İçinde u olan 2 harfli 13 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SU
-
-
[isim]
Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab
- "Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ayakkabılarım su alıyor."
- "Kışın bile kar yağarken kova kova soğuk su dökünürüm." (Refik Halit Karay)
- "Ben bir yere gidemem, arkamda gömlek su gibi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu
- "Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı." (Falih Rıfkı Atay)
- "Şoförlükten bir senede artırdığım para ile bu bağı almıştım. O vakit su gibi para akıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Melahat büsbütün su koyuvermiş, yerlere yatarak gülüyor." (Haldun Taner)
- "Esasen, paramız ... bu gidişle suyunu çekecek." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Meyve, sebze vb.nin sıkılmasıyla elde edilen sıvı
- "Portakal suyu. Domates suyu."
-
Bazı kokulu yaprak veya çiçeklerin imbikten çekilmesiyle elde edilen kokulu sıvı
- "Çiçek suyu. Gül suyu."
- "... yaptığı kısacık bıçaklar bile iki kat olur kırılmazdı, çeliğe su vermek, sanatının yalnız ona mahsus bir sırrı idi." (Ömer Seyfettin)
-
Yemeğin sıvı bölümü
- "Belki de iki bardak turşu suyu içecek." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bu güven bir yerinden su alıyorsa o gediği zamanında kapamak gerekir." (Haldun Taner)
-
Kez
- "Meyveleri iki su yıka."
-
Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonra, suya daldırılarak sağlanılan sertlik
- "Bu bıçağın suyunu iyi vermemişler."
-
[isim]
Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab
- UR
-
-
[isim]
Hücrelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, tümör, neoplazma, Çingene ahtapotu, vejetasyon
- "Yalnız yağ birikintisinden ibaret bir bez, bir nevi ur, hayatı tehdit edecek bir şey değil!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Hücrelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, tümör, neoplazma, Çingene ahtapotu, vejetasyon
- TU
-
-
[ünlem]
Tuh
- "Tu, böyle mi olacaktı!"
-
[ünlem]
Tuh
- UÇ
-
-
[isim]
Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası
- "Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." (Aka Gündüz)
- "Ucu bucağı görünmeyen okyanusların karanlık dalgaları üzerinde avare yüzen bir çöp gibi yalnız." (Peyami Safa)
- "Ne yapalım, ucunda ölüm yok ya!" (Mahmut Yesari)
- "Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş." (Haldun Taner)
-
Bir şeyin baş veya son noktası
-
Bir şeyin kenarı
- "Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz." (Refik Halit Karay)
-
Bir uzaklığın son noktası
- "İstikbal bu yolun ucundan bir güneş gibi doğuyor." (Falih Rıfkı Atay)
- "Günbegün artmada dert ile gamım / Uç verdi yaralar sıralandı gel." (Bayburtlu Zihni)
-
Bir şeyin başı, tepesi
-
[sıfat]
Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem
-
Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak
-
[isim]
Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası
- UT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Klasik Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, mızrapla çalınan bir çalgı
- "Ferhunde, burada sevdiği bir ut muallimiyle evlenip bahtiyar olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Klasik Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, mızrapla çalınan bir çalgı
- ŞU
-
-
Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı niteleyen söz
- "Masanın üstünde şu mektubu buldu" (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle şunun şurasında ne var ki ağzımızın tadını kaçırıyorsunuz." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[zamir]
Biraz uzakta olan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan söz
- "Bunu istemem, şunu isterim."
- "Şu sırada bütün belalar neredeysem gelip beni buluyor" (Atilla İlhan)
-
Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı niteleyen söz
- BU
-
-
[sıfat]
Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz
- "Bu ev geniştir."
- "Aradan otuz bu kadar yıl geçti."
- "Bu minval üzere uskumruyu bir hayli yumuşattıktan sonra..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Cumhuriyetten bu yana."
-
[zamir]
En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz
-
[sıfat]
Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz
- UN
-
-
[isim]
Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri
- "İstanbul'da mısır unundan baklava yapılırmış, diye bir gün köye geldi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Yok, yok... Ben unumu eledim, eleğimi astım. Benim gibi evli, çoluk çocuk sahibi adamlara öyle yerlere gitmek yakışır mı?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "O solucanları un ufak eden çocukların hırsına kapılmıştı." (Tarık Buğra)
- "... bir yer sarsıntısı ile un ufak olan evlerde yaşıyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri
- UF
-
-
Acı, sızı duyulduğunda veya sıkıntılı bir durumda söylenen bir söz
- "Uf, parmağım yandı!"
-
Acı, sızı duyulduğunda veya sıkıntılı bir durumda söylenen bir söz
- UZ
-
-
[sıfat]
İyi, güzel
-
İşe yatkın, becerikli, mahir
-
[sıfat]
İyi, güzel
- US
-
-
[isim]
Akıl
-
[isim]
Akıl
- HU
-
-
[ünlem]
"Neredesin, bana bak" anlamlarında, genellikle kadınlar tarafından kullanılan bir seslenme sözü
-
Dervişler arasında kullanılan bir seslenme sözü
-
[ünlem]
"Neredesin, bana bak" anlamlarında, genellikle kadınlar tarafından kullanılan bir seslenme sözü
- UY
- ...