İçinde sar olan 6 harfli 36 kelime var. İçerisinde SAR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sar olan kelimeler listesine ya da Sonu sar ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A R S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AR, AS, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SARBAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Deveci

SANSAR

  1. [isim] Postları değerli türlü etçil hayvanların ortak adı (Martes martes)
    • "Ağaç sansarı. Kaya sansarı."

KASARA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte
    • "Baş kasarası, kıç kasarası."

SARICA

  1. [sıfat] Sarıyı andıran, sarıya yakın
  2. [isim] Yaban arısı
  3. [isim] Eyalet valileri buyruğundaki başıbozuk asker

SARILI

  1. [sıfat] Üstünde sarı renk bulunan

ESARET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kölelik, tutsaklık, esirlik
    • "Esaretimin geri kalan müddetini bu ümitle geçirmeye başladım." (Ahmet Mithat)
  2. Boyunduruk
  3. Hâkimiyet altında bulunma

SARSAK

  1. [sıfat] Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle güçsüz kalarak vücudu titrer gibi sarsılan (kimse)
  2. Değişken, doğru dürüst olmayan
    • "Gittiği yerden habersiz, kendi sarsak ahlak değerlerine bağlı yaşamaktadır." (Selim İleri)

SARDUN

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Balıkçıların kullandığı bir tür halat

SARPIN

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Tahıl kuyusu, zahire ambarı, silo
  2. Ekmeği koymaya yarayan dört gözlü sandık

SARAKA

  1. [isim] Alay, istihza
    • "Taşralarda ağırbaşlı kitaplar okumaya kalkışan öğrencileri, arkadaşları sarakaya alır." (Salâh Birsel)

SARNIÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yağmur suyu biriktirmeye yarayan yer altı su deposu
    • "Birlikte kalenin sarnıcına kadar yürüdüler." (Refik Halit Karay)
  2. Gemilerde bulunan sacdan yapılmış tatlı su deposu

SARSIŞ

  1. [isim] Sarsma işi veya biçimi

SARGIN

  1. [zarf] İçten, yürekten

SARMAL

  1. [sıfat] Dolana dolana oluşmuş, birbirini izleyen, helisel, helezoni
  2. İçinden çıkılmaz (durum)

SARKMA

  1. [isim] Sarkmak işi

SARRAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kuyumcu
  2. Mesleği, değerli kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse

SARKIT

  1. [isim] Mağaraların tavanında aşağıya doğru oluşan, genellikle koni biçiminde kalker birikintisi, damla taş, stalaktit

SARMAK

  1. [-i] Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
    • "Bak o zaman nasıl yakınlaşacaksınız. Güven nasıl sarıp sarmalayacak ikinizi." (Adalet Ağaoğlu)
  2. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek
    • "Ordu düşmanı sardı."
  3. Dolayında yer almak
  4. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak
    • "Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu." (Necati Cumalı)
  5. Örtmek
  6. Kucaklamak
  7. Yumak yapmak
    • "İpliği sarmak."
  8. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak
  9. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek
    • "Dolma sarıyorum diye yaprağı parmağıma doladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Sardığı sigarayı tabakasına yerleştiriyor." (Tarık Buğra)
  10. [-e] Sarılıp tırmanmak
    • "Asma çardağı sardı."
  11. [-i] Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak
    • "Kitabı kâğıda sarmak."
  12. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak
  13. Saldırmak, hücum etmek
    • "Faik Efendi biliyordu ki saracaklar hem de fena saracaklar." (Memduh Şevket Esendal)
  14. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek
  15. Sözle saldırmak, tedirgin etmek
    • "Evdekilerin hepsi bana sarıyor."
  16. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak
    • "Bu canlılık, insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem yazdan daha başka türlü sarıyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

SARKIK

  1. [sıfat] Aşağı doğru uzanmış veya uzanmış, sarkmış, sölpük, salpa, gevşek
    • "İri yarı, bıyıkları sarkık bir ozan elini dostça omzuna attı." (Çetin Altan)

TASARI

  1. [isim] Olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçim, proje
    • "Kafamdaki hayaller ve tasarılar epeyce açık saçık şeylerdi." (Halide Edip Adıvar)
  2. Hukuki bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul veya organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha
    • "Bütçe Kanunu tasarısı üzerine yazdığım bir yazı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü