İçinde rı olan 5 harfli 46 kelime var. İçerisinde RI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rı olan kelimeler listesine ya da Sonu rı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
IR
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SARIŞ
-
-
[isim]
Sarma işi veya biçimi
-
[isim]
Sarma işi veya biçimi
- ARIZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aksama, aksaklık, bozulma
- "Otomobil arıza yaptı."
-
Engebe
-
Bir notanın sesini yarım ton yükseltmek, alçaltmak veya eski durumuna getirmek için notanın soluna konulan diyez, bemol ve bekâr işaretlerinin ortak adı
-
[isim]
Aksama, aksaklık, bozulma
- KARIK
-
-
[isim]
Kar yağmış bir alana bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması
-
[sıfat]
Karlı bir alana bakma sonucu kamaşmış (göz)
-
[isim]
Kar yağmış bir alana bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması
- TIRIL
-
-
[sıfat]
Çıplak ve zayıf
-
Parasız, züğürt
- "Validenin hâli malum ... O benden tırıl..." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Çıplak ve zayıf
- YIRIK
-
-
[sıfat]
Yırtılmış
-
[sıfat]
Yırtılmış
- GAYRI
-
-
[sıfat]
Başka, diğer
-
[zarf]
Artık, bundan böyle
-
[sıfat]
Başka, diğer
- KARIN
-
-
[isim]
İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi
- "Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu." (Ömer Seyfettin)
- "Yoğurtçuda çalışanlar bu türlü karın doyuranları çok görmüşlerdi." (Necati Cumalı)
- "Felaket bununla bitmemiş, üç ay sonra karnı büyümeye başlamış." (Halide Edip Adıvar)
-
Döl yatağı, rahim
- "Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı." (Halide Edip Adıvar)
- "Fakat öpüşmek, sevişmek karın doyurmuyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm
- "Geminin karnı. Şişenin karnı."
-
Mide
- "Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi." (Halide Edip Adıvar)
-
İç, gönül, akıl, kafa
- "Ben senin karnındakini ne bileyim?"
-
Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme
-
Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar
-
[isim]
İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi
- TIRIS
-
-
[isim]
Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü
- "Hafif tırıs üzere yürüyen hayvanı âdeta dörtnala koşturmaya başlıyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü
- BARIŞ
-
-
[isim]
Barışma işi
- "Biz baba kız biliyorduk ki bu gibi kaçışlar, bir barışla biter." (Memduh Şevket Esendal)
-
Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh
- "Atatürk'ün insan haklarına ve dünya barışına ne kadar saygılı bir lider olduğunu ifade etti." (Haldun Taner)
-
Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç
- "Barış içinde yaşamak."
-
Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam
- "Devlet işçi işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır." (Anayasa)
-
[isim]
Barışma işi
- ÇAĞRI
-
-
[isim]
Birinin bir yere gelmesini isteme, davet
- "Bu gizli çağrı neden icap ediyordu?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Çağrı cihazı
-
[isim]
Birinin bir yere gelmesini isteme, davet
- ARICI
-
-
[isim]
Bal almak için arı yetiştiren kimse
-
[isim]
Bal almak için arı yetiştiren kimse
- SARIZ
- ...
- UÇARI
-
-
[sıfat]
Ele avuca sığmaz (kimse)
- "Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kendini çeşitli eğlencelere vermiş (kimse), sefih
- "Yazar dediğin biraz uçarı, serseri mizaç olmalı değil midir?" (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Ele avuca sığmaz (kimse)
- AŞIRI
-
-
[sıfat]
Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın
- "Ticaret az gelişmiş toplumlarda aşırı bir gelişme gösterir." (Oktay Rifat)
-
Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, müfrit, ekstrem
-
Gereğinden fazla, çok
-
[zarf]
Ötede, ötesinde
- "İki ev aşırı."
-
[zarf]
Gereğinden fazla olarak, çokça
- "Çocuk aşırı üzülüyor."
-
[sıfat]
Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın
- IĞRIP
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir tür balık ağı, ırıp
- "Birinci Dünya Harbi'nde oldukça önemli ığrıp çevirenler olmuştu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yalan, düzen
-
[isim]
Bir tür balık ağı, ırıp
- YARIŞ
-
-
[isim]
Yarışma
- "Bunlardan kaç babayiğit bu ölüm yarışını göze alabilir?" (Tarık Buğra)
- "Vapurla yarış eden yunuslara güler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yarışma, rekabet
-
[isim]
Yarışma
- KIRIK
-
-
[sıfat]
Kırılmış olan
- "Kırık pencereden ay, ışığını donduran bir soğuklukla odaya akıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Melez
- "Kırık tazı."
-
Tam nota göre düşük olan (not)
- "Üç dersten kırığı var. Kırık not."
-
[isim]
Kırılmış bir şeyden ayrılan parça
- "Cam kırığı."
-
[isim]
Kemiğin bir etki ile kırılması
- "Kolunda kırık yok ama çıkık var."
-
[isim]
Bir şeyin kırılan yeri
- "Bunun kırığı neresinde?"
-
[isim]
Kırıntı
- "Ekmek kırığı."
-
[isim]
Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul
-
Gücenmiş, üzgün
- "Eşlerde, çocuklarda o üzgün, kırık bakış." (Behçet Necatigil)
-
[sıfat]
Kırılmış olan
- AYRIK
-
-
[sıfat]
Ayrılmış
- "Yandan ayrık, tek tük gümüş pırıltılı saçları." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna
-
Kural dışı
-
Düzgün ve uygun olmayan, çarpık
- "Apış arasına fazla tülbent ve mermerşahi tıkarak bebeği çarpık ve ayrık bacaklı, tenasüpsüz olmaktan korur." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Ayrık otu
-
[sıfat]
Ayrılmış
- KIRIM
-
-
[isim]
Savunmasız insanların veya tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam
- "İçtenlik, insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş..." (Salâh Birsel)
-
Hayvanların hastalık, soğuk gibi sebeplerle ölmesi
-
[isim]
Savunmasız insanların veya tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam
- HARIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir şeyden huylanıp yürümeyen, geri geri giden (hayvan)
-
Hain, huysuz
-
Obur
-
[sıfat]
Bir şeyden huylanıp yürümeyen, geri geri giden (hayvan)