İçinde rt olan 4 harfli 32 kelime var. İçerisinde RT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rt olan kelimeler listesine ya da Sonu rt ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ARTI
-
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
-
[sıfat]
Sıfırdan büyük, önünde artı işareti bulunan (sayı), eksi karşıtı, pozitif
-
Fazlalık
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
- KURT
-
-
[isim]
Köpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da yaşayan, postu gri sarı renkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan (Canis lupus)
- "Kurdun oğlu akıbet kurt olur, demiş ve bu söz beş muallimin meslek ve ilim haysiyetine dokunmuştur." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir yeri, bir şeyi iyi bilen
-
[sıfat]
İşini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz
- "Deminden beri sus pus olmuş, fırsat bekleyen kurt müşterilerin ilk defa sesi duyuluyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Köpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da yaşayan, postu gri sarı renkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan (Canis lupus)
- DERT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üzüntü
- "Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper." (Halide Edip Adıvar)
- "Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman?" (Aka Gündüz)
- "Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış." (Yaşar Nabi Nayır)
- "Nereden buraya gelmiş, âlemin başına dert kesilmişti." (Refik Halit Karay)
-
Hastalık
- "Hastayım derdime verem diyorlar." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
- "Benim derdim başımdan aşkın, bir de onunla uğraşamam şimdi." (Ahmet Ümit)
-
Ağrı
-
Sorun, kaygı
- "Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti." (Tarık Buğra)
-
Ur
- "Boynunda dert çıkmış."
-
[isim]
Üzüntü
- FIRT
-
-
[isim]
Bir solukta veya bir yudumda içilebilecek miktarda sigara veya içki
- "Çek bir fırt."
-
[isim]
Bir solukta veya bir yudumda içilebilecek miktarda sigara veya içki
- FERT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birey
- "Mustafa Kemal bir fert değil, bir timsaldir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Birey
- KÜRT
- ...
- DÖRT
-
-
[isim]
Dört sayısının adı
- "Ülkemizde, elbette yüz binlerce mutlu, sıhhatli, şen, dört başı mamur çocuk var." (Talât Halman)
- "Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu." (Atilla İlhan)
- "Cemil, Cemil! diye haykırarak yağmurun altında dört dönüyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu sayıyı gösteren 4, IV rakamlarının adı
- "Bizi memnun etmek için etrafımızda dört dönüyordu." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Üçten bir artık
-
[isim]
Dört sayısının adı
- ŞORT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Genellikle bazı sporları yaparken giyilen, paçaları dizlerin yukarısında başlayan kısa pantolon
- "Göğsü açık ayağında da şortu var." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Genellikle bazı sporları yaparken giyilen, paçaları dizlerin yukarısında başlayan kısa pantolon
- HIRT
-
-
[sıfat]
Sersem, budala, ahmak
-
[sıfat]
Sersem, budala, ahmak
- CIRT
-
-
[isim]
Kâğıt, kumaş vb. yırtılırken çıkan ses
-
[isim]
Kâğıt, kumaş vb. yırtılırken çıkan ses
- HART
-
-
[zarf]
Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)
-
[zarf]
Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)
- MÜRT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Ölmüş, gebermiş (hayvan)
-
[sıfat]
Ölmüş, gebermiş (hayvan)
- KORT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Tenis oynanan alan, tenis kortu
- "Otelin tenis kortunu geçtik." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Tenis oynanan alan, tenis kortu
- GIRT
-
-
[isim]
Sert veya kalın bir şey kesilirken çıkan ses
-
[isim]
Sert veya kalın bir şey kesilirken çıkan ses
- MURT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mersin ağacının yazın olgunlaşan, bezelye büyüklüğünde, morumsu siyah, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan meyvesi
- "Engin dallardan murt yemezdi. Onun alacağı kız ya çok zengin ya da tanınmış bir aileye mensup olmalıydı." (Orhan Kemal)
-
[isim]
Mersin ağacının yazın olgunlaşan, bezelye büyüklüğünde, morumsu siyah, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan meyvesi
- ŞART
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
- "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Anası, oğlan gelirse içeri almayacağına şart etmişti." (Memduh Şevket Esendal)
- "Sarfiyat hususunda bir şart koşmuyorlar." (Refik Halit Karay)
- "Artık hep, evli adamlar gibi biz de şart olsun yeminine başladık." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
- DART
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bakınız oklama (2)
-
[isim]
Bakınız oklama (2)
- AORT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan büyük atardamar
-
[isim]
Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan büyük atardamar
- MERT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Yiğit
- "Merttir, yiğittir, yüreği de bileği de pektir." (Tarık Buğra)
-
Sözünün eri, güvenilir (kimse)
-
[sıfat]
Yiğit
- ORTA
-
-
[isim]
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer
- "Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Herhangi bir taşralı kızın artık saklı kalma olasılığı ortadan kalkmış oluyordu." (Murathan Mungan)
- "Böylelerinin kirayı biriktirdikten sonra bir para vermeden ortadan sır olanları çoktur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "İşte bu söz üzerinedir ki Servet Bey, apartmana çıkmak emelini ciddi bir tasavvur hâlinde ortaya atmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre
- "Yılın ortası. Haftanın ortası. Günün ortası. Kışın ortası."
- "Önemli olan, kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ses duyan kız günün birinde ortadan kayboldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ve yarından itibaren kılıcım -yani kalemim- elimde ortaya atılacaktım." (Ömer Seyfettin)
-
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm
- "Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler." (Ömer Seyfettin)
- "Mithat Paşa ve emsalini ortadan kaldırmak için ..." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Eski, büyük teşrifat kayıkları ortadan kalkmışsa da yine iki, üç çifte kayıklara rast gelinirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
İyi ile kötü arasındaki durum
-
Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece
- "Orta ile geçti."
-
[sıfat]
Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen
-
[sıfat]
Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan
- "Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
-
Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer
-
Orantı
-
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş
- "Aut çizgisinden nefis bir orta..." (Haldun Taner)
-
Yeniçeri Ocağında tabur
-
[isim]
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer