İçinde tm olan 5 harfli 29 kelime var. İçerisinde TM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında tm olan kelimeler listesine ya da Sonu tm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ARTMA
-
-
[isim]
Artmak işi
-
[isim]
Artmak işi
- KATMA
-
-
[isim]
Katmak işi, ilhak
-
[sıfat]
Katılmış, eklenmiş, ulanmış, munzam
-
Kıldan veya yünden yapılmış ip, sicim
-
[isim]
Katmak işi, ilhak
- HATMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- "Ey tahta perdenin üzerinden aşan hatmi." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
- YATMA
-
-
[isim]
Yatmak işi
- "Çocuklara yatma zamanının yaklaştığını başıyla anlatan bir mürebbiye edasıyla duruyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yatmak işi
- YUTMA
-
-
[isim]
Yutmak (I), (II) işi
- "Ne bulursam yutmaya mecbur kalıyordum, zayıflamış, sersemlemiş, neşesizleşmiştim." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yutmak (I), (II) işi
- TÜTME
-
-
[isim]
Tütmek işi
-
[isim]
Tütmek işi
- GÜTME
-
-
[isim]
Gütmek işi
- "Oğlan okula gitmeden davar gütmeye başlar." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Gütmek işi
- TATMA
-
-
[isim]
Tatmak işi
-
[isim]
Tatmak işi
- BİTME
-
-
[isim]
Bitmek işi
-
[isim]
Bitmek işi
- GİTME
-
-
[isim]
Gitmek işi
-
[isim]
Gitmek işi
- UTMAK
-
-
[-i]
Yenmek
-
Oyunda yenmek, ütmek (II)
-
[-i]
Yenmek
- ETMEK
-
-
[nsz]
Bir işi yapmak
- "Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." (Haldun Taner)
- "O zamanlar denize girmeden edemediği için bu nezleyi bir türlü geçiremediğini anlattı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Etme eyleme ağabey, ben ne yaptım?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
"İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak
- "İyi ettiniz de geldiniz."
-
[-i]
Bulmak, erişmek
- "Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Birini bir şeyden yoksun bırakmak
-
Eşit değer kazanmak
- "İki iki daha dört eder."
-
Herhangi bir değerde olmak
- "Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Kötülükte bulunmak
- "Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
Küçük veya büyük abdestini yapmak
- "Çocuk altına etti."
-
[nsz]
Bir işi yapmak
- ETMEN
-
-
[isim]
Birlikte veya ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, şartlardan, ögelerden her biri, amil, faktör
-
[isim]
Birlikte veya ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, şartlardan, ögelerden her biri, amil, faktör
- YİTME
-
-
[isim]
Yitmek işi, kayıp
-
[isim]
Yitmek işi, kayıp
- İTMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek
- "Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar." (Halide Edip Adıvar)
-
Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak
- "Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bulunduğu yerden aşağı düşürmek
- "Suya itmek. Havuza itmek."
-
Sürüklemek, sevk etmek
-
Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisinden uzaklaşmaya zorlamak, çekmek karşıtı
- "Aynı cins elektrikli iki cisim birbirini iter."
-
[-i]
Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek
- YETME
-
-
[isim]
Yetmek işi
-
[isim]
Yetmek işi
- ATMAK
-
-
[-i]
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak
- "Taşı suya atmak."
- "Hatta aleyhimde atıp tuttuğunu bile duysam kendimi tanıtmamalıydım." (Orhan Veli Kanık)
-
Bir şeyi yere doğru bırakmak
- "Dünyanın siyasetiyle meşgul oluyorlar, büyük olaylar hakkında atıp tutuyorlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bir kimsenin ilişiğini kesmek
- "Adamcağızı berbat bir yere attılar."
-
[-e]
Koymak
- "Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz." (Burhan Felek)
-
Rastgele bir kenara koymak
-
[-den]
Uzatmak
- "Vapurdan iskele attılar."
-
Bir yerden başka bir yere taşımak
- "Hazır araba varken eşyayı eve atalım."
-
[nsz]
Sille, tokat vurmak
-
[nsz]
Top, tüfek vb. silahları patlatmak
-
[nsz]
Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak
- "Ona üç kurşun attı, vuramadı."
-
[-e]
Geri bırakmak, ertelemek
- "Bu konunun tartışılmasını gelecek haftaya attılar."
-
Örtmek
- "Sırtına bir şal attı."
-
Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek
- "Suçu onun üzerine attılar."
-
Sözle sataşmak
- "Kadınlara laf attılar."
-
[-i]
Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak
-
[-i]
İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak
- "Bu lüzumsuz eşyayı atmalı."
-
[-i]
Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek
- "Şapka inkılabıyla fesi attık."
-
[-i]
Çıkarmak, dışarıya vermek
- "Yabancı cisimleri vücut atar."
-
[-i]
Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak
- "Köprüyü dinamitle attılar."
-
[-i]
Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak
- "Pamuğu atmak."
-
[nsz]
Çatlamak
-
[nsz]
Yırtılmak
-
[-den]
Yapışık olduğu yerden ayrılmak
-
[nsz]
Kalp, nabız vurmak, çarpmak
- "Kalbi hızlı hızlı atıyor."
-
[-i]
Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak
- "Sıcak basınca sırtındaki ceketi attı."
-
[-den]
Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak
-
[-i]
Değerini eksiltmek
-
[-den]
Bir şeyin rengi solmak
- "Güneşten perdelerin rengi attı."
-
[nsz]
Göndermek, yollamak
- "Mektup atmak."
-
[nsz]
Haykırmak, bağırmak
- "Nara atmak."
-
[-i]
Etkisi kaybolmak, alışmak, bırakmak
- "Hele trenin yorgunluğunu at bir üzerinden." (Tarık Dursun K)
-
[-den]
Terk etmek
-
Götürmek, sahiplenmek
- "Gözüne kestirdiği erkeği tavlayıp resmen oraya atarmış." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Söylemek
- "Gazel attı."
-
[nsz]
Yalan veya abartmalı söz söylemek
- "Gene atmaya başladı."
-
[nsz]
Bilmeden, kestirerek söylemek
- "Bilgi yarışmasında attı ama tutturamadı."
-
[nsz]
İçki içmek
- "... bir kadeh attığımı biliyorum. Sonra artık sarhoş olmuşum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak
- ÜTMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek
-
Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek
-
[-i]
Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek
- ÇİTME
-
-
[isim]
Çitmek işi
-
[isim]
Çitmek işi
- ATMIK
-
-
[isim]
Meni
-
[isim]
Meni