İçinde ntı olan 8 harfli 29 kelime var. İçerisinde NTI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ntı olan kelimeler listesine ya da Sonu ntı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I N T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TIN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SIYRINTI
-
-
[isim]
Kapta kalan yemek, yemek artığı
-
Bir bezden el ile koparılan uzunca parça
-
Sıyrık
-
[isim]
Kapta kalan yemek, yemek artığı
- ORANTILI
-
-
[sıfat]
Bir orantıyla ilgili olan, aralarında orantı bulunan, mütenasip
- "Gazetecilik de spor da o kitlelerin genel seviyesiyle doğrudan orantılıdır." (Haldun Taner)
-
Bir niceliğin iki, üç, ... kez çoğalması veya azalması başka bir niceliğin o nispette çoğalmasını veya azalmasını gerekli kılarsa "bu iki nicelik birbiriyle orantılıdır" denir
-
[sıfat]
Bir orantıyla ilgili olan, aralarında orantı bulunan, mütenasip
- MANTIKÇA
-
-
[zarf]
Mantık bakımından, mantığa göre
-
[zarf]
Mantık bakımından, mantığa göre
- ÇALKANTI
-
-
[isim]
Deniz ve gölde dalgalanma
-
Çalkanmış şey
- "Yumurta çalkantısı."
-
Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp
-
Coşku
- "Lodos rüzgârı es esebildiğine / Dinmesin gönlümdeki çalkantı." (Behçet Necatigil)
-
Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum
- "Beraat etmen büyük çalkantı yaratır basında." (Çetin Altan)
-
[isim]
Deniz ve gölde dalgalanma
- SARKINTI
-
-
[isim]
Aşağı doğru uzanan, sarkan şey
- "... kayışı siyaha yakın koyu lacivertti. Gümüşten üç büyük sarkıntısı vardı." (Ömer Seyfettin)
-
Sataşma, takılma
-
[isim]
Aşağı doğru uzanan, sarkan şey
- MANTIKEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Mantıkça
-
[zarf]
Mantıkça
- ÇARPINTI
-
-
[isim]
Kalbin hızlı ve sık vurması
- "Müthiş bir kalp çarpıntısı ve korku ile kanepeden kalktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kalbin hızlı ve sık vurması
- KATLANTI
- ...
- AŞIRINTI
-
-
[isim]
Aşırılmış olan şey
- "Cemiyetin çaldıklarına nazaran adi sokak hırsızlarının aşırıntıları adam sen de denecek bir hafiflikte kalırdı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Aşırılmış olan şey
- KIVRANTI
-
-
[isim]
Kararsızlık, sıkıntı
- "... ne yapacağını bilememenin kıvrantısı içinde..." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kararsızlık, sıkıntı
- SUNTIRAÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Nalbantların, nallanacak hayvanın tırnağını keserken kullandıkları keskin araç
-
Saraçların derilere yiv açmakta kullandıkları, metalden U biçimindeki araç
-
[isim]
Nalbantların, nallanacak hayvanın tırnağını keserken kullandıkları keskin araç
- MIYMINTI
-
-
[sıfat]
İnsanın sabrını tüketecek derecede yavaş ve mızmızca iş gören (kimse)
- "Sen gençliğinde de böyle mıymıntının biri imişsin ya!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
İnsanın sabrını tüketecek derecede yavaş ve mızmızca iş gören (kimse)
- MANTIKÇI
-
-
[isim]
Mantık bilimiyle uğraşan kimse
-
Kesin ve sağlam bir yönteme göre akıl yürüten kimse
-
Mantık derslerini veren öğretmen
-
[isim]
Mantık bilimiyle uğraşan kimse
- KIRPINTI
-
-
[isim]
Kırpılan şeyden kalan küçük parça
- "Biz Frenkleri birkaç kırpıntı ile aldatıyorsak onların bize soktukları kazıklardan haberin yok mu?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kırpılan şeyden kalan küçük parça
- KIRKINTI
-
-
[isim]
Kırpıntı
-
[isim]
Kırpıntı
- SAPLANTI
-
-
[isim]
Kişinin, etkisinden kendini kurtaramadığı yersiz saçma düşünce, sabit fikir, fikrisabit, idefiks
- "Üstadı bu saplantısından kurtarmak kolay olmamıştı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kişinin, etkisinden kendini kurtaramadığı yersiz saçma düşünce, sabit fikir, fikrisabit, idefiks
- SARSINTI
-
-
[isim]
Sarsılma işi, birden sallanma
- "Bu sarsıntı ile başından fırlayıp yerde tekerlenen kasketini kovaladı, tekrar başına geçirdi." (Haldun Taner)
-
Titreme, titreyiş
- "Başını sırasının üstüne saklamış, omuzları hafif sarsıntılarla titriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Deprem
-
Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri
- "İkinci sarsıntıda evlerin tümü yıkıldı."
-
Bir kişi, toplum, kurum veya kuruluşun dengesini etkileyen, beklenmedik olumsuz değişiklik
- "Bu olgunluğa erişen toplumlar ise her türlü sarsıntıları en az zararla atlatırlar." (Necati Cumalı)
-
Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü, sadme
-
[isim]
Sarsılma işi, birden sallanma
- KIVRINTI
-
-
[isim]
Kıvrım
-
Kıvrılan yer, dönemeç
- "Yolun kıvrıntısında."
-
[isim]
Kıvrım
- ÇIRPINTI
-
-
[isim]
Çırpınma
-
Suların ufak ve oynak dalgalarla kaynaşması
-
Ruhsal gerginliğin dışa vurması, ajitasyon
-
Aşırı uykusuzluk, titreme, silkinme durumu
-
[isim]
Çırpınma
- TOPLANTI
-
-
[isim]
Birden çok kimsenin türlü amaçlarla bir araya gelmesi, içtima
- "Komisyon toplantısı bitsin de görürsünüz." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir gündem üzerinde görüşmek amacıyla ilgililerin katılmasıyla yapılan birleşim
-
Bir meclisin bir yıl içindeki birleşimlerinin tümü
-
Toplanma, bir araya gelme, kabarıklık oluşturma
- "Gür kaşları başlangıçlarında kıvrık toplantılar yaparak incele incele uçlarında büsbütün sivrilirdi." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Birden çok kimsenin türlü amaçlarla bir araya gelmesi, içtima