İçinde ne olan 5 harfli 118 kelime var. İçerisinde NE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ne olan kelimeler listesine ya da Sonu ne ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EN, NE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYNEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Olduğu gibi, değiştirmeden, aynıyla
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır." (Anayasa)
-
[zarf]
Olduğu gibi, değiştirmeden, aynıyla
- NEVİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüzün rengi, bet beniz
- "Halit'in tavrını beğenmemişti. Herifin birdenbire nevri dönmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yüzün rengi, bet beniz
- DENEK
-
-
[sıfat]
Üzerinde deney yapılan (canlı veya şey)
-
[sıfat]
Üzerinde deney yapılan (canlı veya şey)
- NEFİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öz varlık, kişilik
- "Çoğunu kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü." (Ömer Seyfettin)
- "Nefsine uyanların, zevkten başka bir şey tanımayanların, hayvanlardan ne farkı var?" (Ömer Seyfettin)
- "Riyakârlığı da bir türlü nefsine yediremiyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin bütünü
-
[isim]
Öz varlık, kişilik
- ÖZNEL
-
-
[sıfat]
Özneye ilişkin olan, öznede oluşan, nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan, enfüsi, subjektif, nesnel karşıtı
- "Bence bunu düşünelim ve ortaya çıkacak öznel davranışımızı içtenlikle dile getirelim." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Özneye ilişkin olan, öznede oluşan, nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan, enfüsi, subjektif, nesnel karşıtı
- NEFTE
- ...
- ETENE
-
-
[isim]
Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ, son, eş, döl eşi, meşime, plasenta
-
Meyve yaprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm
-
[isim]
Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ, son, eş, döl eşi, meşime, plasenta
- ANELE
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka
-
[isim]
Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka
- NEFES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soluk
- "Nefes aldıkça içime kurum ve is kokusu doluyor sanıyorum." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Ramazan sigarasının izmaritinden birkaç nefes çekti." (Çetin Altan)
- "Ahalinin büyük bir kayıtsızlıkla "çiçek" ismini verdiği frengiye nefes eder, tütsü yapardı." (Refik Halit Karay)
- "Enişte istediği kadar nefes tüketsin, hepsi bir kulağımdan girer, öteki kulağımdan çıkar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Şifa amacıyla hastaya okunan dua
- "İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Sigara, pipo içilirken içe çekilen duman
- "Sigarasını efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu." (Haldun Taner)
- "Bu telgrafı okur okumaz, geniş bir nefes aldım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Canlılık, hayat belirtisi
- "Bir insan daha var çok şükür evde / Nefes var / Ayak sesi var / Çok şükür, çok şükür." (Orhan Veli Kanık)
- "Gezecek, eğlenecek, nefes alacak hiçbir yer yok." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bektaşi ve Alevilerin görüş ve düşüncelerini belirtmek için yazılmış şiir
-
[isim]
Soluk
- NECİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Soylu, soyu temiz
-
[sıfat]
Soylu, soyu temiz
- ÖNEZE
-
-
[isim]
Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu, evsin
-
Sürek avında pusuda av bekleyen avcı
-
[isim]
Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu, evsin
- PENES
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Genellikle halk oyunlarında kızların süs olarak kullandığı, altını taklit, sarı tenekeden pul
-
[isim]
Genellikle halk oyunlarında kızların süs olarak kullandığı, altını taklit, sarı tenekeden pul
- PÜNEZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Raptiye
-
[isim]
Raptiye
- NELER
-
-
çok ve çeşitli şeyler
- "Ne âlem çocuksun!"
- "Onda para ne arar!"
- "Sen burada ne arıyorsun, haydi çabuk eve!"
- "Dar bir gün gelmiş, birinden üç beş kuruş almışım, bundan ne çıkar?" (Memduh Şevket Esendal)
-
çok ve çeşitli şeyler
- PİNES
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kabuklu bir deniz hayvanı (Pinna nobilis)
-
[isim]
Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kabuklu bir deniz hayvanı (Pinna nobilis)
- NEZİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Adak
- "Yerden bir avuç saman aldı, ellerinin arasında bir nezri yerine getirir gibi ovuşturup havaya üfledi." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Adak
- TEKNE
-
-
[isim]
Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan veya taştan yapılan, uzun ve geniş kap
- "Bir taş teknenin üstünde doktor Abbas'ın ölüsünü kesti biçti." (Yahya Kemal)
-
Sızdırabilir veya sızdırmaz olarak yapılmış, levhaları bir parçadan oluşmuş, kulpları ve kulp delikleri bulunan, bir veya iki kişi tarafından taşınabilir üstü açık bir ambalaj türü
-
Bir tür küçük deniz taşıtı
- "Kayıkçı, deniz suyu vura vura boyası çürüyen teknesini, Bostan İskelesi'nin basamağına bağladı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Geminin omurga, kaburga ve kaplamadan oluşan temel bölümü
-
Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur, alçak bölümü, ineç, kemer karşıtı
-
Havza
-
[isim]
Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan veya taştan yapılan, uzun ve geniş kap
- DİNEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Din bakımından
-
[zarf]
Din bakımından
- LANET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua
- "Başıma yağan bu ana laneti beni ürpertiyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ıstırap çekiyordu." (Refik Halit Karay)
- "Bir sabah lanet olsun dedim, yaptığım iyilik gözüne dizine dursun!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Ters, berbat, çok kötü
- "Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah'a ve kullara karşı hezeyan eden tımarhanelik herifler!" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua
- GÜNEY
-
-
[isim]
Solunu doğuya, sağını batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, cenup, kuzey karşıtı
- "Konya, Ankara'nın güneyindedir."
-
Güneş gören yer
-
Lodos
-
[isim]
Solunu doğuya, sağını batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, cenup, kuzey karşıtı