İçinde mek olan 5 harfli 29 kelime var. İçerisinde MEK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mek olan kelimeler listesine ya da Sonu mek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KEM

2 Harfli Kelimeler

EK, EM, KE, ME

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

MEKAN
...
ÖLMEK

  1. [nsz] Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek
    • "Allah geride kalanlara ömür versin, ölenle ölünmez; konuşacağız da gezeceğiz de yiyeceğiz de içeceğiz de..." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu defa artık ölmek var, dönmek yoktur." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çünkü çiçek kokusu. Proust'un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış." (Salâh Birsel)
  2. Bitki, solmak
    • "Bu çiçekler dayanmaz, çabuk ölür."
  3. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek
  4. Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak
    • "Bu usul öldü artık."

ÖRMEK

  1. [-i] İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak işlemek veya tezgâhta dokumak
    • "Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!" (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak
    • "Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm." (Burhan Felek)
  3. Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak
    • "Kız saçlarını örmüş."
  4. Duvar yapmak veya onarmak
    • "Bu duvarı iki günde ördüler."
  5. Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak
    • "Bu yeni zevke göre, şiir ve nesir örenler yok." (Yahya Kemal Beyatlı)
  6. Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak
    • "Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz." (Abdülhak Şinasi Hisar)

ÇİMEK

  1. [isim] Çimecek yer

İVMEK

  1. [nsz] Çabuk davranmak, acele etmek

EZMEK

  1. [-i] Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek
    • "Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." (Enis Behiç Koryürek)
    • "Bütün ecnebi kelimeleri ezip büzüp anlaşılmaz hâle getirip öyle kullanıyorlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek
    • "Rüzgârın içinde birbirini ezercesine kaçıştılar." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. [nsz] Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek
    • "Şerbet için şeker ezmek. Boya ezmek."
  4. Üzmek, sıkıntıya sokmak
    • "Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir." (Aka Gündüz)
  5. Baskı altında tutmak
    • "Mahzun yüzünü ağlaya ağlaya öpmek arzusu içimi bir açlık gibi ezdi." (Refik Halit Karay)
  6. Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak
    • "Bu yol hayvanı ezdi."
  7. Yenmek, sindirmek
    • "Düşmanı ezmek."
  8. Harcamak
    • "Paraları bir haftada ezerim." (Sait Faik Abasıyanık)

ETMEK

  1. [nsz] Bir işi yapmak
    • "Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." (Haldun Taner)
    • "O zamanlar denize girmeden edemediği için bu nezleyi bir türlü geçiremediğini anlattı." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Etme eyleme ağabey, ben ne yaptım?" (Sait Faik Abasıyanık)
  2. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak
    • "İyi ettiniz de geldiniz."
  3. [-i] Bulmak, erişmek
    • "Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi." (Refik Halit Karay)
  4. [-i] Birini bir şeyden yoksun bırakmak
  5. Eşit değer kazanmak
    • "İki iki daha dört eder."
  6. Herhangi bir değerde olmak
    • "Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu." (Ömer Seyfettin)
  7. Kötülükte bulunmak
    • "Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin?" (Sait Faik Abasıyanık)
  8. [-e] Küçük veya büyük abdestini yapmak
    • "Çocuk altına etti."

ÖPMEK

  1. [-i] Sevgi, saygı, bağlılık, teşekkür belirtmek amacıya dudaklarını bir şeye veya birine değdirmek
    • "Prenses karşıdan gelip yanağımı öptü." (Aka Gündüz)

ESMEK

  1. [nsz] Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak
    • "İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor." (Ahmet Haşim)
  2. [-e] Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek
    • "Bu yolculuk size nereden esti?"

ÜZMEK

  1. [-i] Üzüntü vermek
    • "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak
    • "Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu." (Halikarnas Balıkçısı)

İLMEK

  1. [isim] Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm, ilmik

ERMEK

  1. [-e] Erişmek, kavuşmak
    • "Nereden geldiğini anlamadığı bir ataklığa ermişti." (Necati Cumalı)
  2. Yetişip dokunmak
    • "Eli tavana ermek."
  3. [nsz] Bitkiler veya bunların ürünleri olgunlaşmak
    • "Ekinler ermeden biçilmez."
  4. [nsz] Kendini Tanrı yoluna vermiş kimse insanüstü kutsal bir aşamaya erişmek

EKMEK

  1. [-i] Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek
  2. Toprağı ekip biçmek için kullanmak
    • "Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor." (Memduh Şevket Esendal)
  3. [-e] Serpmek
    • "Yemeğe biber ekmek."
  4. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak
    • "Fesat tohumları ekenler..."
  5. Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak
    • "Lale ile Günnur kendilerini ektiğim için müthiş içerlemişler." (Haldun Taner)
  6. Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek
  7. Yarışta geçmek

İÇMEK

  1. [-i] Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
    • "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
    • "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
  3. Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
    • "Toprak suyu içer."
  4. [nsz] İçki kullanmak
    • "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)

DEMEK

  1. [nsz] Söylemek, söz söylemek
    • "Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." (Burhan Felek)
    • "Eskiden saat üç dedi mi paralar dağılmış olurdu." (Orhan Kemal)
    • "Dediğimden dışarı çıkarsa kendi bilir."
    • "Öyle sevindim ki deme gitsin."
  2. [-e] Ad vermek
    • "Muşmulaya döngel de derler."
    • "Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ!" (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Bir dilde karşılığı olmak
    • "Kamer "ay" demektir."
  4. Herhangi bir ses çıkarmak
    • "Küt dedi, düştü."
  5. [-e] Herhangi bir kanıya, yargıya varmak
    • "Bu işe herkes ne der?"
  6. Düşünmek
  7. Oranlamak
    • "Güzellik desen onda, zenginlik desen onda."
  8. Ummak
    • "Bundan sonra gelir mi dersin?"
  9. Erişmek
    • "Saat yedi dedi mi uyanırım."
  10. Bir işe kalkışmak, yeltenmek
    • "Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun."
  11. Saymak, kabul etmek
    • "Yarım milyon dediğin nedir?" (Memduh Şevket Esendal)

SÜMEK

  1. [isim] Eğirilmek için temizlenmiş, taranmış yumak biçiminde yün

YEMEK

  1. [isim] Yemek yeme, karın doyurma işi
    • "Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni." (Necati Cumalı)
    • "Yemek yerken içtiğim iki şişe su, bir ter seli hâlinde ensemden boynuma doğru akıyordu." (Erhan Bener)
  2. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam
  3. Günün belli saatlerinde yenilen besin
    • "Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir şey yenmez." (Haldun Taner)
  4. Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama
    • "Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu." (Falih Rıfkı Atay)

EŞMEK

  1. [-i] Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak
    • "Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın. / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın." (Mehmet Akif Ersoy)
  2. Araştırmak, incelemek

EMMEK

  1. [-i] Dudak, dil ve soluk yardımıyla bir şeyi içine çekmek, somurmak
    • "Çanağımdaki köpüklü sütü emer gibi içeceğim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Altı mikrobun canını daha cehenneme göndermeden gidersem emdiğim helal süt haram olmaz mı?" (Haldun Taner)
    • "Bu olanları başka birinden işitecek olursam emdiğin sütü burnundan getiririm." (Burhan Günel)
  2. Tükürük yardımıyla eriterek içine çekmek
    • "Yengemin verdiği karanfili dişlerimle ezip emerek odaya giriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Soğurmak
    • "Toprak suyu emdi."
  4. Uzun süre yararlanmak

ÖVMEK

  1. [-i] Birinin veya bir şeyin iyiliklerini, üstünlüklerini söyleyerek değerini yüceltmek, methetmek, sena etmek, yermek karşıtı

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü