İçinde sma olan 6 harfli 16 kelime var. İçerisinde SMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sma olan kelimeler listesine ya da Sonu sma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
MAS, SAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AS, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- PISMAK
-
-
[nsz]
Pusmak
- "Bir daha böyle laf edersen ağzını yırtarım deyince kız pıstı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Pusmak
- SMAÇÖR
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Voleybolda file üzerinde karşı alana doğru yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vuran oyuncu, kütör
-
[isim]
Voleybolda file üzerinde karşı alana doğru yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vuran oyuncu, kütör
- ASMALI
-
-
[sıfat]
Asması olan
- "Asmalı bahçe."
-
[sıfat]
Asması olan
- SUSMAK
-
-
[nsz]
Konuşmasını kesmek
- "Son mısraları acele okuyarak susmuştu." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Konuşmaktan kaçınmak
-
Ses veya gürültüyü kesmek, ses ve gürültü yapmamak
-
Etkisini göstermemek, tepki göstermemek
- "Adaletin sustuğu yerde haksızlık başlar."
-
[nsz]
Konuşmasını kesmek
- BASMAK
-
-
[-e]
Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak
- "Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." (Cahit Külebi)
- "Yastık koşusunu kazanan tayın, biraz idman edilirse çok atları basıp geçeceğini konuşuyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Küçük çocuklar ayakta durabilmek
-
Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek
- "Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Sıkıştırarak yerleştirmek
- "Peyniri küpe basmak."
-
[-i]
Bası işi yapmak, tabetmek
-
[-i]
Örtmek, bürümek, kaplamak
- "Yollarını ot basmış, çamları yükselip saçaklarına el atmış olan bu büyük köşk." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb. bir araçla iz yapmak
- "Şuraya başparmağını bas dediler, ben de bastım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Baskın yapmak
- "Ölen kızın intikamını almak için köyü basıp yakmış." (Etem İzzet Benice)
-
[nsz]
Bazı adlarla sertlik, aşırılık anlamlarında yardımcı fiil olarak kullanılır
- "Bir kahkaha basarak merdivenleri inmeye başladım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimse bir yaşa girmek
- "On dokuz yaşına yeni basmış, ürkek ve utangaç bir kızdım." (Azra Erhat)
-
[-i]
Duman, sis vb. çevreyi kaplamak, çökmek
- "Şehri akşamüstü sis basmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek
- "Pompa bozulmuş, suyu basmıyor. Otomobilin lastiğine hava basmak."
-
[nsz]
Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak
-
[-i]
Uygunsuz vaziyette yakalamak
-
[nsz]
Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak
- "Yüreğinin acısını duyuyordu. Sıkıntı basmış, terlemeye başlamıştı. İzin istedi." (Yusuf Ziya Bahadınlı)
-
[-e]
Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak
- KASMAK
-
-
Kasları gergin duruma getirmek
- "Karaköy civarını kasıp kavuran iki serseri çocuğu enselerinden yakalayıp huzuruna getirmiştim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[-i]
Kısaltmak
- "Derhâl asabi, ince, deli sesi çınlamaya başlar, etrafı kasıp kavurur ve kıyametleri koparırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Daraltmak
- "Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir ayaz vardı." (Cahit Uçuk)
-
Baskısı altında tutmak
-
Kasları gergin duruma getirmek
- ASMARA
- ...
- KUSMAK
-
-
[nsz]
Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarı atmak, kay etmek, istifra etmek
-
Reddetmek
- "İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı." (Tarık Buğra)
-
[-i]
Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak
- "Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını kusmuş."
-
[-i]
İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak
-
[nsz]
Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarı atmak, kay etmek, istifra etmek
- PUSMAK
-
-
[nsz]
Sinmek
-
Bir şeyi kendine siper edip saklanmak
-
Ortalığı hafif sis kaplamak, pusarmak
- "Yüce dağlar ne kararıp pusarsın." (Karacaoğlan)
-
[nsz]
Sinmek
- SARSMA
-
-
[isim]
Sarsmak işi
-
[isim]
Sarsmak işi
- YASMAK
-
-
[-i]
Yayın kirişini gevşetmek
- "Felek benim kurulu yayım yastı / Her köşebaşında yolumu kesti." (Pir Sultan Abdal)
-
Düz duruma getirmek
-
[-i]
Yayın kirişini gevşetmek
- TIRSMA
-
-
[isim]
Ürkme, korkma, çekinme
-
[isim]
Ürkme, korkma, çekinme
- OSMANİ
- ...
- KISMAÇ
- ...
- KISMAK
-
-
[-i]
Sesi azaltmak, alçaltmak
- "Radyoyu biraz kısar mısın?"
-
Gözü biraz kapamak
- "Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı." (Necati Cumalı)
-
Ezmek, büzmek, daraltmak
- "Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Lamba ışığını azaltmak
-
Sıkıştırmak
- "Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı." (Ömer Seyfettin)
-
[-den]
Masraf, harcama vb.ni azaltmak
- "Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs." (Behçet Necatigil)
-
Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak
-
Pintilik etmek
-
[-i]
Sesi azaltmak, alçaltmak
- AKASMA
-
-
[isim]
Düğün çiçeğigillerden, beyaz çiçek veren, bahçelerde süs çiçeği olarak yetiştirilen sarmaşık özelliği gösteren bir bitki, yaban asması, orman sarmaşığı, meryemana asması (Clematis vitalba)
-
[isim]
Düğün çiçeğigillerden, beyaz çiçek veren, bahçelerde süs çiçeği olarak yetiştirilen sarmaşık özelliği gösteren bir bitki, yaban asması, orman sarmaşığı, meryemana asması (Clematis vitalba)