İçinde rak olan 8 harfli 56 kelime var. İçerisinde RAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rak olan kelimeler listesine ya da Sonu rak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

ARK, KAR

2 Harfli Kelimeler

AK, AR, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

TOPRAKSI

  1. [sıfat] Toprağı andıran

DIŞRAKÇI
...
TOPRAKLI

  1. [sıfat] İçine toprak karışmış
  2. Ekecek toprağı olan (köylü)

BİYAPRAK

  1. [isim] Yaprakları halka dizilişli, genellikle akvaryumlarda bulundurulan su bitkisi

TUMTURAK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gösteriş, debdebe
    • "Hecelerimiz de telaffuzda tumturak yapmak için lastik gibi çekilir." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Gerekli olmadığı hâlde kulağa hoş gelen, gösterişli kelimeler kullanma

TARAKSIZ

  1. [sıfat] Tarağı olmayan

KATARAKT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen ve görmeyi engelleyen rahatsızlık, perde, akbasma, aksu

KURAKLIK

  1. [isim] Kurak olma durumu, kurak hava, yağışsızlık
    • "Kuraklık her yanı kasıp kavuruyor ve berbat ediyor bostanları." (Halikarnas Balıkçısı)

ARAKLAMA

  1. [isim] Araklamak işi, çalma, aşırma

IRAKSAMA

  1. [isim] Iraksamak işi, istibat
  2. Iraksak olma durumu

RAKKASLI

  1. [sıfat] Sarkacı olan
    • "Evlerin başka odalarında duvara asılmış rakkaslı ve rakamları alaturka bir çalar saat işler." (Abdülhak Şinasi Hisar)

HARAKİRİ

  1. [isim] Karnını bıçakla deşme yoluyla kendini öldürme

MIZRAKSI

  1. [sıfat] Mızrağa veya mızrak ucuna benzeyen

UFARAKÇA

  1. [sıfat] Oldukça ufak veya küçük

ÇEKBIRAK
...
ÇINGIRAK

  1. [isim] Küçük çan
    • "Sıcaktan o kadar bunalmıştık ki uğuldayan kulaklarımız, eski usul sac kapıya asılı iri çıngırağın sesini kavrayamadı." (Refik Halit Karay)
  2. İçindeki tanelerin hareketiyle ses çıkaran metal nesne
    • "Kollarını, çıngırağı tutmak istermiş gibi oynatıyor, ileriye geriye, iki yana." (Atilla İlhan)

TOPRAKÇI

  1. [isim] Toprağa önem veren, toprağa bağlı kimse
    • "Biri topraklarına kadar makineci öbürü şehirlerine kadar toprakçı." (Falih Rıfkı Atay)

DURAKLIK

  1. [isim] Durak olma durumu
  2. Durgunluk
    • "Birkaç saniye bir şaşkınlık duraklığı geçirdikten sonra odaya çıktı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

BIRAKMAK

  1. [-i] Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
    • "Filan hekim dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer." (Mehmet Akif Ersoy)
  2. [nsz] Koymak
    • "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." (Tarık Buğra)
  3. Bir işi başka bir zamana ertelemek
    • "Gezmeyi haftaya bıraktık."
  4. Unutmak
    • "Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?"
  5. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
  6. Saklamak, artırmak
    • "Paranın bir kısmını bırak!"
  7. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek
    • "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." (Falih Rıfkı Atay)
  8. [nsz] Engel olmamak
    • "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." (Ömer Seyfettin)
  9. Sarkıtmak
    • "Saçlarını omzuna bırakmış."
  10. [nsz] Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
    • "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." (Cahit Uçuk)
  11. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
    • "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." (Halide Edip Adıvar)
  12. [nsz] Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
    • "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." (Refik Halit Karay)
  13. [nsz] Bıyık veya sakal uzatmak
  14. [nsz] Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
    • "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" (Refik Halit Karay)
  15. Boşamak
    • "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." (Ömer Seyfettin)
  16. Kötü bir durumda terk etmek
  17. Ayrılmak, terk etmek
    • "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." (Peyami Safa)
  18. Sınıf geçirmemek, döndürmek
    • "Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı."
  19. [-e] Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek
    • "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama, sana onar kuruştan bırakayım." (Memduh Şevket Esendal)
  20. [-i] Bakılmak, korunmak için vermek
    • "Eşyamı size bırakacağım."
  21. [nsz] Yanına almamak, yanında götürmemek
    • "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." (Atatürk)
  22. [-i] Sahiplik hakkını başkasına vermek
    • "Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış."
  23. [nsz] Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
  24. [nsz] Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
    • "İz bırakmak. Leke bırakmak."

MIZRAKLI

  1. [sıfat] Mızrağı olan, mızrak taşıyan
    • "Mızraklı süvari."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü