İçinde ser olan 7 harfli 30 kelime var. İçerisinde SER bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ser olan kelimeler listesine ya da Sonu ser ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E R S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
SER
2 Harfli Kelimeler
ER, ES, RE, SE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SERPİCİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Su serpen veya su saçan alet
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Su serpen veya su saçan alet
                    
                    
 - RENKSER
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Renklerle ilgili olan, kromatik
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Renklerle ilgili olan, kromatik
                    
                    
 - KAROSER
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm
                    
                    
 - KOMİSER
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Güvenlik teşkilatının meslek aşamaları içinde yer alan, en az lise öğrenimi görmüş veya polis okullarının orta ve yüksek bölümlerini bitirmiş, il, ilçe veya bucaklarda bulundukları yerin emniyet ve asayişine ait işleri yöneten, üniformalı veya sivil memur
                    
                    
- "Komiser, çatkın bir çehre ile anlatmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 - 
                    
                        Hükûmet komiseri
                    
                    
 - 
                    
                        Saha komiseri
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Güvenlik teşkilatının meslek aşamaları içinde yer alan, en az lise öğrenimi görmüş veya polis okullarının orta ve yüksek bölümlerini bitirmiş, il, ilçe veya bucaklarda bulundukları yerin emniyet ve asayişine ait işleri yöneten, üniformalı veya sivil memur
                    
                    
 - SERETAN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Yengeç
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yengeç
                    
                    
 - SERENDİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Dört, altı veya sekiz direk üstüne yapılmış tahıl, meyve ve sebze kurusunu saklamak için kullanılan kiler
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Dört, altı veya sekiz direk üstüne yapılmış tahıl, meyve ve sebze kurusunu saklamak için kullanılan kiler
                    
                    
 - SERPİLİ
 - ...
 - SERPMEK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
                    
                    
 - 
                    
                        Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
                    
                    
- "Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım." (Necati Cumalı)
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
                    
                    
- "Yağmur serpiyor. Kar serpiyor."
 
 - 
                    
                        Vermek, saçmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
                    
                    
 - SERAMİK
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [sıfat]
                    
                        Yüksek ısıda pişirilmiş toprak, fayans, porselen yapımıyla ilgili olan
                    
                    
 - 
                        [isim]
                    
                        Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo, çanak, çömlek vb. nesne
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Yüksek ısıda pişirilmiş toprak, fayans, porselen yapımıyla ilgili olan
                    
                    
 - NEVESER
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam
                    
                    
 - SERAZAT
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Serbest ve özgür
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Serbest ve özgür
                    
                    
 - SERİLME
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Serilmek işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Serilmek işi
                    
                    
 - ŞAHESER
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Kendi türünde mükemmel olan, üstün ve kalıcı nitelikte eser, başyapıt, başeser
                    
                    
- "Herkes, mektep müdürü dâhil, bu resmin bir şaheser olduğuna kaniydi." (Sait Faik Abasıyanık)
 - "Şu millî savaş içinde köy kadını başlı başına bir tarih, bir şaheser yaratıyor." (Aka Gündüz)
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Değeri üstün olan, üstün nitelikli
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kendi türünde mükemmel olan, üstün ve kalıcı nitelikte eser, başyapıt, başeser
                    
                    
 - SERENAT
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Sesli olarak söylenen veya müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası
                    
                    
 - 
                    
                        Geceleyin, açık havada sevgi duyulan biri için bir müzik aracıyla verilen küçük konser
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sesli olarak söylenen veya müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası
                    
                    
 - BESEREK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        İki hörgüçlü deve ile boz devenin melezi olan tülü devenin erkeği
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İki hörgüçlü deve ile boz devenin melezi olan tülü devenin erkeği
                    
                    
 - DROSERA
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Droseragillerden, topuz biçimindeki yapraklarının üst yüzeyi, böcekleri yakalayan yapışkan tüyler ile örtülü otsu bir bitki (Drosera rotundifolia)
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Droseragillerden, topuz biçimindeki yapraklarının üst yüzeyi, böcekleri yakalayan yapışkan tüyler ile örtülü otsu bir bitki (Drosera rotundifolia)
                    
                    
 - SERMEST
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Sarhoş
                    
                    
- "O okurdu, ben dinlerdim; o muharebe hikâyeleriyle sermest olurdum." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Sarhoş
                    
                    
 - SERMAYE
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
                    
                    
- "Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir." (Aka Gündüz)
 - "Üç yüz lirayı alırlarsa bunun yüz lirasını çocuğa sermaye yapacaktı." (Halide Edip Adıvar)
 - "Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Varlık, servet
                    
                    
 - 
                    
                        Konu
                    
                    
- "Bu lakırtı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesi oldu." (Refik Halit Karay)
 
 - 
                    
                        Genelev kadını
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
                    
                    
 - ESERMEK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Bakmak, beslemek, yetiştirmek
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Bakmak, beslemek, yetiştirmek
                    
                    
 - SERBEST
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin
                    
                    
- "Elde hiçbir delil olmadığı için serbest bıraktık."
 
 - 
                    
                        Tutuklu veya bağımlı olmayan, özgür, hür
                    
                    
- "Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Zamanını istediği gibi kullanabilen, yapacak bir işi olmayan
                    
                    
- "Öğleyin serbestim, gelebilirsin."
 
 - 
                    
                        Bazı kurallara bağlı olmayan
                    
                    
- "Serbest ticaret. Serbest nazım."
 
 - 
                    
                        Sıkılmadan, şaşırmadan konuşan ve davranan
                    
                    
 - 
                    
                        Ağırbaşlı olmayan, hoppa (kadın)
                    
                    
 - 
                    
                        Hareketi herhangi bir biçimde engellenmeyen
                    
                    
- "Geçiş serbest."
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Rahat, özgür, bağımsız bir biçimde
                    
                    
- "Ötekilere de pek serbest davranır isem de onlar benden utanırlar." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin