İçinde sek olan 6 harfli 20 kelime var. İçerisinde SEK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sek olan kelimeler listesine ya da Sonu sek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KES, SEK
2 Harfli Kelimeler
EK, ES, KE, SE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SEKANS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belirli bir süre içinde arka arkaya giden şeyler, dizi
-
Bir bütün meydana getiren planlar dizisi
-
Bir melodi veya ritim motifinin gamın değişik derecelerinde tekrarı
-
[isim]
Belirli bir süre içinde arka arkaya giden şeyler, dizi
- SEKOYA
-
-
[isim]
Kozalaklıların porsukgiller familyasından, Kaliforniya'da yetişen, 100-130 m boyunda, büyük bir orman ağacı (Sequoia)
-
[isim]
Kozalaklıların porsukgiller familyasından, Kaliforniya'da yetişen, 100-130 m boyunda, büyük bir orman ağacı (Sequoia)
- YÜKSEK
-
-
[sıfat]
Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan
- "... mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı." (Ömer Seyfettin)
- "Karşımdakilerin içtimai mevkileri ne kadar yüksek olursa ben o kadar yüksekten alırım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "O kadar nefret ettiğim İsmail, kim bilir bana ne yüksekten bakacak." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bekçi, onlardan cesaret almış gibi şimdi daha yüksekten konuşuyordu." (Haldun Taner)
-
Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
- "İri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor." (Haldun Taner)
-
Güçlü, etkili, şiddetli
- "Yüksek basınç. Yüksek gerilim."
- "Güya bütün memleket arkamızda imiş gibi yüksek perdeden konuşmaya başlamıştık." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Derece veya makamı bakımından üstün
- "Yüksek kurul."
-
Normal değerlerin üstünde olan, çok
- "Türk milletinin karakteri yüksektir." (Atatürk)
-
Erdemli, faziletli
- "Yüksek duygu."
-
Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
- "Yüksek sosyete."
-
[isim]
Yukarıda, üst tarafta olan yer
- "Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Büyük para ile
- "Yüksek oynamak."
-
[sıfat]
Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan
- SEKBAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir asker sınıfı
-
Eyalet paşaları ve sancak beylerine bağlı olarak görev yapan bir asker sınıfı
-
[isim]
Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir asker sınıfı
- SEKMAN
- ...
- SEKMEN
-
-
[isim]
Tabure
-
Basamak
-
[isim]
Tabure
- SEKSEK
-
-
[isim]
Sekerek oynanan bir çocuk oyunu
-
[isim]
Sekerek oynanan bir çocuk oyunu
- SEKMEK
-
-
[nsz]
Tek veya iki ayak üzerinde sıçramak
- "Evden yola, yoldan eve varabilmek için evvelce yerleştirilmiş iri kayalar üzerinde sekmek gerekirdi." (Haldun Taner)
-
Tek veya iki ayak üzerinde sıçrayarak ilerlemek
-
Atılan bir nesne bir yere dokunduktan sonra sıçrayarak gitmek
- "Taş seke seke gözden kayboldu."
-
Bir yere, bir cisme çarparak yön değiştirmek
- "Mermi sekti."
-
Aralık vermek
- "Hastanın ateşi bir gün bile sekmedi."
-
[nsz]
Tek veya iki ayak üzerinde sıçramak
- HASEKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Osmanlı Devleti'nde bir görevde eskimiş olanlara verilen unvan
-
Bostancı ocağının küçük dereceli subayları
-
Osmanlı sarayında karavaşlar arasından seçilen padişah gözdesi
-
[isim]
Osmanlı Devleti'nde bir görevde eskimiş olanlara verilen unvan
- SEKANT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kesen doğru
-
[isim]
Kesen doğru
- TÜMSEK
-
-
[isim]
Küçük tepe, tüm (II), tümbek
- "Sazlarla, kamışlarla örtülü bir tümseği atladım. Kıyıdayım." (Orhan Veli Kanık)
-
Çıkıntılı yer, kabarıklık, şişkinlik
- "Bu uzun hayalden birdenbire önümde bir tümsek beni uyandırdı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Küçük tepe, tüm (II), tümbek
- DİRSEK
-
-
[isim]
Kol ile ön kol arasındaki eklemin arka yanı
- "Bugünlerde size dirsek çevirmişler, sebebini biliyor musunuz?" (Emine Işınsu)
- "Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti." (Samiha Ayverdi)
-
Giysi kolunda bu organa denk gelen bölüm
- "Dirseği yırtık neftî bir örme ceket giymiş." (Peyami Safa)
-
Boruların doğrultusunu değiştirmekte kullanılan bağlantı parçası
- "Bu iki boruyu bir dirsekle birbirine bağlamalı."
-
Bir direği veya başka bir şeyi sağlamlaştırmak için yanına eğik olarak yerleştirilen ağaç, makas
- "Elini oturduğu koltuğun dirsek yerine vurunca ben kalktım." (Burhan Felek)
-
[isim]
Kol ile ön kol arasındaki eklemin arka yanı
- SEKTER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Başkalarının siyasi, dinî vb. düşüncelerine, inançlarına karşı çıkan, katı ve hoşgörüsüz davranan (kimse)
-
Katı, hoşgörüsüz (düşünce, tutum)
-
[sıfat]
Başkalarının siyasi, dinî vb. düşüncelerine, inançlarına karşı çıkan, katı ve hoşgörüsüz davranan (kimse)
- SEKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bölüm, kol, dal, kesim
- "Özel sektör."
-
Aynı işi yapan topluluk
-
Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin üzerindeki, veri ortamının önceden belirlenmiş açılı yer değiştirmesi sırasında manyetik kafaların erişebildiği, bir iz veya bant parçası
-
[isim]
Bölüm, kol, dal, kesim
- SEKİLİ
-
-
[sıfat]
Sekisi olan
-
[sıfat]
Sekisi olan
- SEKSEN
-
-
[isim]
Yetmiş dokuzdan sonra gelen sayının adı
- "Ama şimdi, bir çift lastik için seksen kapının ipini çekiyoruz." (Reşat Enis)
-
Bu sayıyı gösteren 80, LXXX rakamlarının adı
-
[sıfat]
Sekiz kere on, yetmiş dokuzdan bir artık
-
[isim]
Yetmiş dokuzdan sonra gelen sayının adı
- AKSEKİ
- ...
- ARUSEK
- ...
- SEKENE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerde oturanlar, sakinler
-
[isim]
Bir yerde oturanlar, sakinler
- SEKLEM
-
-
[isim]
Kıldan, yünden dokunmuş çuval
-
[sıfat]
On batman (un, vb.)
-
[isim]
Kıldan, yünden dokunmuş çuval