İçinde tü olan 7 harfli 107 kelime var. İçerisinde TÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında tü olan kelimeler listesine ya da Sonu tü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TÜKETME
-
-
[isim]
Tüketmek işi
-
[isim]
Tüketmek işi
- KÖTÜLÜK
-
-
[isim]
Kötü olma durumu, kemlik, şer
- "Havaların kötülüğü yüzünden..."
- "Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalardan birini verir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Zarar verecek davranış veya söz
- "Hiç çare yok, bu tüller yırtılacak ve bütün korkunçluğuyla kötülük ateşi çıkarılacaktır ortaya." (Çetin Altan)
-
[isim]
Kötü olma durumu, kemlik, şer
- YÜRÜTÜM
-
-
[isim]
Yürütme işi
-
Bir kararı, bir yargıyı yerine getirme, uygulama, infaz
- "Yasanın yürütümü. Bu yargının yürütümü."
-
[isim]
Yürütme işi
- TÜREYİŞ
-
-
[isim]
Türeme işi veya biçimi
-
[isim]
Türeme işi veya biçimi
- ÜTÜLEME
-
-
[isim]
Ütülemek işi
-
[isim]
Ütülemek işi
- GÖMÜLTÜ
-
-
[isim]
Avcının avını beklerken içine saklandığı çukur
-
[isim]
Avcının avını beklerken içine saklandığı çukur
- TÜKENİŞ
-
-
[isim]
Tükenme işi veya biçimi
-
[isim]
Tükenme işi veya biçimi
- ÖTÜŞMEK
-
-
[nsz]
Birlikte veya karşılıklı ötmek
- "Bir dakika evvel yaprakların arasında ötüşen kuşlar susuyor, gece oluyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Birlikte veya karşılıklı ötmek
- TÜPLEME
-
-
[isim]
Tüplemek işi
-
[isim]
Tüplemek işi
- ÖTTÜRME
-
-
[isim]
Öttürmek işi
-
[isim]
Öttürmek işi
- ÇÜRÜTÜŞ
-
-
[isim]
Çürütme işi veya biçimi
-
[isim]
Çürütme işi veya biçimi
- HÖPÜRTÜ
-
-
[isim]
Höpürdetme biçimi ve tarzı
-
[isim]
Höpürdetme biçimi ve tarzı
- DÖKÜNTÜ
-
-
[isim]
Dökülmüş, saçılmış şeyler
- "Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir topluluktan geri kalmış kimseler
-
Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi
-
Kâğıtçılıkta üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur durumuna getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı
-
Değersiz, bayağı, ayak takımından olan kimse
- "Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
İşe yaramayan, değersiz, kötü, berbat
- "Şoföre önce kentin en döküntü mahallelerinin adını söylediler." (Çetin Altan)
-
Bazı hastalıklarda görülen çıban, leke, uçuk, kızarıklık vb. belirti
-
Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması, etekte birikmesiyle oluşan yer
-
[isim]
Dökülmüş, saçılmış şeyler
- TÜLBENT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez
- "Orta hâlli hanımlar renkli yeldirmeler giyerler ve beyaz tülbent başörtüleri örtünürlerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bu bezden yapılmış baş örtüsü
- "Mürüvvet bacı, limon küfü tülbendini düşmesin diye bir ucundan ısırmış, elinde süzgeçle çıkageldi." (Atilla İlhan)
-
[isim]
İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez
- ENSTİTÜ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir üniversiteye bağlı veya bağımsız bir kuruluş olarak genellikle araştırma yapan ve bazı durumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumu
- "Türk Standartları Enstitüsü. Türkiyat Enstitüsü."
-
[isim]
Bir üniversiteye bağlı veya bağımsız bir kuruluş olarak genellikle araştırma yapan ve bazı durumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumu
- GÖTÜRME
-
-
[isim]
Götürmek işi
-
[isim]
Götürmek işi
- ÖRTÜNÜŞ
- ...
- YÜZÜSTÜ
-
-
[zarf]
Yüzü yere gelecek biçimde
- "Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Altı hücreyle cümle kapısının taş kemeri, kalın meşe tahtasından kapı kanatları yüzüstü kaldılar." (Kemal Tahir)
-
Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda
- "Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Yüzü yere gelecek biçimde
- NATÜREL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Doğal
- "Natürel renk."
-
[sıfat]
Doğal
- GÜRÜLTÜ
-
-
[isim]
Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata
- "Gemi baş döndüren bir gürültüyle indi sulara." (Çetin Altan)
- "Barın bütün gürültüsünü bastıran kahkahaları bundan sonra başladı." (Necati Cumalı)
- "Bir gürültü çıkarmadan buradan gidiniz..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Karanlıkta bana çarpıp da gürültü yapmamaya dikkat ederek kapıyı açtım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Birçok kişinin karıştığı kavga, karışıklık veya tartışma
- "İşçiler arasındaki gürültü."
-
[isim]
Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata