İçinde ne olan 6 harfli 176 kelime var. İçerisinde NE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ne olan kelimeler listesine ya da Sonu ne ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EN, NE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EKENEK

  1. [isim] Mezra
    • "... ekeneği, çayırları, alışverişi olan adamdır." (Memduh Şevket Esendal)

İŞKİNE

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Taş balığı

NEBEVİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Peygamberle ilgili, peygambere ilişkin

NEYZEN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ney üfleyici, ney çalan kimse

DİNERİ

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] İskambil kâğıtlarındaki işaretlerden karo

NEVALE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gereken yiyecek ve içecek şeyler, azık
    • "Halk, sırtlarında heybeleri, ellerinde nevale sepetleriyle vapura girdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor." (Refik Halit Karay)

REHİNE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir anlaşma, sözleşme veya isteğin yerine getirilmesini sağlamak için güvence olarak ele geçirilen kimse, tutak
    • "Bu anda elimizde, bir rehinemiz var, onun için karşı karşıya olan vaziyetimiz sizinkinden çok sağlamdır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

HANELİ

  1. [sıfat] Herhangi bir sayıda evi olan
  2. Herhangi bir sayıda hanesi olan
    • "Beş haneli bir sayı."

KORNEA

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Saydam tabaka

KORNER

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. Futbol, hentbol ve su topunda kale çizgisi ile saha çizgisinin kesiştiği nokta
  2. Köşe atışı
    • "... hızlı verilen paslara koşmaz, saçım bozulacak diye kornerden gelen topa kafa vurmazdı." (Haldun Taner)

NEODİM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Atom numarası 60, atom ağırlığı 144,3, yoğunluğu 6,96 olan, seryumdan daha sert bir element (simgesi Nd)

ÖVÜNEK

  1. [isim] Övünülecek şey, övünç kaynağı veya sebebi
    • "İnsanoğlu işte şimdi yine başlıca dayanağı ve övüneği olan sağduyusu ve bilinci ile eli şakağında düşünüyor." (Haldun Taner)

FLANEL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Keten ve yünden dokunan kumaş
    • "Eve gelince sokak elbiselerini, yumuşak Fransız flanelinden yapılma ev elbiseleriyle değiştirirdi." (Cahit Uçuk)

MATİNE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Gündüz gösterimi
    • "Hani yani isteyen arasın bulsun beni / Yedi matinesindeyim." (Behçet Necatigil)

TENEKE

  1. [isim] Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac
  2. Bu sacdan yapılmış
    • "Teneke maşrapa. Teneke faraş."
  3. Bu sacdan yapılan, yaklaşık yirmi litre hacmindeki kap
  4. [sıfat] Bu kabın aldığı miktarda olan
    • "Köpek, balıkçının kumsalda bir çalı ateşi üzerinde kaynamakta olan bir teneke katranını devirmişti." (Reşat Nuri Güntekin)

ÖDENEK

  1. [isim] Bir iş için ayrılan belli para, tahsisat
  2. Parlamento üyelerine, görevleri sebebiyle verilen, yolluk dışında kalan para
  3. Devlet harcamalarının yapılabilmesi için her yılın bütçesiyle yürütme organına verilen harcama izni

KABİNE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bakanlar Kurulu, hükûmet
  2. Hekim muayenehanesi
    • "Rengi doktor kabinelerinin kapılarındaki cilalı siyah levhalar gibi parlıyor." (Aka Gündüz)
  3. Kabin
    • "Bir kabineye girip soyundum." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Hela

TEZENE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Mızrap

NEREDE

  1. [zarf] Hangi yerde?
    • "Bu kadın nerede imiş, babası onu nerede görmüş?" (Memduh Şevket Esendal)
    • "Senin filozofluğun nerede kaldı?" (Ömer Seyfettin)
    • "O kendisi bilmez, nerede kaldı ki başkasına öğretsin."
    • "Ben nerede sen orada."
  2. [ünlem] "İmkânsız" anlamında bir söz
    • "Sözde hislerimi, hatıralarımı günü gününe yazacaktım. Nerede!" (Ömer Seyfettin)

HAZİNE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Altın, gümüş, mücevher vb. değerli eşya yığını, büyük servet
    • "Dünyanın hazinelerine başını çevirip bakmazdı." (Refik Halit Karay)
  2. Değerli şeylerin saklandığı yer
  3. Gömülü veya saklıyken bulunan değerli şeylerin bütünü
  4. Kaynak
    • "Ağaç, rutubetin hazinesidir." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Devlet malı veya parası
  6. Devlet malının veya parasının saklandığı yer
  7. Devletin altın, döviz, bono ve nakit işlemlerini maliye ile birlikte düzenleme görevini üstlenen makam
  8. Büyük bağlılık duyulan, değer verilen şey veya kimse

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü