İçinde n olan 4 harfli 328 kelime var. İçerisinde N harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında n harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu n harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BONE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık
-
[isim]
Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık
- AKNE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yağ bezlerinin deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı sivilce
-
[isim]
Yağ bezlerinin deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı sivilce
- ANIZ
-
-
[isim]
Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap
-
Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla
- "Uçsuz bucaksız uzayan kır / Kimi yerde nadas, kimi anız." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
[isim]
Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap
- OĞAN
- ...
- GINA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zenginlik, bolluk
- "Siyasetten, eleştiriden gına gelmişti."
-
Bıkma, usanma
-
[isim]
Zenginlik, bolluk
- MİNK
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Vizon
-
[isim]
Vizon
- ANKA
- ...
- CANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cinayet işlemiş olan kimse, kıyacı
- "Sırtlanlar demir kafeslere, caniler zindanlara kapatılır."
-
[sıfat]
Acımasız, gaddar
-
[isim]
Cinayet işlemiş olan kimse, kıyacı
- ONUM
-
-
[isim]
Kötü bir durumdan kurtulma
-
[isim]
Kötü bir durumdan kurtulma
- GRON
- ...
- HİNT
- ...
- NİZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çekişme, bozuşma, kavga
-
[isim]
Çekişme, bozuşma, kavga
- ANİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sert, kaba
- "Bu haşin, anut, katil mazinin anif tahakkümü yalnız Türklere, yalnız Türkiye'ye mahsus değildi." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
Sert, kaba bir biçimde
- "Lakin babam şiddetli ve anif hareket ediyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Sert, kaba
- ŞANO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tiyatro sahnesi
- "Bir sevdiğim, şanoda şarkı söyler / Biri yanı başımda / İçer içer, ötekini kıskanır." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Tiyatro sahnesi
- ONCA
-
-
[sıfat]
O kadar, o denli
- "Koca Yusuf onca atın içinden üç at seçememişti." (Yahya Kemal)
-
[zarf]
Ona göre, onun düşüncesine göre
- "Onca yapılacak şey bir gelin entarisi, iki sofra da yemek..." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
O kadar, o denli
- ONUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
- "Piyesini sahneye koymaktan büyük onur duyduğunu söyledi." (Cahit Uçuk)
- "Birdenbire kadına karşı soğuk, çekingen davranmayı da onuruma yediremiyorum." (Refik Halit Karay)
-
Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar
- "Çokbilmiş görünmek, onuruna toz kondurmak istemez." (Tarık Buğra)
-
[isim]
İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
- ASAN
- ...
- ÇENE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını saplayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad
- "Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Komşu kadınlar akşam yemeğinden sonra onun etrafında toplanırlar, geç vakitlere kadar çene çalarlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Sabahtan akşama kadar uyukluyorsun, gece olunca çenen açılıyor." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hasta aksırır gibi bir ses çıkardı. Döndü, baktı; -Ne istiyor?... dedi, ağa cevap vermedi. Çenesi atıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri
-
Çok konuşma huyu, gevezelik
- "Sende de çene var ha!"
-
Köşe
-
[isim]
Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını saplayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad
- HAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hıyanet eden (kimse), hayın
- "Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler." (Tarık Buğra)
-
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
- "Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz." (Aka Gündüz)
-
Kötü niyeti olan
-
[ünlem]
Sitemli bir seslenme sözü
- "Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?"
-
[sıfat]
Hıyanet eden (kimse), hayın
- MANİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kişinin sevinç, güven ve her türlü etkinliğinin normal olmayan bir biçimde arttığı ruh hastalığı
-
[isim]
Kişinin sevinç, güven ve her türlü etkinliğinin normal olmayan bir biçimde arttığı ruh hastalığı