İçinde mek olan 7 harfli 140 kelime var. İçerisinde MEK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mek olan kelimeler listesine ya da Sonu mek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KEM
2 Harfli Kelimeler
EK, EM, KE, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÜLEŞMEK
-
-
[nsz]
Bölüşmek, paylaşmak
-
[nsz]
Bölüşmek, paylaşmak
- EŞİNMEK
-
-
[nsz]
Hayvan, ayağıyla yeri kazmak
-
[nsz]
Hayvan, ayağıyla yeri kazmak
- ESİRMEK
-
-
[nsz]
Sarhoş olmak
-
Aklını yitirmek, delirmek
-
Çok kızmak, sertleşmek
-
[nsz]
Sarhoş olmak
- ÜRETMEK
-
-
[nsz]
Aynı türden canlıları çoğaltmak
- "Tavuk üretmek."
-
Ekonomik bir etkinlik sonucu ürün elde etmek
- "Petrol üretmek. Çimento üretmek."
-
Oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek
- "Şiir üretmek."
-
[nsz]
Aynı türden canlıları çoğaltmak
- ELENMEK
-
-
[nsz]
Eleme işine konu olmak veya eleme işi yapılmak
- "Kuyunun başında unum elenir / Kaytan bıyıklarım kana belenir." (Halk türküsü)
-
Sınavda başarısız sayılmak
- "İstekliler birer birer elenince en heveslisi ile karşı karşıya kaldı." (Haldun Taner)
-
Süzülmek
- "Bahçeye, kafeslerde elenen solgun bir ışık vurmuş." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Yarışma dışı kalmak, yarışmadan çıkarılmak
-
[nsz]
Eleme işine konu olmak veya eleme işi yapılmak
- İŞLEMEK
-
-
[-i]
Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
-
[nsz]
İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak
- "Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
İçine girmek, etkilemek, nüfuz etmek
- "O uzun ve derin bakış genç adamın ta yüreğine kadar işlemişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[nsz]
İyi çalışmak, müşterisi bol olmak
-
Durağan durumdan hareketli duruma geçmek, çalışmak
-
Herhangi bir konuyu ele alarak incelemek, öğretmek
-
Düşüncelerini herhangi birine etki yaparak benimsetmek
- "Ali Rıza Bey bu ilk çocuğu ile, bir çiçek meraklısı, bahçesiyle oynar gibi oynamış, onu ancak kendi hayalinde yaşayan mükemmel insan maddelerine göre işlemişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-den]
İşlek, etkin durumda olmak
- "Lütfügiller büyücek bahçelerinin ana yola açılan kapısından işlerlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Çıban, olgunlaşma yolunda olmak
-
[nsz]
Yara, kapanmamak
-
[nsz]
Gidip gelmek
- "Şimdi otomobillerin, otobüslerin işledikleri asfalt caddeden bir zamanlar ne kervan ne insan geçerdi." (Sermet Muhtar Alus)
-
Hesapları, kayıtları düzenli olarak tutmak veya gereken yere aktarmak
- "Tayın çizelgelerini düzenliyorum, ambar defterini işliyorum." (Erhan Bener)
-
Herhangi bir ürünü satışa sunulmadan önce birtakım işlemlerden geçirmek
-
[-i]
Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
- ESLEMEK
-
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
- İMLEMEK
-
-
[-i]
İm koymak, imle göstermek
-
Dolayısıyla anlatmak, ima etmek
- "Bu tür kısaltmalar, adları geçenlerin, yakından tanıdığımız kişiler olduğunu imler." (Tomris Uyar)
-
[-i]
İm koymak, imle göstermek
- EĞİLMEK
-
-
[nsz]
Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek
- "Sofraya pilav gelince Aziz eğilerek kokladı." (Cahit Uçuk)
-
İnsan, bir işi yapmak için belini eğmek
- "Tenis oynarken yüz çeşit çeviklikler içinde eğilir, kalkar, sıçrar, koşar." (Refik Halit Karay)
-
Başkasının baskısını veya egemenliğini benimsemek, kabul etmek
- "Türk eğilmez."
-
[-e]
Bir işi önemseyip ele almak
- "Bir yandan ayrıntılara eğilirken, bir yandan da bunları alaylı bir süzgeçten geçirir." (Salâh Birsel)
-
[nsz]
Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek
- ELLEMEK
-
-
[-i]
Elle dokunmak, elle karıştırmak
- "Görüyorsunuz, ben hiçbirini ellemiyor, hiçbirini açmıyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-i]
Elle dokunmak, elle karıştırmak
- EŞİLMEK
-
-
[nsz]
Eşme işine konu olmak
-
[nsz]
Eşme işine konu olmak
- ÜŞÜRMEK
-
-
[-i]
Üşmek işini yaptırmak, saldırtmak
- "Köpekleri onun üstüne üşürdü."
-
[-i]
Üşmek işini yaptırmak, saldırtmak
- DÜZEMEK
-
-
[-i]
Herhangi bir karışımı istenilen orana göre hazırlamak, karışımın dozunu belirlemek
-
[-i]
Herhangi bir karışımı istenilen orana göre hazırlamak, karışımın dozunu belirlemek
- EVSEMEK
-
-
[nsz]
Evini, yurdunu özlemek
-
[nsz]
Evini, yurdunu özlemek
- DİREMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak
-
[-e]
Direnmek, karşı koymak, inat etmek, ısrar etmek
-
[-i]
Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak
- SÜRÇMEK
-
-
[nsz]
Yürürken yanlış adım atıp dengesini yitirmek
-
Dalgınlıkla yanlış bir iş yapmak, yanılmak
-
[nsz]
Yürürken yanlış adım atıp dengesini yitirmek
- SERPMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
-
Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
- "Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
- "Yağmur serpiyor. Kar serpiyor."
-
Vermek, saçmak
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
- SÜRÜMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi yerden kaldırmaksızın çekerek, iterek götürmek, sürüklemek
-
Hafif bir şeyi sürüklemek
- "Eteğini sürümek. Duvağını sürümek."
-
Herhangi bir sebepten dolayı güçlükle yürümek
-
Bir şeyi peşine takmak, alıp götürmek
- "Diyar diyar beni aldı / Sürüdü gönlüm sürüdü." (Âşık Veysel)
-
[-i]
Bir şeyi yerden kaldırmaksızın çekerek, iterek götürmek, sürüklemek
- ESNEMEK
-
-
[nsz]
Uykulu, sıkıntılı veya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek
- "Birden çenelerim gerildi. Uzun uzun esnedim." (Ahmet Haşim)
-
Bir cisim bir etki ile biçim değiştirmek
- "Kapılar esnemiş, eğrilmiş; topuzları kaybolmuş." (Refik Halit Karay)
-
Bollaşıp genişlemek
-
[nsz]
Uykulu, sıkıntılı veya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek
- İLETMEK
-
-
[-i]
Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek
- "Bunların tek kaygıları gördüklerini, duyduklarını okurlara iletmektir." (Salâh Birsel)
-
Elektrik akımı, ısı, gaz vb.ni bir yerden başka bir yere götürmek
-
[-i]
Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek