İçinde mak olan 7 harfli 201 kelime var. İçerisinde MAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mak olan kelimeler listesine ya da Sonu mak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ATIŞMAK
-
-
Ağız kavgası etmek
-
[nsz]
Kendisine dargın olan bir kimseye barışıkmış gibi söz söylemek
- "Nafile atışma, ben seninle barışmam."
-
Saz şairleri, belli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemek
-
Ağız kavgası etmek
- OYULMAK
-
-
[nsz]
Oyma işi yapılmak
- "Nefer şoförün kayadan oyulmuş gibi sabit erkek yüzü garip bir gülümsemeyle harekete geldi." (Halide Edip Adıvar)
-
Kazıklanmak
-
[nsz]
Oyma işi yapılmak
- YIRTMAK
-
-
[-i]
Kâğıt, kumaş gibi bükülüp katlanan şeyleri parçalamak
- "Yürürken sert bir şey paçamı yırttı, çepeçevre dikenli bir tel..." (Falih Rıfkı Atay)
-
Vücudu kanatacak kadar derin çizmek
- "Kedi çocuğun elini yırttı."
-
Yok etmek, bastırmak
-
Sağrısını mahmuzla yaralayarak binek hayvanını alıştırmak
-
Zorlamak
- "Gırtlağımı yırtarcasına haykırırken odaya efendim pürtelaş girdi." (Refik Halit Karay)
-
Bir işi yapmaktan kurtulmak
-
Köşeyi dönmek
-
[-i]
Kâğıt, kumaş gibi bükülüp katlanan şeyleri parçalamak
- ONARMAK
-
-
[-i]
Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek
- "Bozuk bir saati onardı."
-
Bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek
-
İşlenen bir kusuru, yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak
-
[-i]
Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek
- İNHİMAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeye aşırı düşkünlük gösterme, kapılma
-
[isim]
Bir şeye aşırı düşkünlük gösterme, kapılma
- KORUMAK
-
-
[-i]
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
- "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
- "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." (Reşat Enis)
-
[-i]
Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
- "Yurdu korumak."
-
[-i]
Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
- "İlaçla meyveleri korudu."
-
[-i]
Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
- "Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi."
-
[-i]
Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
- "Geleneklerini koruyorlar."
-
[-i]
Karşılamak, denk gelmek
- "Bu işin geliri masrafını korumaz."
-
[-i]
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
- AŞIRMAK
-
-
[-i]
Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek
-
[-i]
Çalmak, çalıp götürmek, araklamak
- "Borcunu ödeyemeyecek fakat bavulunu oradan nasıl aşırabilecekti?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Tehlike içinde bulunan bir şeyi acele kaçırmak
- "Yangın büyüyünce eşyayı bostana aşırdılar."
-
Başkasının eserinden parçalar alıp kendisininmiş gibi göstermek
-
[-i]
Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek
- OBRUMAK
- ...
- AHMAKÇA
-
-
[sıfat]
Biraz ahmak
- "O vakte kadar Necmiye'ye bir şey söylememek pek ayıp ve ahmakça bir hareket olacaktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
(ahma'kça) Ahmağa yakışır biçimde, aptalca
- "İnsanoğlunu bu kadar ahmakça aldatmak için insanın kendisi ne olmalıdır?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Biraz ahmak
- HAMAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ahmaklık
- "... misafirperverliğinizi fazlasıyla suistimal etmiş hâldeyim, bendeki kafa kafa mı, hamakat kutusu..." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Ahmaklık
- MAKAMLI
- ...
- TARAMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
- "Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu." (Yahya Kemal)
-
Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak
- "Birdenbire uzun bir ışık, sol tarafımızdaki sırtları taradı." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraklamak
-
Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek
-
Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek
-
[-de]
Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek
- "Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler." (Haldun Taner)
-
Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek
- "Dergileri taramak."
-
Dikkatle bakmak, süzmek
-
Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri bilgisayar ortamına aktarmak
-
[-i]
Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
- AHLAMAK
-
-
[nsz]
İç çekmek, ah etmek, ah çeker gibi ses çıkarmak
- "Sabahtan beri sıkıntıdan ahladı durdu."
-
[nsz]
İç çekmek, ah etmek, ah çeker gibi ses çıkarmak
- UNLAMAK
-
-
[-i]
Una bulamak, üzerine un serpmek
-
Un bulaştırmak
-
[-i]
Una bulamak, üzerine un serpmek
- UYLAMAK
- ...
- AÇINMAK
-
-
[nsz]
Gelişmek
-
İçindeki yetenekler uyanarak amacına varmak, gelişmek, inkişaf etmek
-
[nsz]
Gelişmek
- AĞLAMAK
-
-
[nsz]
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek
-
Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak
-
[-den]
Sızlanmak, yakınmak
- "Utanç ve kahırdan, yumruklarını ısıra ısıra bir zaman ağladı." (Atilla İlhan)
-
[-e]
Bir duruma üzülmek
- "Şu kara bahtıma ağlıyorum."
-
[nsz]
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek
- MIZIMAK
-
-
[nsz]
Mızıkçılık etmek
-
[nsz]
Mızıkçılık etmek
- OHLAMAK
-
-
[nsz]
Oh sesini çıkarmak, oh demek
- "Nefesini boşaltmış gibi ohlayarak bekledi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Oh sesini çıkarmak, oh demek
- AĞINMAK
-
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak