İçinde mak olan 7 harfli 201 kelime var. İçerisinde MAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında mak olan kelimeler listesine ya da Sonu mak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALLAMAK
-
-
[-i]
Kırmızı duruma getirmek
-
[-i]
Kırmızı duruma getirmek
- MAKLUBE
- ...
- SOLUMAK
-
-
[nsz]
Nefes alıp vermek
-
Sık ve kesik soluk alıp vermek
- "Devlerle güreşmiş gibi soluyordu." (Tarık Buğra)
-
Zorlanmak, gücünün hepsini harcamak
- "Otomobil soluyarak Kırmızıtepe'ye tırmanmaya başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Nefes alıp vermek
- ILINMAK
-
-
[nsz]
Ilık duruma gelmek, ılımak
-
[nsz]
Ilık duruma gelmek, ılımak
- MAKADAM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yolların kaplanması için genellikle 4-7 cm arasında parçalara bölünmüş taş
-
Kırılmış taş döşenip silindir geçirilerek yapılan yol
-
[isim]
Yolların kaplanması için genellikle 4-7 cm arasında parçalara bölünmüş taş
- ONATMAK
- ...
- BOYAMAK
-
-
[-i]
Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek
- "Rastıkla, yanağındaki beni de boyadı."
-
Ağır söz söylemek, aşağılamak
-
[-i]
Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek
- TOZUMAK
-
-
[nsz]
Toz havalanarak çevreye yayılmak
- "Herif süpürge ile fesini süpürüp de şak şak eline vurdukça un çuvalı gibi tozuyordu." (Ahmet Rasim)
-
[nsz]
Toz havalanarak çevreye yayılmak
- YASAMAK
-
-
[-i]
Düzen vermek
-
[nsz]
Yasa koymak
-
[-i]
Düzen vermek
- TANIMAK
-
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek
- "Onu bir de eski polisler tanır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak
- "Sincapları yakından tanırım." (Ahmet Haşim)
-
Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek
-
Varlığını kabul etmek
-
Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak
-
Sorumlu bilmek
- "Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim."
-
Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek
- "Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım."
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- OKUTMAK
-
-
[-i]
Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
-
[nsz]
Okuma işini yaptırmak
- "Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
- "Lisede İngilizce okutuyor."
-
Satarak elinden çıkarmak
- "Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut! dedi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
- SINAMAK
-
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek
-
Bilgisini, yeteneğini, yeterliliğini veya niteliğini yoklamak, imtihan etmek
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek
- ASILMAK
-
-
[nsz]
Asma işi yapılmak veya asma işine konu olmak
- "Yan yana asılmış aynı boyda tablolar gördük." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Bir yere tutunup sarkmak
-
Tutup çekmek
- "Çocuk annesinin eteğine asıldı."
-
Hızla eline almak
- "Hemen küreklere asıldı."
-
Boynuna ip geçirip sallandırılarak öldürülmek, idam edilmek
-
Bir şey isterken karşısındakini tedirgin edecek derecede üstelemek, ısrar etmek, ileri gitmek
-
Sonuna kadar mücadele etmek
- "Bir işe asılmak."
-
Karşı cinsin ilgisini çekmek için rahatsız edici davranışlarda bulunmak
- "Bir kıza asılmak."
-
[nsz]
Asma işi yapılmak veya asma işine konu olmak
- OVUNMAK
-
-
[nsz]
Ovma işi yapılmak
-
[nsz]
Ovma işi yapılmak
- ULAŞMAK
-
-
[-e]
Varmak, gelmek
- "Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." (Refik Halit Karay)
-
Elde etmek, erişmek
-
Yetişmek
-
Birbirine katılmak, dökülmek
- "Nehirler denizlere ulaşıyor."
-
[-e]
Varmak, gelmek
- UNUTMAK
-
-
[-i]
Aklında kalmamak, hatırlamamak
- "Kaç kere aynı palavralarla kendimi avutmuş, öfkemi geçirmiş, sonradan hepsini unutmuştum." (Refik Halit Karay)
-
Bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmak
-
Bir şeyi yapamaz duruma gelmek
- "Onu da bilirdim eskiden memleketteyken amma sonradan unuttum." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Bağışlamak
- "Onun yersiz davranışlarını çoktan unuttum."
-
Gereken önemi vermemek, üstünde durmamak
- "İçinde kabaran sevinçten vücudunun berelerini unutarak uyudu." (Halide Edip Adıvar)
-
Hatırdan, gönülden çıkarmak
- "İyiliğini de ölünceye kadar unutmam." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Aklında kalmamak, hatırlamamak
- KAZIMAK
-
-
[-i]
Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak
- "Tahtanın boyasını kazımak."
-
Bir araç kullanarak silmek, çıkarmak
- "O daktilo yanlışını iğneyle kazıyarak düzeltebilirsin."
-
Sertçe ovmak
-
Tıraş etmek
- "Sakalını kazımak."
-
[nsz]
Metal bir yüzey üstüne sert bir araçla şekil çizmek, yazı yazmak, nakşetmek
- "Mühür kazımak."
-
Aslını, kökünü çok detaylı araştırmak
- "Avrupalılar, medeni bir adamı kazıyacak olursanız altında gorili bulursunuz, derler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Vücuttaki yabancı bir cismi hasta, zararlı veya istenmeyen bir organı almak, temizlemek, yok etmek
- "Çıbanı kazıyarak aldılar."
-
[-i]
Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak
- KIRKMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi uçlarından kesmek
-
Saç, sakal veya tüyü kesmek
- "Saçlarını çok kırkmışsın."
-
Koyun, keçi vb. hayvanların tüylerini kesmek
-
[-i]
Bir şeyi uçlarından kesmek
- UZANMAK
-
-
[-e]
Boylu boyunca yatmak
- "Nevin evde biraz uzanıp dinlenmezse hastalanacaktı sanki." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Gitmek
- "Öğleden sonra Şişli'den Beyoğlu'na kadar uzandım." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Bir alana yayılmak
- "Sokağın dibinden gelen bir elektrik lambasının titreye titreye uzanan ışığında, bu iki gölgenin umumi şekilleri görülüyor." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Bir şey boyunca sıralanmak
- "İncecik ırmaklar vardı ki kenarları boyunca uzanan sazlıkları arasından pembe tüylü flamingolar gezinirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yetişmek, ulaşmak
-
Vücudunu yöneltmek veya vücuduyla birlikte kolunu uzatmak
- "Cici Bey balkondan ablasının penceresine bir daha uzandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-e]
Boylu boyunca yatmak
- AĞINMAK
-
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak