İçinde or olan 7 harfli 160 kelime var. İçerisinde OR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında or olan kelimeler listesine ya da Sonu or ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TORNADO
-
Kelime Kökeni : İspanyolca
-
[isim]
Batı Afrika kıyılarında esen çok kuvvetli siklon
-
[isim]
Batı Afrika kıyılarında esen çok kuvvetli siklon
- STRAFOR
- ...
- ZORUNLU
-
-
[sıfat]
Kesin olarak gereksinim duyulan, zaruri, mecburi, ıstırari
- "Tanzimat, gecikmiş de olsa zorunlu, kaçınılmaz bir atılımdı." (Necati Cumalı)
-
Doğal olarak kaçınılması imkânsız olan, olumsal karşıtı
-
[sıfat]
Kesin olarak gereksinim duyulan, zaruri, mecburi, ıstırari
- YORULUŞ
- ...
- FORMÜLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
"Bir düşünceye bir anlatım biçimi vermek" anlamında kullanılan formüle etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
-
[sıfat]
"Bir düşünceye bir anlatım biçimi vermek" anlamında kullanılan formüle etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
- MORUMSU
-
-
[sıfat]
Mora çalan, moru andıran
-
[sıfat]
Mora çalan, moru andıran
- SORMACA
-
-
[isim]
Anket
-
[isim]
Anket
- SADAKOR
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Düz dokunmuş, açık saman renginde bir tür ipek kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
- "Sırtında tiril tiril sadakor gömlek..." (Haldun Taner)
-
[isim]
Düz dokunmuş, açık saman renginde bir tür ipek kumaş
- KAPORTA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Otomobilde kaput veya ön kapak
-
Motorlu taşıtları örten, genellikle sacdan yapılmış örtü
-
Gemi içinin aydınlanması ve hava alması amacıyla güvertede açılmış bulunan camekânlı yer
-
Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü
-
[isim]
Otomobilde kaput veya ön kapak
- KORUMAK
-
-
[-i]
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
- "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
- "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." (Reşat Enis)
-
[-i]
Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
- "Yurdu korumak."
-
[-i]
Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
- "İlaçla meyveleri korudu."
-
[-i]
Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
- "Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi."
-
[-i]
Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
- "Geleneklerini koruyorlar."
-
[-i]
Karşılamak, denk gelmek
- "Bu işin geliri masrafını korumaz."
-
[-i]
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
- KOROZİF
- ...
- ZORLAMA
-
-
[isim]
Zorlamak işi, zecir
- "İlk gençliğimin en büyük sıkıntısı bu şiir zorlamasıdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Özellikle oynaklarda ara keseciklerinin fıtığı olarak beliren, bir organın zorlanmış olmasıyla ortaya çıkan aksaklık veya bozukluk
-
[sıfat]
Zorlanarak sağlanan, cebrî
- "Melodram ile vodvilin temelde eş yapıda, zorlama türler olduğunu yazar durmadan." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Zorlamak işi, zecir
- KORKMAK
-
-
[nsz]
Korku duymak, ürkmek, dehşete kapılmak
- "Karanlık yerde insan korkmaz mıydı?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Korktuğu başına gelmiş ve o koskoca Nahit Bey ... ipin ucunu kaçırarak dillere destan olmuştu." (Tarık Buğra)
-
Kaygı duymak, endişe etmek
- "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Çekinmek, sakınmak, saygı duymak
- "Sabaha karşı aşağı indi, aralık kapıdan korka korka babasına baktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yapamamak, cesaret edememek
-
[nsz]
Korku duymak, ürkmek, dehşete kapılmak
- ORGANEL
- ...
- ÇORBACI
-
-
[isim]
Çorba pişirip satan kimse
-
Tayfaların gemi sahibine verdikleri ad
-
Taşrada halkın Hristiyan ileri gelenlerine verdiği unvan
- "İstasyonda bir çorbacı ve köylü kalabalığı kaynaşıyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yeniçerilerde bir birlik komutanı
-
[isim]
Çorba pişirip satan kimse
- KORONER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Kalbi taç şeklinde kuşatıp besleyen (damarlar)
-
[sıfat]
Kalbi taç şeklinde kuşatıp besleyen (damarlar)
- ORTAKÇI
-
-
[isim]
Başkasının tarlasında çalışarak veya sürüsüne bakarak belli bir anlaşmaya göre ürününe ortak olan kimse, maraba
- "Tarlada ortakçısıyla her gün çalışabilen Şaban, Zeyno'nun hâlini acınacak buluyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Konakçının sindirilmemiş besininden yararlanan konuk
-
[isim]
Başkasının tarlasında çalışarak veya sürüsüne bakarak belli bir anlaşmaya göre ürününe ortak olan kimse, maraba
- TORNACI
-
-
[isim]
Torna işi yapan kimse, torna işçisi
- "Ben mis gibi tornacıyım. Sanatımı bırakamam." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Torna işi yapan kimse, torna işçisi
- TORAKÇI
- ...
- DOKTORA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak
- "Avrupa'da doktora yapmış bu doçent beye ne buyrulur?" (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak