İçinde rak olan 8 harfli 56 kelime var. İçerisinde RAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rak olan kelimeler listesine ya da Sonu rak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ARK, KAR
2 Harfli Kelimeler
AK, AR, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TOPRAKSI
-
-
[sıfat]
Toprağı andıran
-
[sıfat]
Toprağı andıran
- DIŞRAKÇI
- ...
- TOPRAKLI
-
-
[sıfat]
İçine toprak karışmış
-
Ekecek toprağı olan (köylü)
-
[sıfat]
İçine toprak karışmış
- BİYAPRAK
-
-
[isim]
Yaprakları halka dizilişli, genellikle akvaryumlarda bulundurulan su bitkisi
-
[isim]
Yaprakları halka dizilişli, genellikle akvaryumlarda bulundurulan su bitkisi
- TUMTURAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gösteriş, debdebe
- "Hecelerimiz de telaffuzda tumturak yapmak için lastik gibi çekilir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Gerekli olmadığı hâlde kulağa hoş gelen, gösterişli kelimeler kullanma
-
[isim]
Gösteriş, debdebe
- TARAKSIZ
-
-
[sıfat]
Tarağı olmayan
-
[sıfat]
Tarağı olmayan
- KATARAKT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen ve görmeyi engelleyen rahatsızlık, perde, akbasma, aksu
-
[isim]
Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen ve görmeyi engelleyen rahatsızlık, perde, akbasma, aksu
- KURAKLIK
-
-
[isim]
Kurak olma durumu, kurak hava, yağışsızlık
- "Kuraklık her yanı kasıp kavuruyor ve berbat ediyor bostanları." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Kurak olma durumu, kurak hava, yağışsızlık
- ARAKLAMA
-
-
[isim]
Araklamak işi, çalma, aşırma
-
[isim]
Araklamak işi, çalma, aşırma
- IRAKSAMA
-
-
[isim]
Iraksamak işi, istibat
-
Iraksak olma durumu
-
[isim]
Iraksamak işi, istibat
- RAKKASLI
-
-
[sıfat]
Sarkacı olan
- "Evlerin başka odalarında duvara asılmış rakkaslı ve rakamları alaturka bir çalar saat işler." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Sarkacı olan
- HARAKİRİ
-
-
[isim]
Karnını bıçakla deşme yoluyla kendini öldürme
-
[isim]
Karnını bıçakla deşme yoluyla kendini öldürme
- MIZRAKSI
-
-
[sıfat]
Mızrağa veya mızrak ucuna benzeyen
-
[sıfat]
Mızrağa veya mızrak ucuna benzeyen
- UFARAKÇA
-
-
[sıfat]
Oldukça ufak veya küçük
-
[sıfat]
Oldukça ufak veya küçük
- ÇEKBIRAK
- ...
- ÇINGIRAK
-
-
[isim]
Küçük çan
- "Sıcaktan o kadar bunalmıştık ki uğuldayan kulaklarımız, eski usul sac kapıya asılı iri çıngırağın sesini kavrayamadı." (Refik Halit Karay)
-
İçindeki tanelerin hareketiyle ses çıkaran metal nesne
- "Kollarını, çıngırağı tutmak istermiş gibi oynatıyor, ileriye geriye, iki yana." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Küçük çan
- TOPRAKÇI
-
-
[isim]
Toprağa önem veren, toprağa bağlı kimse
- "Biri topraklarına kadar makineci öbürü şehirlerine kadar toprakçı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Toprağa önem veren, toprağa bağlı kimse
- DURAKLIK
-
-
[isim]
Durak olma durumu
-
Durgunluk
- "Birkaç saniye bir şaşkınlık duraklığı geçirdikten sonra odaya çıktı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Durak olma durumu
- BIRAKMAK
-
-
[-i]
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- "Filan hekim dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[nsz]
Koymak
- "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." (Tarık Buğra)
-
Bir işi başka bir zamana ertelemek
- "Gezmeyi haftaya bıraktık."
-
Unutmak
- "Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?"
-
Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
-
Saklamak, artırmak
- "Paranın bir kısmını bırak!"
-
Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek
- "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Engel olmamak
- "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." (Ömer Seyfettin)
-
Sarkıtmak
- "Saçlarını omzuna bırakmış."
-
[nsz]
Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
- "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." (Cahit Uçuk)
-
Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
- "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
- "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bıyık veya sakal uzatmak
-
[nsz]
Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
- "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" (Refik Halit Karay)
-
Boşamak
- "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." (Ömer Seyfettin)
-
Kötü bir durumda terk etmek
-
Ayrılmak, terk etmek
- "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." (Peyami Safa)
-
Sınıf geçirmemek, döndürmek
- "Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı."
-
[-e]
Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek
- "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama, sana onar kuruştan bırakayım." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bakılmak, korunmak için vermek
- "Eşyamı size bırakacağım."
-
[nsz]
Yanına almamak, yanında götürmemek
- "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." (Atatürk)
-
[-i]
Sahiplik hakkını başkasına vermek
- "Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış."
-
[nsz]
Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
-
[nsz]
Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
- "İz bırakmak. Leke bırakmak."
-
[-i]
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- MIZRAKLI
-
-
[sıfat]
Mızrağı olan, mızrak taşıyan
- "Mızraklı süvari."
-
[sıfat]
Mızrağı olan, mızrak taşıyan