İçinde ran olan 8 harfli 74 kelime var. İçerisinde RAN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ran olan kelimeler listesine ya da Sonu ran ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A N R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
NAR
2 Harfli Kelimeler
AN, AR, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ARANJMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düzenleme
-
[isim]
Düzenleme
- DAVRANIŞ
-
-
[isim]
Davranma işi veya biçimi, tutum, davranım, muamele, hareket
- "Düşünceleri, davranışları bana ters gelen biriyle bir arada oturamam elbet!" (Necati Cumalı)
-
Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı
-
Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü
-
[isim]
Davranma işi veya biçimi, tutum, davranım, muamele, hareket
- FRANSALI
- ...
- SOKRANMA
-
-
[isim]
Sokranmak işi veya durumu
-
[isim]
Sokranmak işi veya durumu
- YELKIRAN
-
-
[isim]
Yelkesen
-
[isim]
Yelkesen
- ARANILMA
-
-
[isim]
Aranılmak işi veya durumu
-
[isim]
Aranılmak işi veya durumu
- RESTORAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Lokanta
-
[isim]
Lokanta
- VİRANLIK
-
-
[isim]
Viran yer
- "Aydınlattığı yerin viranlığına, kuraklığına, kara, kırık ve yamuk mihraplarına..." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Viran yer
- PEDERANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Babaya yakışır biçimde
-
[zarf]
Babaya yakışır biçimde
- ORANLAMA
-
-
[isim]
Oranlamak işi, tahmin, kıyas
-
[isim]
Oranlamak işi, tahmin, kıyas
- KIVRANMA
-
-
[isim]
Kıvranmak işi
-
[isim]
Kıvranmak işi
- YIPRANMA
-
-
[isim]
Yıpranmak işi
-
Doku bozukluğu
-
[isim]
Yıpranmak işi
- FAKİRANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Fakir gibi, fakire uygun düşen
- "Renksiz, fakirane bir hayat, cazibesiz ve yabancı bir erkek." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Fakir gibi, fakire uygun düşen
- KARANLIK
-
-
[sıfat]
Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan
- "Akşamdı, ortalığa hafif bir karanlık çökmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Tekrar ana yola geldiğim zaman karanlık basmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifirî karanlık kesilmişti." (Ömer Seyfettin)
- "Gözleriyle sokakların karanlıklarını yırtmaya uğraşarak sinirli bir telaş içinde çırpınıyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Işık olmama durumu
- "Biz, karanlığın içinde ilerliyoruz." (Haldun Taner)
- "Türkiye'nin güneşi battı, karanlığa gömüldük." (Burhan Felek)
-
Yasalara, töreye uygun olmayan
- "Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)
- "Bu kadar karışık ve karanlık bir mevzuda neye istinaden, hangi ... teşhis konulabilir?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Karışık
-
[isim]
Üzüntü, sıkıntı, perişanlık
- "Demiştim ya; bütün memleketi bir yas karanlığı kaplamıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan
- DALKIRAN
-
-
[isim]
Kabuk böcekleri familyasından, fındık ağaçlarında yaşayan kın kanatlı böcek (Anisandrus dispar)
-
Şiddetli esen rüzgâr
-
[isim]
Kabuk böcekleri familyasından, fındık ağaçlarında yaşayan kın kanatlı böcek (Anisandrus dispar)
- KADRANLI
- ...
- KARANFİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi (Dianthus caryophyllus)
-
Mersingillerden, Molük adalarında, Filipinler'de ve Hindistan'da yetişen ve yaprakları sürekli yeşil kalan bir ağaç (Caryophyllus aromaticus)
-
Bu ağacın karanfil yağı elde edilen ve baharat olarak kullanılan, ağız kokusunu gideren, acımsı, koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcuğu
- "Yengemin verdiği karanfili dişlerimle ezip emerek odaya giriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi (Dianthus caryophyllus)
- GRANÜLİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kuvars, feldspat, granit, Moskof camı vb. maddelerden birleşmiş billur kayağan taş kütlesi
-
[isim]
Kuvars, feldspat, granit, Moskof camı vb. maddelerden birleşmiş billur kayağan taş kütlesi
- FRANKLIK
-
-
[sıfat]
Frank değerinde olan
- "Vitrinlerde üç yüz elli franklık kitaba hasretle bakacaksın." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Frank değerinde olan
- KURANDER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hava akımı, cereyan
- "İçtiğim Fernet'in serinliği birdenbire kesildi; kuranderini duymaktan başka az evvel poyraz rüzgârı alan kalbim şimdi bir lav akıntısının altında!" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Hava akımı, cereyan