İçinde mak olan 8 harfli 610 kelime var. İçerisinde MAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mak olan kelimeler listesine ya da Sonu mak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KOKLAMAK
-
-
[-i]
Kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek, koku almak
- "Köpekler, yılanın parçalarını kokluyor, yemek istemiyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek, koku almak
- AYIRTMAK
-
-
[-i]
Ayırma işini yaptırmak
-
[-i]
Ayırma işini yaptırmak
- GOCUNMAK
-
-
[nsz]
Bir şeyden alınmak, çekinmek, kaçınmak
-
[nsz]
Bir şeyden alınmak, çekinmek, kaçınmak
- UÇLANMAK
-
-
[nsz]
Uçlu duruma gelmek
-
Vermek
- "Tıngırın varsa uçlan, dedi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Uçlu duruma gelmek
- VAKLAMAK
-
-
[nsz]
"Vak" diye ses çıkarmak
-
[nsz]
"Vak" diye ses çıkarmak
- BATIRMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin sıvı veya yumuşak bir maddenin içine gömülmesine yol açmak, batmasını sağlamak
- "Yumuşak lifi alarak kurnaya batırdı." (Cahit Uçuk)
-
[-i]
Bir işte sermayeyi yitirmek
- "Parasını batırmak."
-
[-i]
Bir kimseyi çekiştirip iyice kötülemek
- "Böyle tükürük saçtığına bakılırsa ya politikadan konuşuyor ya birini batırıyordu." (Haldun Taner)
-
[-i]
Kirletmek
- "Üstünü başını batırmış."
-
[-i]
Mahvetmek
- "Ne saklayayım gaflet ettiğimi / Elimle batırmışım gençliğimi." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[-i]
Bir şeyin sıvı veya yumuşak bir maddenin içine gömülmesine yol açmak, batmasını sağlamak
- BOĞMAKLI
-
-
[sıfat]
Boğmakları olan
-
[sıfat]
Boğmakları olan
- CAVLAMAK
-
-
[nsz]
Kavlamak, tüyünü dökmek, çıplak kalmak
-
[nsz]
Kavlamak, tüyünü dökmek, çıplak kalmak
- OKŞATMAK
-
-
[-i]
Okşama işini yaptırmak
-
[-i]
Okşama işini yaptırmak
- TADILMAK
- ...
- YAPILMAK
-
-
[nsz]
Yapma işine konu olmak
- "Yalı, bolluk zamanında yapılmış çok pencereli, iki katlı yayvan bir binadır." (Burhan Felek)
-
Gerçekleştirilmek, ortaya çıkarılmak
-
[nsz]
Yapma işine konu olmak
- ONARTMAK
-
-
[-i]
Onarma işini birine yaptırmak, tamir ettirmek
- "Fatih Sultan Mehmet onu onarttığı gibi III. Murat da 1582 yılında yenilemiştir." (Salâh Birsel)
-
[-i]
Onarma işini birine yaptırmak, tamir ettirmek
- PARLAMAK
-
-
[nsz]
Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak
- "O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; / O benimdir, o benim milletimindir ancak." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak
- "Ayna parlıyor."
-
Tutuşup alev çıkarmak
- "Pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi." (Burhan Felek)
-
Mevkisi yükselmek
- "Nüfuzlu akrabalarının yardımı sayesinde bir iki senede parlamış, büyük bir hariciye memuru olmuş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ün, san kazanmak, herkesçe tanınmak
-
Birdenbire öfkelenmek
- "En büyük zaafı da kendisine çıkar sağlayacak insanlara karşı bile yoktan yere parlayıverişleri idi." (Tarık Buğra)
-
Ortaya çıkmak
- "Feride'nin yüzünde bir çocuk sevinci parladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak
- YAPIŞMAK
-
-
[nsz]
Yapışıcı olan veya yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak
- "Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
İyice yaklaşmak, sokulup değmek
- "Geri geri giderek duvara yapıştı."
-
[-e]
Aralık bırakmayacak biçimde üzerine dokunmak
- "Islanan tül gömleği pembe vücuduna yapıştı." (Ömer Seyfettin)
-
[-e]
Bir iş yapmak amacıyla, hevesle bir şeyi eline almak
- "Dişlerine oltayı almış, tekrar küreklere yapışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
Sıkıca yakalamak, tutmak, sarılmak
- "Niçin yalan söylüyor, bu zavallıya iftira ediyorsun, diye kulağıma yapıştı." (Ömer Seyfettin)
-
Birini rahatsız etmek, sataşmak, peşini bırakmamak, musallat olmak
-
[nsz]
Yapışıcı olan veya yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak
- YAŞARMAK
-
-
[nsz]
Islanmak, nemlenmek
-
Yaşla dolmak
- "Anam beni çok bekleyecek diye gözleri yaşardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Islanmak, nemlenmek
- DEFOLMAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[nsz]
Savuşmak, çekilip gitmek
- "Bir gece oyuncular dükkânı, tezgâhı toplayıp kasabadan defoldular." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Haydi defol, şimdi evimden çık!" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Savuşmak, çekilip gitmek
- KAVUŞMAK
-
-
[-e]
Ayrı kalınan, sevilen bir kimseyle bir araya gelmek, onu yeniden görmek
- "Biz 1923'te bir Mustafa Kemal'e kavuşmasaydık, gelecek zamanlara doğru yollarımızı tıkayan aşılmaz setleri yıkamazdık." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yokluğu çekilen veya çok istenen bir şeye erişmek, onu elde etmek
- "Vakitsiz kötürümleşen ruh, onun mucizesiyle ısındı, kımıldandı, doğruldu; bir sağlığa kavuşuyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Katılmak
- "Fırat ve Dicle gibi yan yana akıyorlar, sonra birbirine kavuşuyorlar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Bir araya gelmek, birleşmek
- "Ceketin önü kavuşmuyor."
-
[nsz]
Güneş batmak
-
Varmak, ulaşmak
-
[-e]
Ayrı kalınan, sevilen bir kimseyle bir araya gelmek, onu yeniden görmek
- KIRINMAK
-
-
[nsz]
Yürürken salınmak
-
Oynamak, raksetmek
-
[nsz]
Yürürken salınmak
- ALTLAMAK
-
-
[-i]
Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek
-
[-i]
Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek
- MAKASKAR
- ...