İçinde tme olan 6 harfli 27 kelime var. İçerisinde TME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında tme olan kelimeler listesine ya da Sonu tme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E M T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
MET, TEM
2 Harfli Kelimeler
EM, ET, ME, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇİTMEK
-
-
[-i]
Bir araya getirmek, birleştirmek
-
Kumaştaki deliği örerek kapamak
-
Tarağın dişlerini iplikle bağlayıp sıkıştırmak
-
Çitilemek
-
[-i]
Bir araya getirmek, birleştirmek
- ÖDETME
-
-
[isim]
Ödetmek işi
-
[isim]
Ödetmek işi
- KATMER
-
-
[isim]
Bir şeyi oluşturan katlardan her biri
-
Yağda veya sacda pişirilen bir tür börek
-
Arasına yağ ve kaymak sürülerek katlanmış yufka ekmeği
-
[isim]
Bir şeyi oluşturan katlardan her biri
- ERİTME
-
-
[isim]
Eritmek işi
-
Metallerde erimeyi sağlamak amacıyla dökümden önce yapılan ısıtma işlemi
-
[sıfat]
Eritilerek elde edilen
-
[isim]
Eritmek işi
- YETMEK
-
-
[nsz]
Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
- "Hasan'ın gücü yetse belki de dayak atacak." (Halide Edip Adıvar)
- "Onun okudukları ona yeter de artar bile." (Memduh Şevket Esendal)
- "Yeter ki biri ona iyice bakmış, oturup onunla konuşmuş olsun!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Yeterli sebep olmak
- "Bir sigara bir ormanı yakmaya yeter."
-
Kötü bir davranış, durum, tutum yeterli olmak, kâfi gelmek
- "Bu zulüm artık yeter!"
-
[-e]
Başkasına gereksinim duymamak, kendine yetmek
- "Kendiyle dolu, kendine yeten, olgun ve aydın bir insanın değil bir günü, bazen bir saati bile yüz binlerce lira değerinde olabilir." (Haldun Taner)
-
[-e]
Bir yaşa erişmek, ulaşmak
- "At dört, kız on beşe yettiği zaman / Severim kır atı bir de güzeli." (Dadaloğlu)
-
Olgunlaşmak
-
[nsz]
Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
- TÜTMEK
-
-
[nsz]
Duman veya buhar çıkarmak
- "Dumanı tütmekte olan bir vapuru görerek artık yerine dönmeyi akıl etti." (Haldun Taner)
-
Dumanı geri vermek
- "Kahvelerin içi tüten ocakla göz gözü görmez bir hâldeydi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yaşamak, varlığını sürdürmek
- "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
-
İyi veya kötü kokmak
-
[nsz]
Duman veya buhar çıkarmak
- ÖĞÜTME
-
-
[isim]
Öğütmek işi
- "Bizim oralarda buğdaylarını öğütmeye gelip değirmende kalan köylülere nöbetçi derler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Öğütmek işi
- KERTME
-
-
[isim]
Kertmek işi
-
Çentik
-
[isim]
Kertmek işi
- ELETME
-
-
[isim]
Eletmek işi
-
[isim]
Eletmek işi
- YİTMEK
-
-
[nsz]
Yok olmak, ortadan kalkmak, kaybolmak
-
Görünmez olmak
-
Sahip olunan bir şey elden çıkmak
-
[nsz]
Yok olmak, ortadan kalkmak, kaybolmak
- BÖRTME
-
-
[isim]
Börtmek işi
-
[isim]
Börtmek işi
- İŞETME
-
-
[isim]
İşetmek işi
-
[isim]
İşetmek işi
- EYİTME
-
-
[isim]
Eyitmek işi
-
[isim]
Eyitmek işi
- EĞİTME
-
-
[isim]
Eğitmek işi, terbiye etme
-
[isim]
Eğitmek işi, terbiye etme
- İŞİTME
-
-
[isim]
İşitmek işi
-
Duyma, sema (II)
- "İnsanoğlunun işitme gücü saniyede üç bin titreşimden öteye eremez." (Haldun Taner)
-
[isim]
İşitmek işi
- ÖRTMEK
-
-
[-i]
Korumak, görünmez duruma getirmek veya gizlemek için üstüne bir şey koymak
- "Kadın bebeğini itina ile yatırdı, yüzünü örttü." (Aka Gündüz)
-
Kapamak
- "Perihan kızdı, gidip piyanonun kapağını örttü." (Peyami Safa)
-
Kaplamak
- "Sarmaşıklar duvarları örtmüş."
-
Kötü bir durumu belli etmemek, gizlemek, saklamak
- "Birinin suçunu örtmek."
-
[-i]
Korumak, görünmez duruma getirmek veya gizlemek için üstüne bir şey koymak
- BERTME
-
-
[isim]
Bertmek işi
-
[isim]
Bertmek işi
- GÜTMEK
-
-
[-i]
Hayvan veya hayvan sürüsünü önüne katıp otlatarak sürmek
-
[nsz]
Bir düşünceyi, bir duyguyu veya bir ilkeyi gerçekleştirmeye çalışmak
- "Amaç gütmek. Kin gütmek."
-
Bir kimseyi, bir topluluğu kendi düşünce ve amacı doğrultusunda yönetmek, sevk ve idare etmek
-
[-i]
Hayvan veya hayvan sürüsünü önüne katıp otlatarak sürmek
- İLETME
-
-
[isim]
İletmek işi
-
[isim]
İletmek işi
- DİTMEK
-
-
[-i]
Yün, pamuk vb.ni tellere ayırarak kabartmak
-
Elle çok küçük parçalara ayırmak
- "Haşlanan etleri soğuduktan sonra didiniz."
-
[-i]
Yün, pamuk vb.ni tellere ayırarak kabartmak