İçinde nam olan 7 harfli 26 kelime var. İçerisinde NAM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında nam olan kelimeler listesine ya da Sonu nam ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
NAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AN, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞNAMCI
-
-
[isim]
Sayım vergisi toplayan kimse
- "Öşürcüler, ağnamcılar, tahsildarlar, zaptiyeler köylerde kuzu gibi namuslu namuslu dolaşırlarmış." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Sayım vergisi toplayan kimse
- NAMAZCI
-
-
[isim]
Namazını düzenli kılan kimse
- "Okul arkadaşlarından birkaçı dine bağlılık gösterir gibiydiler, büyüdüler, gene namazcı kaldılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Namazını düzenli kılan kimse
- FALNAME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fala bakmanın inceliklerini ve yorumlama özelliklerini anlatan kitap
-
[isim]
Fala bakmanın inceliklerini ve yorumlama özelliklerini anlatan kitap
- TSUNAMİ
- ...
- SURİNAM
- ...
- SALNAME
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yıllık
-
[isim]
Yıllık
- DİNAMİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Hareketli, her an değişebilen, duruk karşıtı
-
[isim]
Mekaniğin kuvvet, hareket, enerji arasındaki ilişkilerini inceleyen dalı, devim bilimi
-
Devimsel
-
Canlı, etkin, hareketli
- "Önce bir şey kotarmak, sonra bunun üzerine konuşulanlara kulak vermek, düzeltmek, daha olumlu, daha dinamik, daha sağlıklı bir yoldur kanısındayım." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Hareketli, her an değişebilen, duruk karşıtı
- NAMİBYA
- ...
- ANAMNEZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hastanın, hastalığı ve çevresi hakkında verdiği bilgi, anamnezi
-
[isim]
Hastanın, hastalığı ve çevresi hakkında verdiği bilgi, anamnezi
- DONAMAK
-
-
[-i]
Süslemek, tezyin etmek
-
[-i]
Süslemek, tezyin etmek
- VİETNAM
- ...
- BAHNAME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların, resimlerin bulunduğu eser
-
[isim]
İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların, resimlerin bulunduğu eser
- NAMLULU
- ...
- RUZNAME
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Günlük olayların yazıldığı defter
- "Dünyada en birinci zevk ruzname tutmaktır derdi. Ben bunu boş ve manasız ve münasebetsiz bulurdum." (Ömer Seyfettin)
-
Gündem
-
Olayların zaman sırasına göre yazılmış bulunduğu defter
- "Bugün elimde bir ruznamem olsaydı belki hakikati anlayabilecektim." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Günlük olayların yazıldığı defter
- NAMUSLU
-
-
[sıfat]
Ahlak kurallarına uygun olarak davranan
- "Benim babam namuslu bir vatanperverdi." (Aka Gündüz)
-
Olması gerektiği gibi
- "Sallanma, git bana namuslu bir kahve pişir." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Ahlak kurallarına uygun olarak davranan
- OYNAMAK
-
-
[nsz]
Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
- "Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek
- "Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa çocuklar da ayyaş ... olurlar." (Burhan Felek)
-
Kımıldamak, hareket etmek
-
[-le]
Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
-
Bir film, oyun vb.nde rol almak
- "Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Film gösterilmek
- "Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?"
-
Tiyatro eseri sahneye konmak
- "Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek
- "Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim." (Peyami Safa)
-
İnsan gerekli görevini yapacak hareketten yoksun olmak
- "Hastanın bacağı oynamıyor."
-
Sarsılmak, yeri değişmek
- "Depremde yapı oynadı."
-
Sporla ilgili çalışmalara katılmak
- "Tenis oynamak."
-
Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak
- "Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti." (Refik Halit Karay)
-
Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
- "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." (Necati Cumalı)
-
Değişiklik göstermek
- "Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar."
-
[-le]
Tehlikeye düşürmek
- "Benim sağlığımla oynama."
-
Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek
-
[-le]
Rastgele yön vermek, aldatmak
- "Talih bizimle oynuyor."
-
[-le]
Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak
- "Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?"
-
Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak
-
[nsz]
Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
- KANAMAK
-
-
[nsz]
Vücudun herhangi bir yerinden kan akmak, kan gelmek, kan kaybetmek
-
Manevi acılar yeniden etkisini duyurmak, depreşmek
-
[nsz]
Vücudun herhangi bir yerinden kan akmak, kan gelmek, kan kaybetmek
- DİNAMİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Nitrogliserin ile yapılan patlayıcı bir madde
-
Tutku, özlem, heyecan
- "Aslında beklediği, Nahit'in görünmesiyle patlayan sevgi dinamitinin dinmesidir." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Şiddetli, korkunç, hırslı
-
[isim]
Nitrogliserin ile yapılan patlayıcı bir madde
- KAYNAMA
-
-
[isim]
Kaynamak işi
-
[isim]
Kaynamak işi
- SINAMAK
-
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek
-
Bilgisini, yeteneğini, yeterliliğini veya niteliğini yoklamak, imtihan etmek
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek