İçinde mak olan 8 harfli 610 kelime var. İçerisinde MAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mak olan kelimeler listesine ya da Sonu mak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BOŞLAMAK
-
-
[-i]
Bırakmak
-
İlgi göstermemek, ihmal etmek
- "Sanayileşme furyası, tüketim yarışı içinde gözünü ihtiras bürüyen insan doğayı boşladı." (Haldun Taner)
-
[-i]
Bırakmak
- HOHLAMAK
-
-
[-e]
Ağzını yaklaştırıp soluğunu bir şeyin üzerine hızla vermek
-
[-e]
Ağzını yaklaştırıp soluğunu bir şeyin üzerine hızla vermek
- KAVURMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek
- "Madenden bir kap içine bunları koyup kavuracağız." (Salâh Birsel)
-
Rüzgâr, soğuk, sıcak vb. kurutmak, yakmak
- "Rüzgâr ekinleri kavurdu."
-
Çok üzmek, yakmak, mahvetmek
- "Memleketi kavuran kıtlık buranın semtine uğramamıştır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek
- KISILMAK
-
-
[nsz]
Hacmi, niceliği, gücü azalmak
- "Sesi kısıldı."
- "Nablusluların rengi, asılmış adamların rengine döndü, dudakları kısıldı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Göz kapağı hafifçe kapanmak
-
Kaçıp kurtulma yolu kalmamak
- "Kapana kısıldı."
-
[nsz]
Hacmi, niceliği, gücü azalmak
- SIZLAMAK
-
-
[nsz]
Hafifçe ağrımak
- "Kafa kemiklerine varıncaya kadar her yanı sızlıyordu." (Necati Cumalı)
-
Yakınmak
- "Ağladı, sızladı."
-
[nsz]
Hafifçe ağrımak
- BOZULMAK
-
-
[nsz]
Bozma işine konu olmak
- "Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur." (Burhan Felek)
-
Yiyecek kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekşimek
- "Et bozulmuş."
-
Dağılmak, bozguna uğramak
- "Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez'den geçiyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Taşıt arızalanmak
-
İyi ve değerli niteliğini yitirmek
-
Bir şeye kızmak, içerlemek
- "Karısının bu ikinci ihtarı ile biraz bozulan adam salıncaktan atladı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Sağlığını yitirip zayıflamak
-
[nsz]
Bozma işine konu olmak
- SIRLAMAK
-
-
[-i]
Bazı nesnelere, toprak kaplara sır (I) sürmek
-
[-i]
Bazı nesnelere, toprak kaplara sır (I) sürmek
- TURLAMAK
-
-
[nsz]
Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak
- "Futbolcular Kuşadası'nda turluyor! Sabah otuz tur atan oyuncular öğleden sonra da teknik ve taktik çalıştı."
-
[nsz]
Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak
- KIRINMAK
-
-
[nsz]
Yürürken salınmak
-
Oynamak, raksetmek
-
[nsz]
Yürürken salınmak
- KODLAMAK
-
-
[-i]
Harflemek
-
[-i]
Harflemek
- KORUNMAK
-
-
[nsz]
Kendini korumak, sığınmak, sakınmak
-
Koruma işine konu olmak
-
[nsz]
Kendini korumak, sığınmak, sakınmak
- ŞAŞIRMAK
-
-
[-i]
Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak
- "Söyleyeceğini şaşırmak."
- "Hasta adamı da evden çıkarıp atmak olmaz, ne yapacağını şaşırmış kalmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma gelmek
- "Hastasını muayene ederken başında bulundular mı hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Ne yapmak gerektiğini bilememek, nasıl davranacağını kestirememek, hayret etmek
- "... o kadar bağırırdı ki nihayet herif sersem olur, şaşırır, istediğini verirdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak
- YUMULMAK
-
-
[nsz]
Kapanmak, örtülmek
-
[-e]
Kendini bir işe istekle vermek, girişmek, saldırmak, atılmak
-
Kısılmak, örtülür gibi olmak
-
[nsz]
Kapanmak, örtülmek
- HIRLAMAK
-
-
[nsz]
Hırıltıyla ses çıkarmak
-
Köpek, saldırmadan önce hırıltıyla ses çıkarmak
- "Köpek gözlerinin akını çıkararak yan yan baktıktan sonra pes perdeden hırladı." (Burhan Felek)
-
Kızgınlıkla ters konuşmak
-
[nsz]
Hırıltıyla ses çıkarmak
- KOLLAMAK
-
-
[-i]
Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek
- "Kocamı kıskanıyor, aradan atmak için vesileler kolluyormuş." (Sermet Muhtar Alus)
-
Göz önünde tutmak, gözlemek
- "Daima biraz kollayan, bir tilki gibi tetikte ve hamarat görünürdü." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Korumak, gözetmek
- "O güne kadar ona iyi bak, değerini bil, onu kolla, demişti." (Nezihe Araz)
-
[-i]
Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek
- YARIŞMAK
-
-
[nsz]
Üstünlük kazanmak amacıyla bir yarışmaya katılmak
-
Bir yarışmada başkalarından üstün olmak için çaba göstermek
-
Başkalarından üstün olmaya çalışmak, rekabet etmek
-
[nsz]
Üstünlük kazanmak amacıyla bir yarışmaya katılmak
- DANIŞMAK
-
-
[-i]
Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek
- "Doktor, bugün size ben asıl başka mesele danışmak için geldim." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek
- SUSATMAK
-
-
[-i]
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak
-
Zorluk, güçlük çıkarmak
-
[-i]
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak
- ŞAŞILMAK
-
-
[nsz]
Şaşkınlığa uğranılmak
- "Cidden şaşılacak şeyler yapıyor." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[nsz]
Şaşkınlığa uğranılmak
- SUNULMAK
-
-
[-e]
Sunma işine konu olmak veya sunma işi yapılmak
-
[-e]
Sunma işine konu olmak veya sunma işi yapılmak