İçinde ul olan 8 harfli 222 kelime var. İçerisinde UL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ul olan kelimeler listesine ya da Sonu ul ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BULANMAK
 - 
    
- 
                        [-e]
                    
                        Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak
                    
                    
- "Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor." (Atilla İlhan)
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Duruluğunu yitirmek
                    
                    
- "Havuz bulandı."
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Parlaklığını ve açıklığını yitirmek
                    
                    
- "Hava bulandı."
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Mide bulantısı olmak
                    
                    
 - 
                        [nsz]
                    
                        Karışmak
                    
                    
- "Köylünün bu habere zihni bulandı." (Aka Gündüz)
 
 
 - 
                        [-e]
                    
                        Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak
                    
                    
 - SOĞULMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Suyu veya sütü çekilerek pörsümek
                    
                    
 - 
                    
                        Irmak, kuyu, pınar vb. yerlerde su çekilip yok olmak
                    
                    
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Suyu veya sütü çekilerek pörsümek
                    
                    
 - SULANMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Sulama işi yapılmak
                    
                    
- "Tarla sulandı."
 
 - 
                    
                        Sulu duruma gelmek
                    
                    
- "Geceye doğru kar sulanıyor ve gevşiyor." (Atilla İlhan)
 
 - 
                    
                        Suyu çoğalıp yoğunluğu azalma
                    
                    
- "Kanı sulandı."
 
 - 
                    
                        Göz yaşarmak
                    
                    
- "Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü sulanıp akıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 - 
                    
                        Ciddiyetini, ağırlığını kaybetmek
                    
                    
 - 
                        [-e]
                    
                        İmrendiğini açığa vurmak
                    
                    
- "Bizim çiçeklere sulandı."
 
 - 
                        [-e]
                    
                        Birine karşı duyulan cinsel isteği kendisine sezdirmek, yeşillenmek
                    
                    
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Sulama işi yapılmak
                    
                    
 - BUZCULUK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Buzcunun işi veya mesleği
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Buzcunun işi veya mesleği
                    
                    
 - USULÜNCE
 - ...
 - KULLANAT
 - ...
 - YOLCULUK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer
                    
                    
- "Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
 
 - 
                    
                        Bu gidiş gelişte geçen süre
                    
                    
 - 
                    
                        Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme
                    
                    
- "Yolculukla ilgili işlemleri tamamlarken, koltuğuna oturtmuştuk onu." (Necati Cumalı)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer
                    
                    
 - ULULAMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Ağırlamak
                    
                    
 - 
                    
                        Ulu tutmak, ulu saymak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Ağırlamak
                    
                    
 - SOKULMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Sokma işine konu olmak
                    
                    
 - 
                    
                        Girmek
                    
                    
- "Yorganın altına sokulmak."
 
 - 
                    
                        Yanaşmak, yaklaşmak
                    
                    
- "Bazen de dayanamaz, yanına sokulur, saçlarını okşardı." (Tarık Buğra)
 
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Sokma işine konu olmak
                    
                    
 - BUĞULAMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Buğulamak işi
                    
                    
 - 
                    
                        Buğuda pişmiş yemek
                    
                    
- "Hamsi buğulaması."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Buğulamak işi
                    
                    
 - KURTULUŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir şeyden, bir yerden kurtulma, felah, halas, necat, selamet
                    
                    
- "Doktor o kaosun içinde yalnızlığı seçmiş, kurtuluşu onda bulmuştu." (Tarık Buğra)
 
 - 
                    
                        Bir yerin düşman işgalinden kurtulma günü
                    
                    
- "İzmir'in kurtuluşu her yıl 9 Eylülde kutlanır."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir şeyden, bir yerden kurtulma, felah, halas, necat, selamet
                    
                    
 - KURULMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Kurma işine konu olmak veya kurma işi yapılmak
                    
                    
- "Kurulmuştu benim adıma bir saray / Çevresini dolanmış gümüşten bir çay." (Ahmet Muhip Dranas)
 
 - 
                        [-e]
                    
                        Rahatça oturmak, yerleşmek
                    
                    
- "Yırtık pırtık giysili serserilerin peykelere kurulduğunu görünce çok şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
 
 - 
                    
                        Övünür biçimde davranışlarda bulunmak, kasılmak
                    
                    
- "Adam amma da kuruluyor."
 
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Kurma işine konu olmak veya kurma işi yapılmak
                    
                    
 - AGULAMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Bebek "agu" diye ses çıkarmak
                    
                    
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Bebek "agu" diye ses çıkarmak
                    
                    
 - KUTULAMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kutulamak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kutulamak işi
                    
                    
 - BULDOZER
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Önündeki geniş bıçakla toprağı sıyırıp kaldıran, tekerlekli veya paletli bir yol makinesi, yoldüzler
                    
                    
- "Yıkma makineleri, buldozerler durmadan bir yerler kazmakta." (Haldun Taner)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Önündeki geniş bıçakla toprağı sıyırıp kaldıran, tekerlekli veya paletli bir yol makinesi, yoldüzler
                    
                    
 - RUHÇULUK
 - ...
 - BUZULSUZ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Buzulu olmayan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Buzulu olmayan
                    
                    
 - PULLUKÇU
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Pulluk yapan, hazırlayan veya satan kimse
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Pulluk yapan, hazırlayan veya satan kimse
                    
                    
 - SUNULMAK
 - 
    
- 
                        [-e]
                    
                        Sunma işine konu olmak veya sunma işi yapılmak
                    
                    
 
 - 
                        [-e]
                    
                        Sunma işine konu olmak veya sunma işi yapılmak
                    
                    
 - BULVARLI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Bulvarı olan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Bulvarı olan