İçinde sav olan 8 harfli 22 kelime var. İçerisinde SAV bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sav olan kelimeler listesine ya da Sonu sav ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A S V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
SAV
2 Harfli Kelimeler
AS, AV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAVURMAK
-
-
[-i]
Havaya atıp dağıtmak, saçmak
- "Bir eğlence yerinde destelerle banknotu havaya savurduktan sonra..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak
-
Kaldırıp atmak, fırlatmak
- "Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu." (Nazlı Eray)
-
[nsz]
Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak
- "Kılıç savurmak. Değnek savurmak."
-
Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek
- "Sarnıcın suyunu savurmak."
-
Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak
- "Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Yalan, küfür vb. söylemek
- "Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti." (Haldun Taner)
-
Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek
- "Paraları savurmak."
-
[-i]
Havaya atıp dağıtmak, saçmak
- SAVURTUŞ
-
-
[isim]
Savurtma işi veya durumu
- "Omuzlarına dalga dalga inen bal sarısı saçlarını, başının bir hareketiyle şöyle geriye savurtuşu, unutulur gibi miydi?" (Atilla İlhan)
-
[isim]
Savurtma işi veya durumu
- SAVUNMAK
-
-
[-i]
Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek
-
Hareket veya düşünceyi söz ve yazı ile doğru, haklı göstermeye çalışmak
-
Yapılan bir suçlamaya veya ithama karşı kendi haklı gösterecek sebepler ileri sürmek
-
Bir kişiyi desteklemek, ona arka çıkmak
-
Futbolda bir takım kendi kalesini korumak için oyun süresince çaba göstermek
-
[-i]
Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek
- SAVURGAN
-
-
[sıfat]
Tutumsuz
-
[sıfat]
Tutumsuz
- SAVAŞMAK
-
-
[nsz]
Ordu ölçüsünde iki silahlı kuvvet karşı karşıya gelip çarpışmak, vuruşmak, muharebe etmek
-
Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla mücadeleye girişmek
- "Azmi'yi bizimle beraber gelmeye pek güçlükle razı edebilmişizdir. Hatta bir kere de gazinonun kapısında bizden kaçmaya savaşmıştır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Ordu ölçüsünde iki silahlı kuvvet karşı karşıya gelip çarpışmak, vuruşmak, muharebe etmek
- BAŞSAVCI
-
-
[isim]
En üst düzeydeki savcı
-
[isim]
En üst düzeydeki savcı
- SAVURTMA
-
-
[isim]
Savurtmak işi
-
[isim]
Savurtmak işi
- SAVSAMAK
-
-
[-i]
Savsaklamak, ihmal etmek
-
[-i]
Savsaklamak, ihmal etmek
- SAVCILIK
-
-
[isim]
Savcı olma durumu, müddeiumumilik
-
Savcının görevi
-
Savcının makamı
-
Savcının görev yaptığı bina
- "Genç, temiz, pak kadın nöbetçinin tarifi üzerine savcılığın önüne kadar geldi." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Savcı olma durumu, müddeiumumilik
- SAVILMAK
-
-
[nsz]
Savma işine konu olmak
-
[nsz]
Savma işine konu olmak
- SAVUŞMAK
-
-
[nsz]
Bulunduğu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati çekmeden ayrılmak
- "Hemen dükkâna koşuyorum, acele acele bir iki gazete alıp savuşuyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Yemek kotaracağım diye savuşup gitti." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Hastalık veya başka kötü bir durum geçmek, iyileşmek
-
[nsz]
Bulunduğu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati çekmeden ayrılmak
- SAVLAMAK
-
-
[-i]
İddia etmek
- "Nasıl eleştirmen yazarın kişisel yaşamını bildiğini iddia ediyorsa romancı da falancanınkini bildiğini savlayacak." (Selim İleri)
-
[-i]
İddia etmek
- SAVUNUCU
-
-
Bir şeyi savunan kimse, müdafi
- "Bu türlü hak savunucularının türlüsüyle karşılaştım hayatımda." (Necati Cumalı)
-
Savunma oyuncusu
-
Bir şeyi savunan kimse, müdafi
- TASAVVUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma
- "Yaya kaldırımlarını tasavvur ettiği kadar kalabalık bulmadı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tasarım
-
Düşünce, amaç, niyet, maksat, plan
- "Bütün bu tasavvurlar iskambilden bir kule gibi bir anda yıkılıvermişti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma
- SAVRULMA
-
-
[isim]
Savrulmak işi
- "Savrulma hareketini pek ciddi tutmuş olacaktı ki beli kütürdedi ve acıdı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Savrulmak işi
- SAVRULUŞ
-
-
[isim]
Savrulma işi veya biçimi
-
[isim]
Savrulma işi veya biçimi
- SAVAŞKAN
-
-
[sıfat]
İyi savaşan, çok savaşan, savaşçı, cengâver
-
[sıfat]
İyi savaşan, çok savaşan, savaşçı, cengâver
- TASAVVUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akım
- "Bu dil derindir ve birçok tasavvuf deyimleri ile zengindir de!" (Falih Rıfkı Atay)
-
Kur'an'da önerilen ve peygamberin hayatında uygulamaları görülen hayat tarzını yaşama gayreti, İslam gizemciliği
-
[isim]
Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akım
- SAVDIRMA
-
-
[isim]
Savdırmak işi
-
[isim]
Savdırmak işi
- MUSAVVER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Resim konulmuş, resimli
-
Zihinde tasarlanmış, düşünülmüş olan
-
[sıfat]
Resim konulmuş, resimli