İçinde n olan 4 harfli 328 kelime var. İçerisinde N harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında n harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu n harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BANİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Kurucu (kimse)
  2. Yapan, kuran (kimse)
    • "Köprünün banisi, her geçen yolcudan bir baç alırmış." (Ömer Seyfettin)

ERİN

  1. [sıfat] Ergen

PLAN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir işin, bir eserin gerçekleştirilmesi için uyulması tasarlanan düzen
    • "Turist akınını karşılamak için şimdiden bir plan yapmışlar." (Haldun Taner)
    • "Yukarıdaki hizmetçisini karşısına almış, plan kuruyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Bir şehrin, bir yapının, bir makinenin çeşitli bölümlerini gösteren çizim
    • "O tarihte aramızda kasaba planını yapmaya gelmiş bir iki mühendis ve mimar bulunuyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Çekim
  4. Düşünce, niyet, maksat, tasavvur
    • "Aşağıda kaynaşan kalabalığa bakarak planını zihninden geçirdi." (Ömer Seyfettin)

NAİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
    • "Ondan öteki hayvanların kaçmadığını görünce emeline nail oldu." (Halide Edip Adıvar)

KAİN
...
SENA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Övgü, övme

KLAN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Boy (II)
    • "Belli bir klandan olan, o klanın geleneklerine göre davranmaktan başka türlüsünü düşünemezdi." (Melih Cevdet Anday)

RENK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum
    • "Birisi sütsüz çikolata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu, Amerikan boksörlerine benziyordu." (Aka Gündüz)
    • "Sarı yanaklarına hafif bir renk geldi." (Ömer Seyfettin)
    • "Fakat Hacı İlhami Efendi ile kızını en çok çekemeyenler bile onların vakur bir vaziyet aldıklarını, her ne olursa olsun, ele güne renk vermediklerini itirafa mecbur oldular." (Halide Edip Adıvar)
    • "Rengi uçmuş kenarları yenmiş ... bir fotoğrafı var." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Nitelik
    • "İşin rengi değişti."
    • "O bunu dostuna duyduğu hayranlığa yeni bir renk katmak sevinci ile yapıyordu." (Haldun Taner)
    • "Kadınlar da bu defa Tevfik'i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı şeyi ona açtılar, Tevfik'in rengi uçtu, dudakları titredi." (Halide Edip Adıvar)

İNME

  1. [isim] İnmek işi
    • "Sağ yanına inme inmiş. Hekimler epeyce çalıştılar, ilaç verdiler, kan aldılar ise de fayda etmedi." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Vücudun bir bölümünde hareket ve hissetmenin kalkması, felç, paralizi, nüzul

ÜLEN

  1. [isim] Ulan
    • "Ülen, haddini bilmez bastıbacak, emir vermek sana mı kaldı?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

İNEÇ

  1. [isim] Tekne, yukaç karşıtı

İYON

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir veya daha çok elektron kazanmış veya yitirmiş bir atom veya bir atom grubundan oluşmuş elektrik yüklü parçacık, yükün

NANE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ballıbabagillerden, yaprakları sapsız, çiçekleri beyaz veya menekşe renginde, güzel kokulu, yaprakları baharat olarak kullanılan, çok yıllık ve otsu bir kültür bitkisi (Mentha piperita)
  2. Bu bitkinin kurutulmuş yapraklarından elde edilen baharat

CANA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [ünlem] "Ey sevgili" anlamında bir seslenme sözü
    • "Esiriaşkın olmuşum cana!" (Melih Cevdet Anday)

KINA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kına ağacının kurutulmuş yapraklarından elde edilen, saç ve elleri boyamakta kullanılan toz
    • "Genç güzel aşçı kadının kirpiklerinde sürme, parmaklarında kına yoktu." (Aka Gündüz)
    • "Kına gibi derler o taraflarda iyi işlenmiş topraklara." (Necati Cumalı)
    • "Bazıları bütün ele, avuçlara değil, yalnız bir tek parmağın baş kısmına kına koyarlardı ki buna yüksük kına tabir olunurdu." (Refik Halit Karay)

HAİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Hıyanet eden (kimse), hayın
    • "Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler." (Tarık Buğra)
  2. Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
    • "Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz." (Aka Gündüz)
  3. Kötü niyeti olan
  4. [ünlem] Sitemli bir seslenme sözü
    • "Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?"

TINI

  1. [isim] Türlü müzik araçlarının verdiği sesleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan ses özelliği
  2. Bir cismin titreşiminden çıkan sesi, başka nitelikteki bir cismin aynı yükseklikte çıkan sesinden ayırt ettiren özellik, tınnet
    • "Sesinin eşsiz esnekliği ve tınısı ile etkili bir Türkçe konuşma ustasıdır." (Haldun Taner)
  3. Söyleniş biçimi, vurgusu
    • "Bu cümlenin tınısında ufak bir böbür sezer gibi oldum." (Haldun Taner)

AYNA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat
    • "Ben onun aynada saçlarına değil, bana baktığını gene aynadan görüyordum." (Tarık Buğra)
  2. Karagöz oyununda perde
  3. Doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taş levha
    • "Kapı kanadının aynası. Çeşmenin aynası."
  4. Atların diz kapağı
  5. İyi bir durumda, yolunda
    • "İşimiz ayna."
  6. Bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran olay, durum, şey
    • "Bir ülkenin sanat ve kültür hayatı bir bakıma o ülkenin uygarlık aynasıdır." (Haldun Taner)
  7. Küreğin yassı uç bölümü
  8. Gemilerde işaretçi erlerin kullandığı dürbün
  9. Akıntı ve anaforun birleştiği yerde oluşan su burgacı

ONUR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
    • "Piyesini sahneye koymaktan büyük onur duyduğunu söyledi." (Cahit Uçuk)
    • "Birdenbire kadına karşı soğuk, çekingen davranmayı da onuruma yediremiyorum." (Refik Halit Karay)
  2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar
    • "Çokbilmiş görünmek, onuruna toz kondurmak istemez." (Tarık Buğra)

ÖZNE

  1. [isim] Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail, süje: Çocuk uyudu. Çocuk henüz küçüktür cümlelerinde çocuk sözü öznedir
  2. Bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bazı filozoflara göre de dış dünyaya karşıt olan birey

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü