İçinde ozm olan 22 kelime var. İçerisinde OZM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ozm olan kelimeler listesine ya da Sonu ozm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
DERMOKOZMETİK, KOZMOPOLİTLİK
KOZMETİKSİZ, KOZMOGRAFYA, MİKROKOZMOS
BOZMACILIK, KOZMETİKLİ, KOZMOGONİK, KOZMOLOJİK, KOZMOPOLİT
KOZMOGONİ, KOZMOLOJİ
KOZMETİK, KOZMONOT
BOZMACI
BOZMAK, KOZMİK, KOZMOS, TOZMAK
BOZMA, OZMOZ, TOZMA
M O Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ZOM
2 Harfli Kelimeler
OM
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DERMOKOZMETİK
- ...
- KOZMOPOLİTLİK
- ...
- KOZMOGRAFYA
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Gök biliminin, matematik ve fiziğin yalnız temel kavramlarından yararlanarak en belli başlı olayları ele alan dalı
-
[isim]
Gök biliminin, matematik ve fiziğin yalnız temel kavramlarından yararlanarak en belli başlı olayları ele alan dalı
- MİKROKOZMOS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Uzayda dünya ve insanın durumu
- "Emektar payitaht, mikrokozmosunun, mikrokliması olarak her telden çalmayı belki bundan ötürü benimsemiştir." (Haldun Taner)
-
Küçük canlıların dünyası
-
[isim]
Uzayda dünya ve insanın durumu
- KOZMETİKSİZ
- ...
- BOZMACILIK
- ...
- KOZMOPOLİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Çeşitli uluslardan kimseleri barındıran, içinde bulunduran
- "Kapağı Londra'ya atan Avrupalılar hep bu kozmopolit semtte barınmış." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ulusal özelliklerini yitirmiş kimse
- "Namık Cemil, milletini hiçe sayan kozmopolitlerden de değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Çeşitli uluslardan kimseleri barındıran, içinde bulunduran
- KOZMOGONİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Evrenin doğumuyla ilgili
-
[sıfat]
Evrenin doğumuyla ilgili
- KOZMETİKLİ
- ...
- KOZMOLOJİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Evren bilimsel
-
[sıfat]
Evren bilimsel
- KOZMOGONİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Evren doğumu
-
[isim]
Evren doğumu
- KOZMOLOJİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Evren bilimi
-
[isim]
Evren bilimi
- KOZMETİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Cildi ve saçları güzelleştirmeye, canlı tutmaya yarayan her türlü madde
-
[isim]
Cildi ve saçları güzelleştirmeye, canlı tutmaya yarayan her türlü madde
- KOZMONOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Uzay adamı
-
[isim]
Uzay adamı
- BOZMACI
-
-
[isim]
Eski şeyleri alıp bozarak parça parça satan kimse
-
[isim]
Eski şeyleri alıp bozarak parça parça satan kimse
- KOZMOS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Evren
-
[isim]
Evren
- TOZMAK
- ...
- KOZMİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili
- "Evliliğin kozmik bir kural olduğunu kabullenmek gerek." (Haldun Taner)
-
Haber alma ile ilgili
-
[sıfat]
Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili
- BOZMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- "Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
-
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dokunmak, zarar vermek
- "Bu yemek midemi bozdu."
-
Geçersiz bir duruma getirmek
- "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- "Bir milyon lira bozar mısın?"
-
Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
- "Düşman ordusunu bozmak."
-
Altını paraya çevirmek, bozdurmak
-
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
-
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- "Bostanı bozduk."
-
Kızlığına zarar vermek
-
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bırakmak, dağıtmak
- "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
- "Adamcağızı fena bozdunuz."
-
[-le]
Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- "Adamcağız politika ile bozmuş."
-
Kötü duruma getirmek
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- BOZMA
-
-
[isim]
Bozmak işi
-
[sıfat]
Biçimi ve kullanılışı değiştirilmiş
- "Büyükçe bir ahırdan bozma sinema salonu hâlâ gübre kokuyordu." (Erhan Bener)
-
[isim]
Bozmak işi