İçinde n olan 7 harfli 2491 kelime var. İçerisinde N harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında n harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu n harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİLEŞEN
-
-
[isim]
Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri
-
[isim]
Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri
- BURUNDİ
- ...
- HELECAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalp çarpıntısı, çırpıntı
- "Kalbim yalnız bu iki duygunun helecanıyla çarpıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kalp çarpıntısı, çırpıntı
- JELATİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle hekimlik ve fotoğrafçılıkta kullanılan, hayvanların kemik, kıkırdak vb. dokularından veya bitkisel yosunlardan elde edilen saydam, renksiz, kokusuz bir madde
-
Ambalaj için kullanılan ince, parlak bir madde
-
[isim]
Genellikle hekimlik ve fotoğrafçılıkta kullanılan, hayvanların kemik, kıkırdak vb. dokularından veya bitkisel yosunlardan elde edilen saydam, renksiz, kokusuz bir madde
- KAÇINIK
-
-
[sıfat]
Köşesine çekilmiş, insan içine çıkmak istemeyen (kimse)
-
[sıfat]
Köşesine çekilmiş, insan içine çıkmak istemeyen (kimse)
- KONUŞMA
-
-
[isim]
Konuşmak işi
- "Gecenin sessizliğini bozan bu gürültülü konuşmaların uğultusu yukarı katlara genişleyerek, sağırlaşarak çıkmaya başladı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Gerekli gördüğü takdirde yasama yılının ilk günü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak." (Anayasa)
- "İçerideki bu mühim şahsiyetlerin kendi aralarında bir konuşmaya dalmış olduklarını görünce ..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Görüşme, danışma, müzakere
-
Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi vermek için yapılan söyleşi, konferans
- "Bu konuşmaya nihayet verirken okumak terbiyesinden bahsetmek lazımdır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Konuşmak işi
- NEOZOİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Üçüncü ve dördüncü zamanla ilgili
-
[sıfat]
Üçüncü ve dördüncü zamanla ilgili
- NÜFUZLU
-
-
[sıfat]
Sözü geçer, istediğini yaptıran, erkli
- "Mülkiyeden çıktıktan sonra Avrupa'ya kaçmış fakat nüfuzlulardan birinin aracılığıyla İstanbul'a dönmüştü." (Refik Halit Karay)
-
Makamı yüksek, kademesi üst
- "Arkadaşlarının nüfuzlu yerlerde bulunmasına karşın o hep kenarda kalmayı yeğledi." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Sözü geçer, istediğini yaptıran, erkli
- PROTEİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Canlı hücrelerin ana maddesini oluşturan, genellikle sülfür, oksijen ve karbon ögeleri bulunan amino asit birleşiminden oluşmuş, Yumurta akı, et, süt vb. yiyeceklerde bulunan karmaşık yapılı doğal madde
- "Hayvani protein alamayan yerlerde, bu yol ile fakir fukaraya et yedirebilmek imkânı hazırlanmıştır." (Burhan Felek)
-
[isim]
Canlı hücrelerin ana maddesini oluşturan, genellikle sülfür, oksijen ve karbon ögeleri bulunan amino asit birleşiminden oluşmuş, Yumurta akı, et, süt vb. yiyeceklerde bulunan karmaşık yapılı doğal madde
- YANARCA
-
-
[isim]
Meşale
- "Gılgamış'ın açık ordugâhı, yalçın kayalıklar arasında, giriş yanarcalarla donanmıştır." (Orhan Asena)
-
[isim]
Meşale
- ABORJİN
- ...
- ANKİLOZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi, eklem kaynaşması
-
[isim]
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi, eklem kaynaşması
- ARTİZAN
- ...
- ENENMEK
-
-
[nsz]
Eneme işi yapılmak, erkekliği giderilmek
-
[nsz]
Eneme işi yapılmak, erkekliği giderilmek
- GÖZENEK
-
-
[isim]
Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri
-
Pencere
-
Bir işlemede, örgüde, ipliklerin kesilmesi, ayrı tutulması yoluyla oluşturulan boşluk, ajur
-
Canlı dokularda dış deri üzerindeki küçük, basit açıklık, mesame
-
Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli oksijen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar olarak dışarı atılmasına yarayan, yaprakların alt yüzeyinde çok sayıda bulunan, hücreler arasındaki küçük deliklerden her biri, mesame
-
Bir malzemenin içinde irili ufaklı boşlukların bulunması durumu, süngerimsi görünüş
-
[isim]
Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri
- KAVUNSU
-
-
[sıfat]
Kavunu andıran, kavuna benzeyen, kavun gibi, kavunumsu
- "Uzun boylu, biraz kavunsu kafalı, ufak burunlu, konuşkan bir adammış." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Kavunu andıran, kavuna benzeyen, kavun gibi, kavunumsu
- MANASIZ
-
-
[sıfat]
Anlamsız
- "Kim bilir nasıl manasız şeyler karalayıp oraya atmışım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yersiz, boş, yararsız
- "Arkasından koşanlar bu kokudan kaçtılar, onu ağır ve manasız buldular." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Anlamsız
- MANYEZİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İç sürdürücü olarak kullanılan, beyaz renkli, suda az eriyen, hiçbir tadı olmayan, magnezyum oksidinin bir adı
-
[isim]
İç sürdürücü olarak kullanılan, beyaz renkli, suda az eriyen, hiçbir tadı olmayan, magnezyum oksidinin bir adı
- PUNTOLU
-
-
[sıfat]
Herhangi bir büyüklükte puntosu olan
- "İri puntolu başlık."
-
[sıfat]
Herhangi bir büyüklükte puntosu olan
- ŞAİRANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Şaire yakışır biçimde, şair gibi
- "Çok şairaneydi doğrusu o yazınız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Şair niteliği taşıyan
-
[sıfat]
Şaire yakışır biçimde, şair gibi