İçinde so olan 6 harfli 62 kelime var. İçerisinde SO bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında so olan kelimeler listesine ya da Sonu so ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SOLHAN
- ...
- SOLLUK
-
-
[isim]
Sol olma durumu
- "Soluz dedim ama solluğu bir başka yönden kabullendim, siz acaba ne düşündünüz de solluğu bize layık gördünüz?" (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Sol olma durumu
- SOKULU
-
-
[sıfat]
Sokulmuş olan
- "... tokmağın altındaki kilitte bir sarı pirinç anahtar sokulu idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Sokulmuş olarak
-
[sıfat]
Sokulmuş olan
- AKSONA
-
-
[isim]
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları
-
[isim]
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları
- SOMAKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer
-
[sıfat]
Bu mermerden yapılmış
- "Az sonra kraliçenin yeşil somaki banyosunda idim." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer
- SONCUL
-
-
[sıfat]
Son bulma özelliği olan
-
[sıfat]
Son bulma özelliği olan
- SOSYAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Toplumla ilgili, toplumsal, içtimai
- "Siz de vaktine, saatine göre ya etraftaki manzaraya ya birtakım sosyal metafizik düşüncelere yahut da sadece kendi şahsi kaygılarınıza dalıp gitmişsinizdir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Toplumla ilgili, toplumsal, içtimai
- SOMALİ
- ...
- GARSON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Lokanta, pastane, kahvehane vb. yerlerde müşterilere hizmet eden kimse
- "Öğle yemeklerinde garson olarak çalışacak, buna karşılık öğle ve akşam yemeklerini lokantadan yiyecekti." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Lokanta, pastane, kahvehane vb. yerlerde müşterilere hizmet eden kimse
- SOYSAL
-
-
[sıfat]
Soyla ilgili
-
[sıfat]
Soyla ilgili
- SOLOCU
-
-
[isim]
Bir müzik eserini tek başına çalan, söyleyen sanatçı, solist
-
[isim]
Bir müzik eserini tek başına çalan, söyleyen sanatçı, solist
- SOVHOZ
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Sovyetler'de devlet eliyle yönetilen tarım işletmesi
-
[isim]
Sovyetler'de devlet eliyle yönetilen tarım işletmesi
- SOPALI
-
-
[sıfat]
Elinde sopası olan
-
[sıfat]
Elinde sopası olan
- SOLMAK
-
-
[nsz]
Rengini yitirmek, rengi uçmak
- "Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" (Turan Oflazoğlu)
-
Tazeliğini, diriliğini veya parlaklığını yitirmek
- "Kuşlar ağlıyor, çiçekler soluyor, yapraklar dökülüyor, ufuklar kararıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Rengini yitirmek, rengi uçmak
- SODYUM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 11, atom ağırlığı 22,990, yoğunluğu 0.971 olan, 97,5 °C'de eriyen, deniz ve kaya tuzlarında, doğada birleşik olarak çok yaygın bulunan, beyaz, parlak, mum gibi yumuşak bir element (simgesi Na)
-
[isim]
Atom numarası 11, atom ağırlığı 22,990, yoğunluğu 0.971 olan, 97,5 °C'de eriyen, deniz ve kaya tuzlarında, doğada birleşik olarak çok yaygın bulunan, beyaz, parlak, mum gibi yumuşak bir element (simgesi Na)
- SORMUK
-
-
[isim]
Çocuk emziği
-
Tülbent içine lokum, şeker konularak küçük çocuklara verilen emzik biçiminde nesne
-
[isim]
Çocuk emziği
- SOYGUN
-
-
[isim]
Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
-
Hiçbir emek harcamadan ve yolsuz olarak elde edilen büyük kazanç, vurgun
-
[isim]
Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
- SOHBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl
- "Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Sofra başında sohbet etmeyi sever..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Söyleşi
- "Tam fikir ve sanat sohbetlerine yakışan bir çerçeve içindeyiz." (Ahmet Haşim)
-
[isim]
Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl
- SOLUMA
-
-
[isim]
Solumak işi
-
[isim]
Solumak işi
- SONSUZ
-
-
[sıfat]
Sonu olmayan, bitmeyen, ebedî
- "Seninle arkadaşlığımız sonsuz olacak." (Mahmut Yesari)
-
Ölçülemeyecek kadar çok veya büyük olan
- "Sonsuz gök."
-
Çok
- "İçimdeki ülkede bu ordu insanlarına karşı sonsuz bir sevgi ve minnet var." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Sonu ve sınırı olmayan şey
-
Sonu olmayan, her niceliği aşabilen değişken (nicelik)
-
[sıfat]
Sonu olmayan, bitmeyen, ebedî