İçinde rma olan 8 harfli 198 kelime var. İçerisinde RMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rma olan kelimeler listesine ya da Sonu rma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
RAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AR, MA, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇIĞIRMAK
-
-
[-i]
Çağırmak, seslenmek
-
Türkü söylemek
- "Gazi Rahman gene türküler çığıracaktır, eski türküleri çığıracaktır." (Tarık Buğra)
-
[-i]
Çağırmak, seslenmek
- YARDIRMA
-
-
[isim]
Yardırmak işi
-
[isim]
Yardırmak işi
- KIRMALIK
-
-
[isim]
Melezlik
-
[isim]
Melezlik
- YANDIRMA
-
-
[isim]
Yandırmak işi veya durumu
-
[isim]
Yandırmak işi veya durumu
- SARMAŞMA
-
-
[isim]
Sarmaşmak işi
-
[isim]
Sarmaşmak işi
- DERMATİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Deride görülen her çeşit iltihaplı hastalık
-
[isim]
Deride görülen her çeşit iltihaplı hastalık
- TUTTURMA
-
-
[isim]
Tutturmak işi
-
[isim]
Tutturmak işi
- YILDIRMA
-
-
[isim]
Yıldırmak işi
- "Herkesin sustuğu o yıldırma devrinde gerçeği söyleyen bu iki yazarın sesi..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Yıldırmak işi
- KANDIRMA
-
-
[isim]
Kandırmak işi
-
[isim]
Kandırmak işi
- BANDIRMA
-
-
[isim]
Bandırmak işi
-
İpe dizilmiş ceviz, badem vb.nin, nişasta ile kaynatılmış üzüm suyuna veya başka bir tatlıya batırılmasıyla yapılan sucuk
-
Kurutulacak üzümün güneşe serilmeden önce içine batırıldığı potaslı suyun konulduğu kap
-
[isim]
Bandırmak işi
- HAYKIRMA
-
-
[isim]
Haykırmak işi
- "Hâlsiz hâlsiz bağırdı, fazla haykırmaya nefesi yetmiyordu." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Haykırmak işi
- JANDARMA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Yurt içinde genel güvenliği ve kamu düzenini korumakla görevli, yasa ve nizamların koyduğu hükümlerin yürütülmesini ve bunlara dayanan hükûmet emirlerinin yerine getirilmesini sağlayan silahlı askerî kuvvet
-
Bu kuvvette görevli olan kimse
-
[sıfat]
Açıkgöz
-
[isim]
Yurt içinde genel güvenliği ve kamu düzenini korumakla görevli, yasa ve nizamların koyduğu hükümlerin yürütülmesini ve bunlara dayanan hükûmet emirlerinin yerine getirilmesini sağlayan silahlı askerî kuvvet
- NORMATİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Düzgüsel
-
Düzgüsüz
-
[sıfat]
Düzgüsel
- ÇIKARMAK
-
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- "Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Sonunu getirmek
- "Bu para ile ayı çıkarırız."
-
[-i]
Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
-
[-i]
Bulmak, ortaya koymak
- "Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak."
-
[-i]
Hatırlamak
- "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Döküntülü bir hastalığa tutulmak
- "Çiçek çıkarmak."
-
[-i]
Çok hoşlanmak
- "Lezzetini çıkara çıkara hikâyesine devam ediyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek
- "Öfkesini benden çıkardı."
-
[-i]
Sağlamak, elde etmek
- "Ekmeğini taştan çıkarmak."
-
[-i]
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
- "Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak."
-
Sindirim yolundan dışarı atmak
-
İlgisini keserek uzaklaştırmak
-
[-i]
Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak
- "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Yayımlamak
- "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[-i]
Gidermek
- "Lekeyi çıkarmak."
-
[nsz]
Sebep olmak, yol açmak
- "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Yapmak, üretmek
- "Bu terzi çok iş çıkarıyor."
-
[-e]
Sunmak
- "Konuklara çerez çıkardı."
-
[-e]
Göstermek
- "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyi bir örneğe göre yapmak
- "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Yollamak, göndermek
- "Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti."
-
[nsz]
Yükü boşaltmak
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Resim yapmak
-
[nsz]
Fotoğraf çektirmek
-
[-i]
Söylemek
- "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- MARMARİS
- ...
- TIRMANIŞ
-
-
[isim]
Tırmanma işi veya biçimi
-
[isim]
Tırmanma işi veya biçimi
- FORMATÖR
- ...
- ÜNİFORMA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Aynı işi yapanların giydikleri, tüzükle belirtilmiş, bir örnek giysi
-
Silahlı kuvvetlerin resmî giysisi
- "Kusursuz asker üniforması içinde zeki ve duygulu bir yüzü vardı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Aynı işi yapanların giydikleri, tüzükle belirtilmiş, bir örnek giysi
- BAKTIRMA
-
-
[isim]
Baktırmak işi
-
[isim]
Baktırmak işi
- BAĞIRMAK
-
-
[nsz]
İnsan yüksek ve gür ses çıkarmak
- "Yaşasın hürriyet diye bağırsa ismi tarihe geçecekti." (Ömer Seyfettin)
-
Kendini belli etmek
- "Kitap buradayım diye bağırıyor, sen onu görmüyorsun."
-
[-e]
Yüksek sesle azarlamak
-
[nsz]
İnsan yüksek ve gür ses çıkarmak