İçinde rme olan 6 harfli 35 kelime var. İçerisinde RME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rme olan kelimeler listesine ya da Sonu rme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EM, ER, ME, RE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÖNERME

  1. [isim] Önermek işi
  2. Kabul edilmesi için öne sürülen düşünce, teklif
  3. Bir savı öne süren veya bir durumu dile getiren cümle, belli bir yorumda belli bir doğruluk değeri kazanan düzgün deyim, kaziye

GÖRMEK

  1. [-i] Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
    • "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
    • "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
  2. Anlamak, kavramak, sezmek
    • "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Yanına gidip konuşmak
    • "Bugün müdürü göreceğim."
  4. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
  5. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
    • "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
  6. Yapmak, etmek
    • "İş görmek. Masraf görmek."
  7. [-den] Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
  8. [-den] Almak
    • "Birinden ders görmek."
  9. [nsz] Bir şeye erişmek
    • "Cebi para görmek. Yardım görmek."
  10. Çok değer vermek
    • "Gözü yalnız parayı görüyor."
  11. [nsz] Bir işleme uğramak
    • "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
  12. [nsz] Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
    • "Ev güneş görüyor."
  13. Ziyaret etmek
  14. Karşılaşmak, rastlaşmak
  15. [-le] Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
    • "Körler parmaklarıyla görürler."
  16. [nsz] Sahne olmak, geçirmek
    • "Bu ova çok savaş gördü."
  17. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
  18. Gezmek
    • "Ankara'yı gördün mü?"
  19. Vermek
    • "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
  20. Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak

AŞERME

  1. [isim] Aşermek durumu

ÖĞÜRME

  1. [isim] Öğürmek işi

ÜFÜRME

  1. [isim] Üfürmek işi

GİRMEK

  1. [-e] Dışarıdan içeriye geçmek
    • "İçeri girdiklerinde birinci film çoktan başlamıştı." (Haldun Taner)
  2. Sığmak
    • "Elim bu eldivene girmiyor."
    • "Onun yanımızdaki eve girip çıktığını görürdük."
  3. Katılmak, iltihak etmek
    • "Bugün edebiyat imtihanına girdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Almak, fethetmek
    • "Ordularımız İstanbul'a girdiler." (Memduh Şevket Esendal)
  5. İncelemek, ayrıntılara inmek
  6. Girişmek, başlamak
    • "Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum." (Nurullah ataç)
  7. Bulaşmak
    • "Koyunlara kelebek hastalığı girdi."
  8. [nsz] Zaman anlamlı kavramlar için gelmek
    • "İlkbahar girdi."
  9. [nsz] Ağrı, sancı başlamak, saplanmak
  10. Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek
    • "Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu." (Ömer Seyfettin)
  11. İyice anlamak, iyice bilmek
  12. Kavgaya tutuşmak
  13. Başlamak
  14. Erişmek, ulaşmak
    • "Yirmisine girdi."
  15. Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak
  16. Yazılmak, başlamak
    • "Okula girdi."
  17. Yemek yemek

DÜRMEK

  1. [-i] Bir şeyi kıvırıp silindir biçiminde kendi üzerine sarmak
    • "Kâğıdı dürmek. Halıyı dürmek."
  2. Bir şeyi üst üste katlamak

KERMES

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir derneğe, bir çalışmaya yardım sağlamak amacıyla genellikle açık havada satış yapılarak gelir sağlanan toplantı
  2. Küçük şehirlerde bayram veya panayır günlerinde yapılan eğlenceli toplantı

EĞİRME

  1. [isim] Eğirmek işi

ESİRME

  1. [isim] Esirmek işi

FORMEN

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Ustabaşı
  2. İşçilerin düzenli ve verimli çalışmasını sağlayan ve işçiler üzerinde otoritesi olan işçi

VERMEK

  1. [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
    • "Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." (Ömer Seyfettin)
    • "Pek sıkıldık mı atla bir vapura, ver elini İstanbul." (Atilla İlhan)
    • "... bunca yıl yalan okuduk, yalan dinledik / Aklına kim gelirse bağır, ver veriştir." (Necati Cumalı)
  2. Bırakmak veya bağışlamak
    • "Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün, diye bağırdım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Ondan bilmek, atfetmek
    • "Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi..." (Falih Rıfkı Atay)
  4. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
    • "Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum." (Haldun Taner)
  5. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
    • "Arabanın burnunu, en tenha kahvelerden birinin önünde, rıhtıma verdiler." (Atilla İlhan)
  6. Herhangi bir duruma yol açmak
    • "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  7. Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak
    • "Yemek vermek. Balo vermek."
  8. Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek
    • "Konser vermek. Resital vermek."
  9. Topluluk önünde bilimsel konudaki bildirisini sunmak
    • "Konferans vermek."
  10. Satmak
    • "Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul."
  11. Kızı, kadını biriyle evlendirmek
    • "Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar." (Halide Edip Adıvar)
  12. [-i] Ödemek
    • "Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler." (Peyami Safa)
  13. Yaymak
    • "Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek."
  14. Bitki ve ağaç, ürün üretmek
    • "Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  15. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
    • "Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor." (Refik Halit Karay)
  16. Hepsini herhangi bir duruma sokmak
    • "Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek."
  17. Sahip olmasını sağlamak
  18. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek
    • "Hareket vermek. Biçim vermek."
  19. Tespit etmek
    • "Randevu vermek. Ad vermek."
  20. Kazandırmak, katmak
    • "Tat, çeşni vermek."
  21. Ayırmak, harcamak
    • "Emek vermek. Zaman vermek."
  22. Dayamak
    • "Duvara sırtını verip çömeldi."
  23. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek."

ÖRMELİ
...
YERMEK

  1. [-i] Kötülüklerini söylemek, zemmetmek
  2. Birinin veya bir şeyin kusurlarını ortaya koymak, hicvetmek, övmek karşıtı
  3. Beğenmemek, hoşlanmamak, tiksinmek

İÇERME

  1. [isim] İçermek işi, tazammun, ihtiva

KERMEN

  1. [isim] Kale

GERMEK

  1. [-i] Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek
    • "Yayı daha germe / Kıracaksın." (Behçet Necatigil)
  2. [-i] Gergin bir şeyle örtmek
  3. Kol, bacak, uzatmak
  4. Gergin duruma getirmek, gerginlik yaratmak, sinirlendirmek

ERMENİ
...
KİRMEN

  1. [isim] Elde yün eğirmeye yarayan tahtadan yapılmış araç

BARMEN

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Barda içki hazırlayıp sunan kimse

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü