İçinde ra olan 4 harfli 75 kelime var. İçerisinde RA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ra olan kelimeler listesine ya da Sonu ra ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AR, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İRAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
"Hiçbir değeri ve önemi yok" anlamındaki irapta mahalli yok deyimde geçen bir söz
-
[isim]
"Hiçbir değeri ve önemi yok" anlamındaki irapta mahalli yok deyimde geçen bir söz
- BARA
-
-
[isim]
Aynı gerilimdeki besleme hattı veya çıkışların toplandığı ve dağıtıldığı boru veya iletken çubuk veya lama
-
[isim]
Aynı gerilimdeki besleme hattı veya çıkışların toplandığı ve dağıtıldığı boru veya iletken çubuk veya lama
- KRAL
-
-
[isim]
En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse
- "İngiliz kralı."
-
Herhangi bir alanda başkalarından üstün, başarılı olan kimse
- "Satranç kralı."
-
Çok başarılı ve zengin iş adamı
- "Şimdiki adı konserve kralı olan birisi ile tanıştım." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Üstün, çok iyi
- "Firuzağa'da şirin, kutu gibi, manzarası çok kral bir çatı katına taşındı." (Atilla İlhan)
-
[isim]
En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse
- ÇIRA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çam vb. reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü
-
Bu bölümden küçük küçük kesilerek hazırlanmış, tutuşturma ve aydınlatma işlerinde kullanılan parça
-
Lamba
-
[isim]
Çam vb. reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü
- ŞIRA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Henüz mayalanmamış üzüm suyu
-
Bazı meyve ve sebzelerin özü
- "Elma şırası."
-
Süzülmüş afyon
-
[isim]
Henüz mayalanmamış üzüm suyu
- ERAT
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Er, onbaşı ve çavuşlara verilen genel ad
-
Erler
-
[isim]
Er, onbaşı ve çavuşlara verilen genel ad
- RATE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Başarısız
- "Bunlar hâlâ kokmuş ve rate bir romantizmi önümüze sürüyorlar." (Asaf Halet Çelebi)
-
Yaşlı, verimsiz, geçimsiz (kimse)
- "Kaldı ki dikkat edilince görülür ki, bunlar gençliklerinde de olumlu bir şeyler verememiş olan ratelerdir." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Başarısız
- URAY
-
-
[isim]
Belediye
-
[isim]
Belediye
- ÜCRA
-
-
[sıfat]
Çok uçta, kenarda veya uzakta bulunan
- "İşte, Marmara'nın uzak ve ücra bir köşesinde uyuyan bu küçük nahiyeciğe hürriyet böyle geldi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Çok uçta, kenarda veya uzakta bulunan
- İCRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme
- "Hiçbir felaket ona büyük bir tesir icra etmiyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Borçlunun alacaklıya karşı yapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adli bir kuruluş aracılığıyla yerine getirme
- "Kirayı icra ile alabildim. İcra memuru."
- "Ankara Radyosu sanatçıları Hacı Arif Bey'den kürdilihicazkâr makamını icra ediyorlardı." (Haldun Taner)
-
Adliyenin bu işle görevli dairesi
-
Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme
-
[isim]
Bir müzik eserini oluşturan notaları sese çevirme
- YARA
-
-
[isim]
Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
- "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım." (Refik Halit Karay)
- "Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı." (Tarık Buğra)
-
Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
- "Geminin omurgasındaki yara."
- "Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?" (Haldun Taner)
-
Dert, üzüntü, acı
- "Bu yarayı deşmeyin."
-
[isim]
Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
- UĞRA
-
-
[isim]
Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen kalın un
-
[isim]
Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen kalın un
- TURA
-
-
[isim]
Tuğra
-
Halat gibi örülmüş iplik çilesi
-
Bazı oyunlarda, vurmak için kullanılan düğümlenmiş mendil
-
Ucu düğümlenmiş bir mendil aracılığıyla yanan veya yanılanların ebe tarafından cezalandırıldığı bir tür çocuk oyunu
-
Metal paranın resimli yüzü
-
[isim]
Tuğra
- BİRA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Arpa ile şerbetçi otunun mayalandırılmasıyla yapılan bir içki, arpa suyu
- "Onu iki bardak bira içmeye razı etmişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Arpa ile şerbetçi otunun mayalandırılmasıyla yapılan bir içki, arpa suyu
- RAKS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir tür dans
- "Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Bu küçücük yaramaz, koşar gibi, sıçrar gibi, herkes eğlenir gibi ayaklarını çarparak memnun, güle güle raks ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Salınım
-
[isim]
Bir tür dans
- RAST
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Doğru, düzgün
- "Bu kadın kadar tamahkâr bir insana ömründe rast gelmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Üç kurşun attı, ikisini rast getirdi."
- "İşi rast gidiyor."
-
[isim]
Tesadüf
- "Kumaşın iyisi bana rast geldi."
- "Neşeli bir anında rast getirip dilediğimi söyledim, hemen kabul etti."
-
[isim]
Atılan şey hedefi vurma
- "Çok ev aradım ama hiçbir yerde rast gelmedi."
-
[sıfat]
Doğru, düzgün
- KİRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- "Eski kirayı yükseltiyorum, isterseniz gidin mahkemeye." (Çetin Altan)
- "Biz Kudüs'te kirada oturuyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
- "Buradaki evimi de kiraya vermiştim." (Refik Halit Karay)
-
Bu biçimde tutulan bir şey için karşılık olarak ödenen para
- "Kira ile aldım, zaten bu yüzden de geciktim ya!" (Refik Halit Karay)
-
Bu biçimde tutulan taşınmaz
- "O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken..." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- RAŞE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Titreyiş, ürkme
- "Doktor Hikmet, ilk defa olarak ölüm korkusunun raşesini ta yüreğinin içinde hissetti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Titreyiş, ürkme
- SIRA
-
-
[isim]
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
- "Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Söz arasında, bir sırası düşünce Salim Bey feminist'i ondan da sordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu biçimdeki topluluğun durumu
- "Sırayı bozmayın."
- "Hani bazen sırası geliyor da maziye merbutiyet, filan diyoruz." (Memduh Şevket Esendal)
-
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
- "Boy sırası. Yaş sırası."
-
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
- "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tahtadan oturak
- "Oturacak yerler tahta sıralardan olur." (Salâh Birsel)
-
Dershane, meclis vb. yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
-
Düzen
- "Sıraya girmek. Sıraya dizilmek."
-
Ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kuran ve "ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Ardı sıra gelmek. Arkası sıra koşmak. Önü sıra gitmek. Yanı sıra yürümek."
-
[isim]
Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
- ÜRAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sidik asidi tuzu
-
[isim]
Sidik asidi tuzu