeyler meydana getirmek, tesis etmek
- "Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?" (Orhan Seyfi Orhon)
-
Yapmak, inşa etmek
- "Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım." (Nurullah ataç)
-
Yapmak, oluşturmak
- "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular." (Ömer Seyfettin)
-
Ortaklık sağlamak
-
Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek
- "Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu." (Tarık Buğra)
-
Bir araya getirmek, toplamak
- "Divan kurmak."
-
Gizlice hazırlamak, tasarlamak
- "Çocukların top oynadıkları kumluktan iskeleye doğru yürürken hep planlar kuruyordu." (Cahit Uçuk)
-
Düşünmek
- "Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Aklına koymak
- "O gitmeyi bir kez kurdu mu artık durmaz."
-
Zihinde büyütmek
- "Bayram ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu." (Halide Edip Adıvar)
-
Sağlamak, oluşturmak
- "Dostluk kurmak. İlişki kurmak."
-
Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek
-
[-i]
Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
- KURTÇA
- ...
- BONJUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[ünlem]
Günaydın
-
[isim]
Uzun siyah ceketle, çizgili pantolondan oluşan erkek giysisi
- "Milas'ın en iyi terzisine yaptırdığım bonjurumu giyerek memurlar arasına katılıyor, yaşlı başlı insanlardan ... akran muamelesi görüyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[ünlem]
Günaydın
- MAMURE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bayındır yer, bayındırlık
- "Şu kıraç dağın teras biçiminde kesilmiş tepesinde benim, kaç akşamüstü, büyük hisarlar üstüne kurulmuş, saraylı, kuleli kaç masal mamuresi seyrettiğimi bilemezsiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bayındır yer, bayındırlık
- OSURUK
-
-
[isim]
Yellenme
-
[isim]
Yellenme
- UÇURUM
-
-
[isim]
Dik ve derin yamaç
- "Üç arkadaş, arabanın gidebileceği bütün köyleri, dereleri, uçurumları aradılar." (Aka Gündüz)
-
Felaketli sonuç
- "Bir gün bencileyin, bir uçuruma yuvarlanırsanız artık her şey burada bitti, sanmayınız." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük fark, ayrılık
- "Karargâhla siper arasındaki derin uçurumu bu kadar yakından sezmemiştim." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Dik ve derin yamaç
- FAĞFUR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çin imparatorlarına verilen unvan
-
Çin'de yapılmış kâse, tabak, vazo vb. porselen eşya
-
[isim]
Çin imparatorlarına verilen unvan
- KONKUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yarış, yarışma
-
[isim]
Yarış, yarışma
- AJURLU
-
-
[sıfat]
Her yanı ajur biçiminde işlenmiş bulunan, gözenekli
- "Ajurlu çorap."
-
[sıfat]
Her yanı ajur biçiminde işlenmiş bulunan, gözenekli
- CARCUR
-
-
[zarf]
"Gelişigüzel konuşmak" anlamındaki carcur etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
-
[zarf]
"Gelişigüzel konuşmak" anlamındaki carcur etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
- NURHAK
- ...
- ONURLU
-
-
[sıfat]
Onuru olan veya onurunu üstün tutan, şerefli, gururlu
- "Hint kızları onun için şaşılacak derecede mahcup, çekingen ve onurludur." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Onuru olan veya onurunu üstün tutan, şerefli, gururlu
- URBALI
-
-
[sıfat]
Urbası olan
- "Yeşil urbalı, yeniçeri kılıklı bir alay herif de karşıdan gelmişler." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Urbası olan
- MESRUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sevinmiş, sevinçli
-
[sıfat]
Sevinmiş, sevinçli
- ABAJUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi
-
Genellikle üzeri siperli masa lambası veya ayaklı lamba
- "... baş ucundaki abajuru açık bırakmıştı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi
- SUNGUR
-
-
[isim]
Doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş
-
[isim]
Doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş