İçinde rma olan 7 harfli 96 kelime var. İçerisinde RMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rma olan kelimeler listesine ya da Sonu rma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

RAM

2 Harfli Kelimeler

AM, AR, MA, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AĞARMAK

  1. [nsz] Beyazlaşmak
    • "Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı." (Nabizade Nazım)
  2. Rengi solmak
  3. Şafak sökmek
    • "Bir gün ortalık ağarmadan Kadıköy'den vapura bindim." (Nurullah ataç)

BUYURMA

  1. [isim] Buyurmak işi

ŞAŞIRMA

  1. [isim] Şaşırmak işi

BOZARMA

  1. [isim] Bozarmak işi veya durumu

ARTIRMA

  1. [isim] Artırmak işi
    • "Para artırmaya önem veriyor."
  2. Açık artırma

ARMASIZ

  1. [sıfat] Arması olmayan

UYDURMA

  1. [isim] Uydurmak işi
  2. Gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, asparagas
  3. [sıfat] Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme, palavra
    • "Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü 'uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz." (Burhan Felek)

OYDURMA

  1. [isim] Oydurmak işi

UMDURMA

  1. [isim] Umdurmak işi veya durumu

ISIRMAK

  1. [-i] Dişleri arasına alıp sıkmak
    • "Dolu bir kadeh içti ve meze yerine alt dudağını ısırdı." (Aka Gündüz)
    • "Isıracak köpek dişlerini göstermezmiş zaten, ne zaman iyisini gördük?" (Emine Işınsu)
  2. [nsz] Dişleriyle koparmak
    • "Koparın bir tane de ısırın bakın..." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Rüzgâr sert esmek, keskin bir biçimde etkilemek
    • "Ayaz insanın yüzünü ısırıyordu." (Tarık Buğra)
  4. Kumaş dalamak, kaşındırmak

KURMACA

  1. [sıfat] Tasarlanıp üretilen, tasarlanmış
    • "Yalnızca bir romandır ve bütün romanlar gibi kurmacadır." (Selim İleri)
  2. [isim] Tasarlanmış olay
    • "Şimdi şunu merak ediyorum, kurmacanın serpildiği gerçek, bir aşama sonra yine kurmacayı besliyor mu?" (Tomris Uyar)

OTARMAK

  1. [-i] Otlatmak

KOTARMA

  1. [isim] Kotarmak işi
    • "Bizim pişirip kotarmaya uğraştığımız işe yabancı eller de mi karışıyordu?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

SARARMA

  1. [isim] Sararmak işi

TOZARMA

  1. [isim] Tozarmak işi

ATTIRMA

  1. [isim] Attırmak işi

KAÇIRMA

  1. [isim] Kaçırmak işi

SERMAYE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
    • "Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir." (Aka Gündüz)
    • "Üç yüz lirayı alırlarsa bunun yüz lirasını çocuğa sermaye yapacaktı." (Halide Edip Adıvar)
    • "Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda." (Haldun Taner)
  2. Varlık, servet
  3. Konu
    • "Bu lakırtı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesi oldu." (Refik Halit Karay)
  4. Genelev kadını

VURMALI

  1. [sıfat] Vurularak çalınan (çalgı)

OTURMAK

  1. [-e] Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek
    • "Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Daha ilk gecesinden karı lafı ile oturup kalkmaya başlarsa konu nereye varır?" (Memduh Şevket Esendal)
  2. [nsz] Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak
    • "Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız." (Tarık Dursun K)
  3. [-i] Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak
    • "Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti." (Tarık Buğra)
  4. [-de] Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek
    • "Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar." (Burhan Felek)
  5. [nsz] Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak
    • "Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?"
  6. [nsz] Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek
    • "Temelin bu tarafı on santim oturmuş."
  7. [-le] Biriyle beraber yaşamak
    • "O günden beri, enişte beyle oturuyorum." (Sermet Muhtar Alus)
  8. Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak
    • "Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir." (Yusuf Ziya Ortaç)
  9. Yer almak, geçmek
    • "Valilik makamına oturdu."
  10. [nsz] Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek
    • "Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu."
  11. Belli bir yörüngede dönmeye başlamak
    • "Uydu yörüngeye oturdu."
  12. Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak
  13. [nsz] Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak
    • "Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı." (Memduh Şevket Esendal)
  14. Mal olmak
    • "Bu bize pahalıya oturdu."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü