İçinde ul olan 4 harfli 29 kelime var. İçerisinde UL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ul olan kelimeler listesine ya da Sonu ul ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ULAÇ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Zarf-fiil
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Zarf-fiil
                    
                    
 - KULU
 - ...
 - KULE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
                    
                    
- "Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi." (Orhan Seyfi Orhon)
 
 - 
                    
                        Cihannüma
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
                    
                    
 - ULUS
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Millet
                    
                    
- "Doğrulup gürlüyorsun yeryüzünde yeniden / Her silkinen, kalkınan, kurtulan ulusla sen." (Behçet Kemal Çağlar)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Millet
                    
                    
 - ULAK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Haberci, haber veren kimse
                    
                    
- "Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı." (Nezihe Araz)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Haberci, haber veren kimse
                    
                    
 - ULAH
 - ...
 - ACUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Aceleci
                    
                    
- "Acul bir adam."
 
 - 
                    
                        Hızlı, çabuk
                    
                    
- "Geç vakit dönen zengin ve ecnebi kumarcıların acul arabalarını duymuyor." (Ömer Seyfettin)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Aceleci
                    
                    
 - ULUM
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bilimler, ilimler
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bilimler, ilimler
                    
                    
 - FULE
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Adım aralığı
                    
                    
- "Şimdi geniş fulelerle bayır aşağı koşarken, aferin be, hamlamamışız, diyordu." (Haldun Taner)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Adım aralığı
                    
                    
 - UFUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Yıldızın batması
                    
                    
 - 
                    
                        Ölme
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yıldızın batması
                    
                    
 - KULA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Bu renkte olan (at)
                    
                    
- "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
                    
                    
 - ŞULE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Alev, yalım
                    
                    
- "Bütün ordunun kalbini Duatepe'den çıkan kurtuluş şulesi aydınlatmış." (Halide Edip Adıvar)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Alev, yalım
                    
                    
 - SULH
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Barış
                    
                    
- "Yurtta sulh, cihanda sulh." (Atatürk)
 - "Yüz milyon lira alacaklıyken kırk milyon liraya sulh oldu."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Barış
                    
                    
 - RULO
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar
                    
                    
 - 
                    
                        Boya işlerinde kullanılan emici özelliğe sahip sünger veya sentetik silindir
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Silindir biçiminde, içine değişik malzeme konularak hazırlanmış (köfte, pasta, dondurma)
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar
                    
                    
 - ZULA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kaçak ve yasak şeylerin saklandığı gizli yer
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kaçak ve yasak şeylerin saklandığı gizli yer
                    
                    
 - ULAŞ
 - ...
 - TULU
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Güneşin doğması, doğuşu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Güneşin doğması, doğuşu
                    
                    
 - USUL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Kökler, asıllar
                    
                    
 - 
                    
                        Bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kökler, asıllar
                    
                    
 - ULAM
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tümü, makule, zümre, grup, kategori
                    
                    
- "İnsan üstüne düşünenlerin hepsi, her iki ulamda da yetkinliğe az rastlandığı görüşünde birleşirler." (Azra Erhat)
 
 - 
                    
                        Nesnel gerçekliğin ve bilginin en genel ve temel özelliklerini, ilişkilerini yansıtan temel kavramların her biri, nicelik, nitelik, bağıntı, makule, kategori
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tümü, makule, zümre, grup, kategori
                    
                    
 - OKUL
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Her türlü eğitim ve öğretimin toplu olarak yapıldığı yer, mektep
                    
                    
- "Daha gelir gelmez, ayağının tozu ile vilayet merkezinin okullarını gezdi." (Memduh Şevket Esendal)
 - "Ortaokulun üçüncü yılına geçince okuldan ayrıldı." (Necati Cumalı)
 
 - 
                    
                        Bir okuldaki öğrenci ve görevlilerin bütünü
                    
                    
- "Okul dağıldı."
 
 - 
                    
                        Ekol
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Her türlü eğitim ve öğretimin toplu olarak yapıldığı yer, mektep