İçinde uma olan 7 harfli 29 kelime var. İçerisinde UMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında uma olan kelimeler listesine ya da Sonu uma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SORUMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Emmek
                    
                    
 
- 
                        [-i]
                    
                        Emmek
                    
                    
- KUKUMAV
- ...
- KUMANDI
- ...
- SOLUMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Nefes alıp vermek
                    
                    
- 
                    
                        Sık ve kesik soluk alıp vermek
                    
                    - "Devlerle güreşmiş gibi soluyordu." (Tarık Buğra)
 
- 
                    
                        Zorlanmak, gücünün hepsini harcamak
                    
                    - "Otomobil soluyarak Kırmızıtepe'ye tırmanmaya başladı." (Halide Edip Adıvar)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Nefes alıp vermek
                    
                    
- CUMASIZ
- ...
- PORSUMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Porsumak işi veya durumu
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Porsumak işi veya durumu
                    
                    
- SOĞUMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Isısını hızla veya yavaş yavaş yitirerek soğuk duruma gelmek
                    
                    - "Üşüyorum, vücudumun soğuduğunu duyuyorum, dişlerim birbirine vuruyor." (Refik Halit Karay)
 
- 
                        [-den]
                    
                        Birine veya bir şeye duyulan istek, sevgi ve ilgi kalmamak
                    
                    - "Belki de benim başkasıyla evlenip gidişim üzerine hayattan soğudu, kendini koyverdi." (Haldun Taner)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Isısını hızla veya yavaş yavaş yitirerek soğuk duruma gelmek
                    
                    
- KORUMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
                    
                    - "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." (Orhan Seyfi Orhon)
 
- 
                    
                        Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
                    
                    - "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." (Reşat Enis)
 
- 
                        [-i]
                    
                        Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
                    
                    - "Yurdu korumak."
 
- 
                        [-i]
                    
                        Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
                    
                    - "İlaçla meyveleri korudu."
 
- 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
                    
                    - "Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi."
 
- 
                        [-i]
                    
                        Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
                    
                    - "Geleneklerini koruyorlar."
 
- 
                        [-i]
                    
                        Karşılamak, denk gelmek
                    
                    - "Bu işin geliri masrafını korumaz."
 
 
- 
                        [-i]
                    
                        Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
                    
                    
- KUMANCA
- ...
- TOZUMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Toz havalanarak çevreye yayılmak
                    
                    - "Herif süpürge ile fesini süpürüp de şak şak eline vurdukça un çuvalı gibi tozuyordu." (Ahmet Rasim)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Toz havalanarak çevreye yayılmak
                    
                    
- KUMARCI
- 
    - 
                    
                        Kumara düşkün, sürekli kumar oynayan kimse, kumarbaz
                    
                    
 
- 
                    
                        Kumara düşkün, sürekli kumar oynayan kimse, kumarbaz
                    
                    
- KUMAŞÇI
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kumaş üreten veya satan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kumaş üreten veya satan kimse
                    
                    
- KUMAŞLI
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Kumaşı olan
                    
                    - "Esvapları buruşuk kumaşlı, gülünç şeylerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kumaşı olan
                    
                    
- HANUMAN
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Ev bark, ocak
                    
                    - "Bu oğlan hanumanımı yıkar benim, derdi." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ev bark, ocak
                    
                    
- ÇAYCUMA
- ...
- BURCUMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Burcumak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Burcumak işi
                    
                    
- DUMANLI
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Dumanı olan, duman çıkaran
                    
                    - "Dumanlı barut."
 
- 
                    
                        Sisli, sisle örtülü
                    
                    
- 
                    
                        Sıkıntılı, bulanık
                    
                    - "Karışık rüyalarda görülen manzaralar gibi dumanlı bir sahne." (Aka Gündüz)
 
- 
                    
                        Esrik, sarhoş
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Dumanı olan, duman çıkaran
                    
                    
- MALUMAT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Bilgi
                    
                    - "Bu hakikatler artık çocukların bildikleri en basit malumat sırasına geçmiştir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bilgi
                    
                    
- OBRUMAK
- ...
- KUMANDA
- 
    Kelime Kökeni : İtalyanca - 
                        [isim]
                    
                        Komuta
                    
                    
- 
                    
                        Elektronik aygıtları belli bir uzaklıktan yönetmeye yarayan kablosuz alet
                    
                    - "Büyük kuvvetlere kumanda etmek istiyorum, demişti." (Falih Rıfkı Atay)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Komuta
                    
                    
