İçinde olan 4 harfli 22 kelime var. İçerisinde SI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sı olan kelimeler listesine ya da Sonu sı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

I S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

IS

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SIDK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Doğruluk, gerçeklik
    • "... adına en soylu dileklerde bulunduğumuz bu bağırgan, kaba ve düşüncesiz insan yığınından, o dakikada sıdkım sıyrılmaya yetti." (Atilla İlhan)
  2. İçten bağlılık

ISIL

  1. [sıfat] Isı ile, sıcaklıkla ilgili, termik

SILA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşma
    • "Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım." (Refik Halit Karay)
  2. Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer
    • "Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var." (Karacaoğlan)

SIMA

  1. [isim] Sımak durumu veya biçimi

ASIR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yüzyıl
  2. Çağ

SIVI

  1. [isim] Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi

SIZI

  1. [isim] Hafif ve ince ağrı
    • "Eli yarama dokunur dokunmaz bütün sızılarım birden diniverecek." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Ruhsal acı, ıstırap
    • "Depremlerin acısını sızısını belirtmek de adı sanı bilinmez köylü şairlere düşer." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

SASI

  1. [sıfat] Küf ve çürük gibi kokan
  2. Kokuşmuş
  3. Tatsız

SIRT

  1. [isim] Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
    • "Arabacı katırın sırtına binmiş." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti." (Halide Edip Adıvar)
    • "Pardösüyü sırtıma geçirdim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir." (Haldun Taner)
  2. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
    • "Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez..." (Talât Halman)
    • "Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı."
  3. Kesici araçların kesmeyen kenarı
    • "Bıçağın sırtı."
  4. Dağların veya tepelerin üst bölümü
    • "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." (Orhan Veli Kanık)
  5. İnsanın üstü
    • "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." (Haldun Taner)
  6. Bir şeyin üstü, üst bölümü
  7. Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm

SIPA

  1. [isim] Eşek yavrusu

ASIK

  1. [sıfat] Somurtkan
  2. Asılı

SIKI

  1. [sıfat] Dar
    • "Sıkı bir kemer."
    • "İşini sıkı tut."
    • "Seniha etrafını bu kadar sıkıya alan bu adamlardan hiç sıkılmıyor mu?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Sıkıya geldi mi borç etmekten çekinmez, sonra bu borçları ödemek için evinin eşyasını satar." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan
    • "Sıkı bir denk."
    • "Başkan son zamanlarda işleri sıkıya aldı."
  3. Zorlu, güçlü ve etkili
    • "En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir." (Burhan Felek)
  4. Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
    • "Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı
  6. Yoğun
    • "Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim." (Atatürk)
  7. Cimri
  8. [zarf] Sıkıca, iyice
    • "Sıkı giyinmek."
  9. [isim] Disiplin
  10. [isim] Zorlayıcı durum
    • "Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı."
  11. [isim] Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
    • "İlk sıkıyı babam attı." (Samim Kocagöz)
  12. Güçlü ve çabuk, hızlı
    • "Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker." (Reşat Nuri Güntekin)

SIRF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Yalnızca
    • "Sırf vazife diye yaptığım bu ufak tefek hizmetler boşa gitti." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Tümüyle, bütün olarak, büsbütün
    • "Kâhinliğimin sırf bir tesadüfe dayandığı oy birliği ile kabul edildi." (Haldun Taner)

AĞSI

  1. [sıfat] Ağ görünüşünde olan, ağ gibi örülmüş olan

ASIM

  1. [isim] Asma işi

BASI

  1. [isim] Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim çıkarma işi

ASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı
    • "Bir belgenin aslı."
    • "Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek."
    • "Ömrü savaş içinde geçer insanın, aslına bakarsan, ekmeğini topraktan çıkarmak için." (Azra Erhat)
  2. Kök, köken, kaynak
    • "Yazının aslı resimdir."
  3. Gerçeklik
    • "Bu haberin aslı yok."
  4. Soy, nesep
    • "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. [sıfat] Gerçek, esas, hakikat
    • "Genç kızın bıraktığı mektup asıl sebebi meydana çıkarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. [sıfat] Bir şeyin temelini oluşturan, ana
  7. [sıfat] Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan
    • "Asıl sanat budur."
  8. [sıfat] Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı
    • "Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı."
  9. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak
    • "İşin asıl tuhaf tarafı. Kabahat asıl bundadır."

ISIN

  1. [isim] Kalori

SIVA

  1. [isim] Herhangi bir yapıdaki yüzeyleri düzgünleştirmek için kullanılan, yarı akışkan, kum, kireç, çimento karışımı veya toprak harç
  2. Bir yapının duvarlarına sürülen ince harç tabakası

SIRP
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü