İçinde nı olan 5 harfli 23 kelime var. İçerisinde NI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında nı olan kelimeler listesine ya da Sonu nı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TANIM
-
-
[isim]
Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklama, tarif
-
[isim]
Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklama, tarif
- HANIM
-
-
[isim]
Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan
- "Ülker Hanım."
-
Kadın, eş
- "Yok bizim hanım öyle değildir." (Memduh Şevket Esendal)
-
Toplumsal durumu, varlığı iyi olan, hizmetinde bulunulan kadın
- "Becerikli hâliyle Zeynep'e ve hanımına ait bütün işleri elinin içine almıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kadınlığın bütün iyi niteliklerini taşıyan
- "Hanım kadın. Hanım kız."
-
[isim]
Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan
- TANIŞ
-
-
[sıfat]
Tanıdık (kimse veya yer)
- "Birdenbire samimileşiverdi, kırkyıllık tanış olup çıktı." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Tanıdık (kimse veya yer)
- KANIT
-
-
[isim]
Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz
- "Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi." (Çetin Altan)
-
Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil
-
Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil
-
[isim]
Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz
- SINIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
- "Birinci sınıf öğrencileri."
-
Çeşitli amaçlarla oluşmuş kümeler
-
Ders okutulan yer, dershane, derslik
-
Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri
- "Üçüncü sınıf bir gazeteciydi." (Necati Cumalı)
-
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü
- "Memeliler, kuşlar, balıklar, omurgalılar dalının birer sınıfıdırlar."
-
Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği
-
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı yararı sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas
- "Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
- KANIŞ
-
-
[isim]
Kanı, kanaat
-
Aldanış, kanma
-
[isim]
Kanı, kanaat
- NISIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yarı
-
[isim]
Yarı
- CANIM
-
-
sevgi bildiren bir seslenme sözü
- "Susunuz, dedi, beyhude, ... yoruluyorsunuz can alacak noktayı unutuyoruz." (Mahmut Yesari)
- "Gözüne kestirdiği, daha doğrusu, suçlamak için can attığı birisi var." (Tarık Buğra)
- "Sırası gelince kendi paylarına düşen can borcunu da ödediler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Eylül sonunda ruhunu teslim eden heves / Can bulmak üzredir yeni baştan bahar ile" (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
hoşnutsuzluk anlatan bir seslenme sözü
- "Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Yazdığım satırlara bakarsanız manevi varlığımın can çekiştiğini görürsünüz." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu sözleriniz bana can verdi."
- "Bitip tükenmek bilmeyen bir tablo gibi serilip giden lale tarlası renkten renge geçtikçe herkesin canı ağzına geliyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
(ca:nım) çok güzel, çok değer verilen
- "Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bahar toprağa gene can verdi." (Falih Rıfkı Atay)
- "Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır." (Ahmet Rasim)
- "Her gün giyilmekten elbisenin canı çıktı."
-
sevgi bildiren bir seslenme sözü
- HINIS
- ...
- TANIK
-
-
[isim]
Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
- "Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı." (Tarık Buğra)
-
Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit
-
[isim]
Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
- KANIK
-
-
[sıfat]
Kanaatkâr
-
Tokgözlü
-
[sıfat]
Kanaatkâr
- YANIK
-
-
[sıfat]
Yanmış olan
- "Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu." (Reşat Enis)
-
Rengi koyulaşmış
- "Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk
- "Yanık bir çocuk."
-
Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
-
[isim]
Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
- "Elimdeki yanık iyi oldu. Halıdaki yanığı ördürmeli."
-
Bıkkın, üzüntülü, dertli
-
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
- "Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[sıfat]
Yanmış olan
- SANIŞ
- ...
- KAĞNI
-
-
[isim]
İki tekerlekli, tekerlekleri tek parça, dingili tekerlekle birlikte dönen öküz arabası
- "Kağnıyı araba ile, kamyonet ile değiştiriyor." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
İki tekerlekli, tekerlekleri tek parça, dingili tekerlekle birlikte dönen öküz arabası
- KASNI
-
-
[isim]
Çadıruşağı, şeytantersi ağacı vb. bitkilerden elde edilen bir zamk
-
[isim]
Çadıruşağı, şeytantersi ağacı vb. bitkilerden elde edilen bir zamk
- SINIR
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
- "1920 baharı muhteşem bir mart sabahında Sultan Dağları'nın sınır çizdiği Batı Anadolu'ya kan ve barut kokularıyla geliverdi." (Tarık Buğra)
-
Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi
-
Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç
- "Bataklığın sınırı. Ormanın sınırı."
-
Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst sınır, limit
-
Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit
-
Uç, son
-
[isim]
İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
- YANIT
-
-
[isim]
Cevap
- "Türk Eli'nin uluları bu sorulara akıllıca ve gerçekçi yanıtlar bulamıyorlardı." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Cevap
- SANIK
-
-
[sıfat]
Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş (kimse), maznun
-
[sıfat]
Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş (kimse), maznun
- KINIK
- ...
- TANIT
-
-
[isim]
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet
-
Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci
-
[isim]
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet