İçinde n olan 7 harfli 2491 kelime var. İçerisinde N harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında n harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu n harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BİLEŞEN

  1. [isim] Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri

BURUNDİ
...
HELECAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalp çarpıntısı, çırpıntı
    • "Kalbim yalnız bu iki duygunun helecanıyla çarpıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

JELATİN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Genellikle hekimlik ve fotoğrafçılıkta kullanılan, hayvanların kemik, kıkırdak vb. dokularından veya bitkisel yosunlardan elde edilen saydam, renksiz, kokusuz bir madde
  2. Ambalaj için kullanılan ince, parlak bir madde

KAÇINIK

  1. [sıfat] Köşesine çekilmiş, insan içine çıkmak istemeyen (kimse)

KONUŞMA

  1. [isim] Konuşmak işi
    • "Gecenin sessizliğini bozan bu gürültülü konuşmaların uğultusu yukarı katlara genişleyerek, sağırlaşarak çıkmaya başladı." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Gerekli gördüğü takdirde yasama yılının ilk günü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak." (Anayasa)
    • "İçerideki bu mühim şahsiyetlerin kendi aralarında bir konuşmaya dalmış olduklarını görünce ..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Görüşme, danışma, müzakere
  3. Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi vermek için yapılan söyleşi, konferans
    • "Bu konuşmaya nihayet verirken okumak terbiyesinden bahsetmek lazımdır." (Yahya Kemal Beyatlı)

NEOZOİK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Üçüncü ve dördüncü zamanla ilgili

NÜFUZLU

  1. [sıfat] Sözü geçer, istediğini yaptıran, erkli
    • "Mülkiyeden çıktıktan sonra Avrupa'ya kaçmış fakat nüfuzlulardan birinin aracılığıyla İstanbul'a dönmüştü." (Refik Halit Karay)
  2. Makamı yüksek, kademesi üst
    • "Arkadaşlarının nüfuzlu yerlerde bulunmasına karşın o hep kenarda kalmayı yeğledi." (Haldun Taner)

PROTEİN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Canlı hücrelerin ana maddesini oluşturan, genellikle sülfür, oksijen ve karbon ögeleri bulunan amino asit birleşiminden oluşmuş, Yumurta akı, et, süt vb. yiyeceklerde bulunan karmaşık yapılı doğal madde
    • "Hayvani protein alamayan yerlerde, bu yol ile fakir fukaraya et yedirebilmek imkânı hazırlanmıştır." (Burhan Felek)

YANARCA

  1. [isim] Meşale
    • "Gılgamış'ın açık ordugâhı, yalçın kayalıklar arasında, giriş yanarcalarla donanmıştır." (Orhan Asena)

ABORJİN
...
ANKİLOZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi, eklem kaynaşması

ARTİZAN
...
ENENMEK

  1. [nsz] Eneme işi yapılmak, erkekliği giderilmek

GÖZENEK

  1. [isim] Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri
  2. Pencere
  3. Bir işlemede, örgüde, ipliklerin kesilmesi, ayrı tutulması yoluyla oluşturulan boşluk, ajur
  4. Canlı dokularda dış deri üzerindeki küçük, basit açıklık, mesame
  5. Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli oksijen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar olarak dışarı atılmasına yarayan, yaprakların alt yüzeyinde çok sayıda bulunan, hücreler arasındaki küçük deliklerden her biri, mesame
  6. Bir malzemenin içinde irili ufaklı boşlukların bulunması durumu, süngerimsi görünüş

KAVUNSU

  1. [sıfat] Kavunu andıran, kavuna benzeyen, kavun gibi, kavunumsu
    • "Uzun boylu, biraz kavunsu kafalı, ufak burunlu, konuşkan bir adammış." (Memduh Şevket Esendal)

MANASIZ

  1. [sıfat] Anlamsız
    • "Kim bilir nasıl manasız şeyler karalayıp oraya atmışım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Yersiz, boş, yararsız
    • "Arkasından koşanlar bu kokudan kaçtılar, onu ağır ve manasız buldular." (Hüseyin Cahit Yalçın)

MANYEZİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İç sürdürücü olarak kullanılan, beyaz renkli, suda az eriyen, hiçbir tadı olmayan, magnezyum oksidinin bir adı

PUNTOLU

  1. [sıfat] Herhangi bir büyüklükte puntosu olan
    • "İri puntolu başlık."

ŞAİRANE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Şaire yakışır biçimde, şair gibi
    • "Çok şairaneydi doğrusu o yazınız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Şair niteliği taşıyan

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü