İçinde uk olan 5 harfli 74 kelime var. İçerisinde UK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında uk olan kelimeler listesine ya da Sonu uk ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KONUK

  1. [isim] Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman
    • "Şatoda yaşayanlarla konuklar, buralarda, topluca yıkanırlarmış." (Salâh Birsel)
    • "Onun köyüne gittim, onun konuğu oldum orada on beş gün." (Yahya Kemal)
  2. Konakçının üzerindeki asalak

HUKUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
    • "Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez." (Peyami Safa)
  2. Bu yasaları konu alan bilim
    • "Kaldı ki böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vb. davaları ilgilendiren bölümü
    • "Hukuk davası. Hukuk mahkemesi."
  4. Haklar
    • "Hukukumdan vazgeçmem."
  5. Ahbaplık, dostluk

ÇOCUK

  1. [isim] Küçük yaştaki oğlan veya kız
    • "Çocuğun bir sütninesi vardı." (Refik Halit Karay)
    • "Çocuk gibi adam."
    • "Araya araya bu oyunu mu buldun? Ayol sen sahiden çocuk kalmışsın." (Refik Halit Karay)
    • "Ben de bir türlü ne olduğunu anlayamamıştım! Çocuktan al haberi derler... Boş laf değilmiş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Soy bakımından oğul veya kız, evlat
    • "Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı?"
  3. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak
    • "Çocuk köşeyi dönerken ana arkasından su içmeye gitti." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Genç erkek
  5. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi
  6. Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse
    • "Otuz yaşında ama hâlâ çocuk."
  7. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse

VURUK

  1. [sıfat] Çarpık, çarpılmış

UNLUK

  1. [isim] Değirmende unun biriktiği yer
  2. Ekmek fırınlarında unların bulunduğu bölüm, un deposu
  3. [sıfat] Un yapılmaya elverişli, temizlenmiş (buğday)

ÇUBUK

  1. [isim] Körpe dal
    • "Asma çubukları taze de duman yapıyor, duman kaçtı gözüme." (Cahit Uçuk)
  2. Değnek biçiminde ince, uzun ve sert olan şey
    • "Sıcak bir demir çubuktan niçin elini çekiyorsun?" (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık
    • "Sabahtan başlar, akşama kadar çubuk içer." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Kumaşta düz çizgi
  5. Ana direkler üzerine sürülen ikinci ve üçüncü direk parçası

NUBUK
...
BUKET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Çiçek demeti

KUMUK
...
SÜLUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir yola girme, bir yol tutma
  2. Bir tarikata girme
    • "Süluk ehli."

TAVUK

  1. [isim] Sülüngillerden, eti ve yumurtası için üretilen kümes hayvanı (Gallus)
    • "A, o nasıl lakırtı, dedi. Bunlar da tavuk ayağı yemişler, ağızlarında bakla ıslanmıyor." (Memduh Şevket Esendal)

BOĞUK

  1. [sıfat] Kısılmış (ses)
    • "Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." (Halide Edip Adıvar)

CUKKA

  1. [isim] Hayvan ve insan memesi

DORUK

  1. [isim] Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika
  2. En üstün başarı düzeyi
    • "Dorukta yalnız kalmak ve doruktan başlamak ne kadar da zormuş meğer." (Tarık Buğra)
  3. Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta

BOCUK

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Ortodokslarca kutlanan İsa'nın doğum yortusu

OKRUK
...
MUKUS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Solunum yolları ve sindirim organlarının hücreleri tarafından salgılanan madde

BUÇUK

  1. [sıfat] ... ve yarım
    • "Üç buçuk senedir ben bu sallantıya şahit oldum." (Peyami Safa)

KORUK

  1. [isim] Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm
    • "Hüseyin Ağa, aşağıda koruk sıkmış, buğulu bardaklarla geldi." (Yusuf Ziya Ortaç)

YAMUK

  1. [sıfat] Bir yana doğru eğik olan
  2. [isim] Yalnız iki kenarı paralel olan dörtgen
  3. [isim] Birine karşı yanlış davranma

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü