İçinde sm olan 6 harfli 34 kelime var. İçerisinde SM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sm olan kelimeler listesine ya da Sonu sm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

TIRSMA

  1. [isim] Ürkme, korkma, çekinme

YASMIK

  1. [isim] Mercimek

RESMEN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Devlet adına, devletçe, resmî olarak
  2. Kanuna, yönteme uygun olarak, yöntemince
  3. Kesinlikle, açıkça, kesin olarak
    • "Kızların ikisi japone kollu, üçüncüsü resmen kombinezonlu idi." (Haldun Taner)

PUSMAK

  1. [nsz] Sinmek
  2. Bir şeyi kendine siper edip saklanmak
  3. Ortalığı hafif sis kaplamak, pusarmak
    • "Yüce dağlar ne kararıp pusarsın." (Karacaoğlan)

KISMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
    • "Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor." (Haldun Taner)
    • "Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler." (Ömer Seyfettin)
    • "Kısmet olursa bunları bu yeni yılda göreceğiz." (Haldun Taner)
    • "Çöp tenekeleri modernleşip metal sandıklara dönüşünce bu zavallıların çöp tenekelerinden de kısmeti kesildi." (Aydın Boysan)
  2. Evlenme talihi
    • "Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti." (Halide Edip Adıvar)
  3. Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu
  4. Talih, kader, şans
  5. [ünlem] "Şimdiden belli değil, ya olur ya olmaz" anlamlarında bir seslenme sözü
    • "Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!"

SİSMİK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Depremle ilgili
    • "Sismik araştırmalar."

MOSMOR

  1. [sıfat] Her yanı mor, koyu mor

CİSMEN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Cisim olarak, vücutça, bedence

KISMAK

  1. [-i] Sesi azaltmak, alçaltmak
    • "Radyoyu biraz kısar mısın?"
  2. Gözü biraz kapamak
    • "Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı." (Necati Cumalı)
  3. Ezmek, büzmek, daraltmak
    • "Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Lamba ışığını azaltmak
  5. Sıkıştırmak
    • "Birden susan köpek kuyruğunu bacaklarının arasına kıstı." (Ömer Seyfettin)
  6. [-den] Masraf, harcama vb.ni azaltmak
    • "Kes üç kuruş ekmekten / Beş kuruş etten kıs." (Behçet Necatigil)
  7. Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak
  8. Pintilik etmek

ASMALI

  1. [sıfat] Asması olan
    • "Asmalı bahçe."

KISMIK

  1. [sıfat] Cimri

KESMİK

  1. [isim] Kesilmiş sütün koyu bölümü
  2. Başakla karışık iri saman
  3. Taş gibi olmuş toprak parçası

MISMIL

  1. [sıfat] Eti yenilebilen, murdar olmayan

ASMARA
...
PISMAK

  1. [nsz] Pusmak
    • "Bir daha böyle laf edersen ağzını yırtarım deyince kız pıstı." (Sait Faik Abasıyanık)

KISMAÇ
...
YASMAK

  1. [-i] Yayın kirişini gevşetmek
    • "Felek benim kurulu yayım yastı / Her köşebaşında yolumu kesti." (Pir Sultan Abdal)
  2. Düz duruma getirmek

KUSMAK

  1. [nsz] Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarı atmak, kay etmek, istifra etmek
  2. Reddetmek
    • "İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı." (Tarık Buğra)
  3. [-i] Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak
    • "Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını kusmuş."
  4. [-i] İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak

BASMAK

  1. [-e] Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak
    • "Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." (Cahit Külebi)
    • "Yastık koşusunu kazanan tayın, biraz idman edilirse çok atları basıp geçeceğini konuşuyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Küçük çocuklar ayakta durabilmek
  3. Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek
    • "Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız." (Halide Edip Adıvar)
  4. [-i] Sıkıştırarak yerleştirmek
    • "Peyniri küpe basmak."
  5. [-i] Bası işi yapmak, tabetmek
  6. [-i] Örtmek, bürümek, kaplamak
    • "Yollarını ot basmış, çamları yükselip saçaklarına el atmış olan bu büyük köşk." (Memduh Şevket Esendal)
  7. [-i] Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb. bir araçla iz yapmak
    • "Şuraya başparmağını bas dediler, ben de bastım." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. [-i] Baskın yapmak
    • "Ölen kızın intikamını almak için köyü basıp yakmış." (Etem İzzet Benice)
  9. [nsz] Bazı adlarla sertlik, aşırılık anlamlarında yardımcı fiil olarak kullanılır
    • "Bir kahkaha basarak merdivenleri inmeye başladım." (Sait Faik Abasıyanık)
  10. Bir kimse bir yaşa girmek
    • "On dokuz yaşına yeni basmış, ürkek ve utangaç bir kızdım." (Azra Erhat)
  11. [-i] Duman, sis vb. çevreyi kaplamak, çökmek
    • "Şehri akşamüstü sis basmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
  12. [-i] Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek
    • "Pompa bozulmuş, suyu basmıyor. Otomobilin lastiğine hava basmak."
  13. [nsz] Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak
  14. [-i] Uygunsuz vaziyette yakalamak
  15. [nsz] Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak
    • "Yüreğinin acısını duyuyordu. Sıkıntı basmış, terlemeye başlamıştı. İzin istedi." (Yusuf Ziya Bahadınlı)

KUSMUK

  1. [isim] Kusulan şey, kusuntu

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü