İçinde ntı olan 7 harfli 49 kelime var. İçerisinde NTI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ntı olan kelimeler listesine ya da Sonu ntı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I N T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TIN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAKINTI
-
-
[isim]
Sözü dinlenmeyen, rezil, itilip kakılan kimse
-
[isim]
Sözü dinlenmeyen, rezil, itilip kakılan kimse
- DAYANTI
-
-
[isim]
Dayanıklık
-
[isim]
Dayanıklık
- DOLANTI
-
-
[isim]
Gezip dolaşılan yer, alan
-
[isim]
Gezip dolaşılan yer, alan
- BAĞINTI
-
-
[isim]
Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ
-
Görelik
-
İki veya daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık veya eşitlik
- "Bir dairenin "r" yarı çapı ile alanı arasında şöyle bir bağıntı vardır: S=r²."
-
[isim]
Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ
- YAKINTI
-
-
[isim]
Yakılan bir şeyin kalıntıları
- "Düşmanın yakıp yıktığı köylerin yakıntı ve yıkıntıları..." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Şikâyet
-
[isim]
Yakılan bir şeyin kalıntıları
- YARINTI
-
-
[isim]
Sel sularının veya yüzeyi kaplarcasına akan selinti sularının oluşturduğu, eğim aşağı uzanan ince, az derin, oluk biçimli çukurlar
- "Derin bir sel yarıntısını geçmek lazım geldi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Sel sularının veya yüzeyi kaplarcasına akan selinti sularının oluşturduğu, eğim aşağı uzanan ince, az derin, oluk biçimli çukurlar
- AĞLANTI
-
-
[isim]
Hafif hafif ağlama
- "Şehrin dar sokaklarında günlerce ağlantı, inilti işitiliyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Hafif hafif ağlama
- KAPANTI
-
-
[isim]
Patlayıcı ünsüzün oluşmasından önceki boğumlanma noktasının kapanması
-
[isim]
Patlayıcı ünsüzün oluşmasından önceki boğumlanma noktasının kapanması
- SULANTI
-
-
[isim]
Sulanma, cinsel isteği gösterme, asılma
- "Ben erkek kalmak isterim, sulantı bana düşer ama beceremiyorum, odasından da ayrılamıyorum." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sulanma, cinsel isteği gösterme, asılma
- MANTICI
-
-
[isim]
Mantı yapan veya satan kimse
-
[isim]
Mantı yapan veya satan kimse
- KALINTI
-
-
[isim]
Artıp kalan şey, bakiye
-
Bir kentten veya mimarlık eserinden artakalan bölüm, yıkıntı, harabe, enkaz
- "Efes, Bergama'nın kalıntıları, ulaştıkları uygarlığı serer gözler önüne." (Necati Cumalı)
-
İz, işaret
-
Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey
- "Bu babacan, filozof ve hazırcevap insanlar kuşağı, tükenen bir görgü devrinin son kalıntıları gibidir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Artıp kalan şey, bakiye
- AYRINTI
-
-
[isim]
Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, detay
- "Az daha kuşku diyecektim herkes gibi. Oysa şüphe başka, kuşku başka şeydir. Bir ayrıntı sorunu ama neylersiniz ki dilin inceliği ayrıntılara dayanır." (Haldun Taner)
- "Ne var ki genelleyici bakış açısı, bizi bazen yararlı ayrıntılara inmekten ister istemez alıkoyuyor." (Haldun Taner)
-
Edebiyat veya sanat eserlerinde bir bütünün ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat
-
Bir tiyatro eserinde ana düşünceye yardımcı olan kelime, cümle veya eşya
-
[isim]
Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, detay
- KASINTI
-
-
[isim]
Giyeceği daraltmak veya kısaltmak için yapılan eğreti dikiş
- "Bu kolun kasıntısını sökmeli."
-
Büyüklenme, kurum, gurur
-
[sıfat]
Büyüklenen, gururlanan ve bunu davranışlarıyla belli eden (kimse)
-
[isim]
Giyeceği daraltmak veya kısaltmak için yapılan eğreti dikiş
- KIYINTI
-
-
[isim]
Açlık sebebiyle midede duyulan eziklik
- "Midemde bir kıyıntı var."
-
Herhangi bir sebeple vücutta duyulan kırıklık
-
İnce ince doğranmış küçük parça
- "Tahta kıyıntısı."
-
[isim]
Açlık sebebiyle midede duyulan eziklik
- KARINTI
-
-
[isim]
Anaforlarda oluşan çevrinti
-
Geminin yanından vurarak gemiyi sarsan dalga
-
[isim]
Anaforlarda oluşan çevrinti
- MINTIKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bölge
-
[isim]
Bölge
- ÇAKINTI
-
-
[isim]
Şimşek çakması, parlaması
- "Alanları düşüncenin çakıntılarıyla aydınlanan kent / Genişletti varoşlarını genç ordularıyla eylemin." (Turan Oflazoğlu)
-
Ani buluş, düşünce, beklenmeyen söz veya davranış
- "Sarhoşun bazı sevimli buluşları, delinin beklenmedik çakıntıları olabilir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Şimşek çakması, parlaması
- YAYINTI
-
-
[isim]
Yayılmış, dağılmış şeyler
-
İçinde radyoaktif elementler bulunan bir kaptan yayılan gaz veya sıvı
-
[isim]
Yayılmış, dağılmış şeyler
- SAÇINTI
-
-
[isim]
Saçılıp dağılan şey, döküntü
-
[isim]
Saçılıp dağılan şey, döküntü
- ASKINTI
-
-
[sıfat]
Başkalarının sırtından geçinen (kimse)
-
Karşı cinsi rahatsız eden (kimse)
-
[sıfat]
Başkalarının sırtından geçinen (kimse)