İçinde ul olan 5 harfli 80 kelime var. İçerisinde UL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ul olan kelimeler listesine ya da Sonu ul ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YULAR
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir yere bağlamak veya çekerek götürmek için hayvanın başlığına veya tasmasına bağlanan ip
                    
                    
- "Papaz beygirin yularını çekti." (Ömer Seyfettin)
 - "O da sana er geç yuları takar, benden beter olursun." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir yere bağlamak veya çekerek götürmek için hayvanın başlığına veya tasmasına bağlanan ip
                    
                    
 - KOŞUL
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Şart
                    
                    
 - 
                    
                        Bir antlaşmada belirlenen hükümlerden her biri
                    
                    
 - 
                    
                        Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için bulunması gereken durum, gerekli olan özellik
                    
                    
- "Türk Eli'nin uluları bu koşullar altında yeni toprakların, yeni vatanların gereğini duyar olmuştu." (Nezihe Araz)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Şart
                    
                    
 - RESUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Kendisine kitap indirilmiş peygamber
                    
                    
 - 
                    
                        Haberci
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kendisine kitap indirilmiş peygamber
                    
                    
 - HUSUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Olma, oluş, oluşma, meydana gelme
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Olma, oluş, oluşma, meydana gelme
                    
                    
 - ZULÜM
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, acımasızlık, haksızlık, eziyet, cefa
                    
                    
- "Nöbetçinin siyah süngüsü zorbalığın ve zulmün bir timsali gibi gözlerimin önünden geçiyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, acımasızlık, haksızlık, eziyet, cefa
                    
                    
 - OTSUL
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Otsu
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Otsu
                    
                    
 - KULLE
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Büyük bağ evi
                    
                    
- "Bağdaki ailelerin bütün çocuklarını kulle dışında bir başka evde toplamışlardı." (Tarık Dursun K)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Büyük bağ evi
                    
                    
 - ULUMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ulumak işi
                    
                    
- "Çılgın gözlerini haddinden fazla açarak uzun uzun bir havlama, bir ulumadır tutturmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ulumak işi
                    
                    
 - BULUT
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
                    
                    
- "Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve üzüntüsü / İçinde ne garip bir yazdı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
 - "Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 - "İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım." (Atilla İlhan)
 
 - 
                    
                        Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın
                    
                    
- "Zehirli bir çekirge bulutu gibi oraya üşüşen Avrupalılar..." (Ömer Seyfettin)
 
 - 
                    
                        Keder, endişe
                    
                    
- "Gazinin şen çehresi üstünden ciddi bir düşüncenin bulutu geçer gibi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
                    
                    
 - TULUM
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
                    
                    
 - 
                    
                        Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda
                    
                    
- "Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin." (Osman Cemal Kaygılı)
 
 - 
                    
                        Tüp
                    
                    
 - 
                    
                        Göğüs ve pantolon bölümü bitişik giysi
                    
                    
- "Zayıf vücuduna tulum bol geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Şişman, tombul
                    
                    
- "Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya!" (Halide Edip Adıvar)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
                    
                    
 - ZÜHUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        İş çokluğu veya dalgınlık sebebiyle yanılma, geciktirme, ihmal etme
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İş çokluğu veya dalgınlık sebebiyle yanılma, geciktirme, ihmal etme
                    
                    
 - BAVUL
 - 
    
Kelime Kökeni : İtalyanca
- 
                        [isim]
                    
                        İçine eşya konulan ve genellikle yolculukta kullanılan büyük çanta
                    
                    
- "Bütün varımı yoğumu içine doldurduğum bavulumu bir küçük hamalın sırtına yerleştirdim." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İçine eşya konulan ve genellikle yolculukta kullanılan büyük çanta
                    
                    
 - MESUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Sorumlu
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Sorumlu
                    
                    
 - SULAK
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Suyu olan, suyu bol (yer)
                    
                    
- "Sulak bir sazlığın başında, önümüze bir kaplumbağa çıkmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kuşlar için su konulan küçük kap
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Suyu olan, suyu bol (yer)
                    
                    
 - MAMUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Yapılmış, işlenmiş, imal edilmiş (eşya, yiyecek)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Yapılmış, işlenmiş, imal edilmiş (eşya, yiyecek)
                    
                    
 - TORUL
 - ...
 - RULET
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Bir bilyenin, dönmekte bulunan derin tepside yazılı numaralarından ve siyah ile kırmızı renklerden birinin üzerinde durmasıyla kazananı belirten kumar aracı ve bununla oynanan kumar
                    
                    
 - 
                    
                        Pastacı, terzi vb.nin kullandığı dişli, küçük demir çark
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir bilyenin, dönmekte bulunan derin tepside yazılı numaralarından ve siyah ile kırmızı renklerden birinin üzerinde durmasıyla kazananı belirten kumar aracı ve bununla oynanan kumar
                    
                    
 - PULLU
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Üzerine pul yapıştırılmış
                    
                    
- "Pullu dilekçe."
 
 - 
                    
                        Üzerine pul işlenmiş
                    
                    
- "Pullu gece elbisesi."
 
 - 
                    
                        Pulu olan
                    
                    
- "Pullu cıvata. Pullu balık."
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Üzerine pul yapıştırılmış
                    
                    
 - MALUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Sakat (kimse)
                    
                    
- "Devlet ... malul ve gazileri korur." (Anayasa)
 
 - 
                    
                        Hasta (kimse)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Sakat (kimse)
                    
                    
 - PULSU
 - ...