İçinde sürme olan 14 kelime var. İçerisinde SÜRME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sürme olan kelimeler listesine ya da Sonu sürme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
SÜRMELENMEK
SÜRMELEMEK, SÜRMELENME
SÜRMELEME
ÖKSÜRMEK, SÜRMEDAN, SÜRMELİK, SÜRMENAJ, SÜRMESİZ
ÖKSÜRME, SÜRMELİ, SÜRMENE
SÜRMEK
SÜRME
E M R S Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
SÜMER, SÜREM, SÜRME
4 Harfli Kelimeler
SÜRE, ÜREM
3 Harfli Kelimeler
SEM, SER, ÜRE
2 Harfli Kelimeler
EM, ER, ES, ME, RE, SE, SÜ, ÜS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SÜRMELENMEK
-
-
[nsz]
Sürmeleme işi yapılmak
-
[nsz]
Sürmeleme işi yapılmak
- SÜRMELEMEK
-
-
[-i]
Sürme (I) yi sürüp kapamak
- "İlk iş olarak hemen koştum, oda kapısını sürmeledim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Göze sürme (II) çekmek
-
[-i]
Sürme (I) yi sürüp kapamak
- SÜRMELENME
-
-
[isim]
Sürmelenmek işi
-
[isim]
Sürmelenmek işi
- SÜRMELEME
-
-
[isim]
Sürmelemek işi
-
[isim]
Sürmelemek işi
- ÖKSÜRMEK
-
-
[nsz]
Solunum yolları zarlarının rahatsızlığı sebebiyle akciğerlerdeki havayı birdenbire ve gürültülü bir sesle dışarı vermek
- "Efendim, çocuk durmaz, koşar, terler, öksürür." (Burhan Felek)
-
Öksürtücü bir hastalığa tutulmuş olmak
- "Çocuk öksürüyor, sokağa çıkarmamalı."
-
[nsz]
Solunum yolları zarlarının rahatsızlığı sebebiyle akciğerlerdeki havayı birdenbire ve gürültülü bir sesle dışarı vermek
- SÜRMENAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sürekli ve aşırı çalışmadan doğan yorgunluk, bitkinlik
-
[isim]
Sürekli ve aşırı çalışmadan doğan yorgunluk, bitkinlik
- SÜRMEDAN
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Sürmelik
-
[isim]
Sürmelik
- SÜRMELİK
-
-
[isim]
Ağaç veya kemikten yapılan, içine göz sürmesi konulan küçük kap, sürmedan
-
[isim]
Ağaç veya kemikten yapılan, içine göz sürmesi konulan küçük kap, sürmedan
- SÜRMESİZ
-
-
[sıfat]
Sürme ile boyalı olmayan
- "... en solgun günlerinde bile gözlerini sürmesiz, dudaklarını boyasız bırakır." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Sürme ile boyalı olmayan
- SÜRMENE
- ...
- SÜRMELİ
-
-
[sıfat]
Sürme ile boyanmış olan
- "Kirpikleri kudretten sürmelidir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sürgü ile kapatılmış olan, sürmelenmiş olan
- "Yavaşça vitrinin sürmeli camını açtı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Sürme ile boyanmış olan
- ÖKSÜRME
-
-
[isim]
Öksürmek işi
-
[isim]
Öksürmek işi
- SÜRMEK
-
-
[-i]
Yönetip yürütmek, sevk etmek
- "Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Devam etmek
- "Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer." (Anayasa)
-
Önüne katıp götürmek
- "Koyunları sürmek."
-
Uzatmak, ileri doğru itmek
- "Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Dokundurmak, değdirmek
- "Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek
- "Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek
- "Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor." (Refik Halit Karay)
-
Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak
- "Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak
-
[-i]
Herhangi bir durum içinde bulunmak
- "Dört duvar arasında bir memur hayat sürüyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-i]
Pulluk veya sabanla toprağı işlemek
- "Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Olmaya devam etmek
- "Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Zaman geçmek
- "Çok sürmez, her şey düzelir."
-
[nsz]
Zaman almak
- "Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü." (Ahmet Haşim)
-
Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek
- "Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak
-
[-i]
Yönetip yürütmek, sevk etmek
- SÜRME
-
-
[isim]
Sürmek işi
-
Kapı kanadını içeriden kapama, dolap kapağını yerinde tutma vb. işlere yarayan ve yuvası içinde ileri geri sürülebilen sistem, sürgü
- "Kapıyı kapadı. Üstünde anahtar ve sürme yoktu." (Peyami Safa)
-
Masa ve dolapta küçük çekmece
-
[sıfat]
Sürülerek kullanılan
- "Sürme kapı. Sürme kapak."
-
[isim]
Sürmek işi