İçinde sö olan 8 harfli 41 kelime var. İçerisinde SÖ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sö olan kelimeler listesine ya da Sonu sö ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SÖZLEMEK
- ...
- SÖYLENİŞ
-
-
[isim]
Söyleyiş, telaffuz
-
[isim]
Söyleyiş, telaffuz
- SÖZCÜLÜK
-
-
[isim]
Bir kurul, bir topluluk veya kişi adına konuşma görevi, raportörlük
- "Bana sözcülük etmişsiniz, onun elçisine karşı benim elçim olmuşsunuz." (Turan Oflazoğlu)
-
[isim]
Bir kurul, bir topluluk veya kişi adına konuşma görevi, raportörlük
- SÖNDÜRÜŞ
- ...
- SÖYLENTİ
-
-
[isim]
Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
- "Önce kulaktan kulağa fısıldanan bu söylentilerin meclis kürsülerinde açıkça ifade edildiği oluyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
- ŞANSÖLYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Almanya ve Avusturya'da hükûmet başkanı
-
[isim]
Almanya ve Avusturya'da hükûmet başkanı
- SÖNÜMSÜZ
-
-
[sıfat]
Genliği hiçbir zaman sıfıra yaklaşmayan, her devirde beslenen (salınım hareketi), beslenen
-
[sıfat]
Genliği hiçbir zaman sıfıra yaklaşmayan, her devirde beslenen (salınım hareketi), beslenen
- SÖKÜLMEK
-
-
[nsz]
Sökme işine konu olmak
- "Duvardaki bir pencerenin sökülüp alınamayacak kadar kuvvetle yerleştirilmiş demir parmaklıkları." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Parayı istemeyerek vermek, harcamak
-
[nsz]
Sökme işine konu olmak
- PROFESÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yükseköğretim kuruluşlarında en üst aşamada olan öğretim üyesi
- "Bu kırk yaşını geçmiş profesörleri ve ressamları kapıcı tanıyor." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yükseköğretim kuruluşlarında en üst aşamada olan öğretim üyesi
- SÖVÜŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirine sövmek
-
[nsz]
Birbirine sövmek
- SÖYLEŞME
-
-
[isim]
Söyleşmek işi
-
[isim]
Söyleşmek işi
- SÖZLEŞME
-
-
[isim]
Sözleşmek işi
-
Hukuki sonuç doğurmak amacıyla iki veya daha çok kişinin, kuruluşun karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla gerçekleşen işlem, bağıt, akit, mukavele, kontrat
- "Anayasa, her şeyden önce bütün vatandaşların uymak zorunda olduğu bir toplum sözleşmesidir." (Necati Cumalı)
-
Bu işlemi gösteren belge, mukavelename
-
[isim]
Sözleşmek işi
- SÖZLÜKÇE
-
-
[isim]
Herhangi bir bilim dalının söz varlığını içeren sözlük
-
[isim]
Herhangi bir bilim dalının söz varlığını içeren sözlük
- SÖYLENCE
-
-
[isim]
Efsane
-
[isim]
Efsane
- SÖMÜRMEK
-
-
[-i]
Yiyecek içeceğin hepsini birden yiyip bitirmek, silip süpürmek
-
Dudaklarını yapıştırarak soluğu ile çekip içmek
-
Üretim araçları sahipleri, başkalarının emeğine ve onların yarattıkları değerlere el koymak
-
Bir ulus veya devlet, diğer bir ulusun veya devletin doğal kaynaklarından, ekonomik değerlerinden çıkar sağlamak
-
Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak
- "Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır." (Haldun Taner)
-
[-i]
Yiyecek içeceğin hepsini birden yiyip bitirmek, silip süpürmek
- SÖMÜRÜCÜ
-
-
[isim]
Sömürüyü gerçekleştiren, sömürgen, istismarcı
-
[isim]
Sömürüyü gerçekleştiren, sömürgen, istismarcı
- SÖYLEMEK
-
-
[-i]
Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak
- "Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bir vakitler aralarında su sızmayan hatun kişiler şimdi birbirlerini çekemiyorlar, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı." (Haldun Taner)
-
Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak
- "Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yapılmasını istemek
- "Biraz sonra nazırın yine beni istediğini söylediler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Türkü, şarkı vb. okumak
- "Kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Yazmak, düzmek
- "Şiir söylemek."
-
[-e]
Haber vermek
- "Benim burada nasıl yaşadığımı görenler gidip babama da söylerler." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-i]
Önceden bildirmek, tahmin etmek
- "Bir değil iki tane olduğunu size söylemiştim." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak
- "Ne söyler bu türküler / Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler." (Necati Cumalı)
-
[-i]
Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak
- SÖZLÜLÜK
- ...
- SÖNDÜRME
-
-
[isim]
Söndürmek işi
-
[isim]
Söndürmek işi
- SÖYLEVCİ
-
-
[isim]
Coşkulu ve güzel konuşan, hitabede bulunan kimse
- "İttihat ve Terakki'nin en iyi söylevcisi odur." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Coşkulu ve güzel konuşan, hitabede bulunan kimse