İçinde m olan 8 harfli 4238 kelime var. İçerisinde M harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında m harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu m harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BÖRTLEME
- ...
- CUMBALAK
-
-
[isim]
Takla
-
[isim]
Takla
- DALLANMA
-
-
[isim]
Dallanmak işi
- "Bilimsel alandaki dallanma, bizi toplu bir evren görüşü edinme mutluluğundan da yoksun bırakıyor." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Dallanmak işi
- DAMLAYIŞ
-
-
[isim]
Damlama işi veya biçimi
-
[isim]
Damlama işi veya biçimi
- DÖVÜŞMEK
-
-
[nsz]
Karşılıklı birbirini dövmek, vuruşmak
- "Öyle yiğitçe, öyle gözünü daldan budaktan sakınmadan dövüşmüş, atına binip oradan uzaklaşmıştı." (Orhan Kemal)
-
[-le]
İki silahlı kuvvet çatışmak
-
Boks yapmak
-
[nsz]
Karşılıklı birbirini dövmek, vuruşmak
- EDEBİLME
- ...
- ERMİŞLİK
-
-
[isim]
Ermiş olma durumu, evliyalık, velilik
-
[isim]
Ermiş olma durumu, evliyalık, velilik
- FIRLAMAK
-
-
[nsz]
Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak
- "Çöpçü beygiri, deli gibi rayın üzerine fırlamıştı." (Haldun Taner)
-
Yerinden oynayıp ileriye doğru çıkıntı yapmak
- "Gözleri yerinden fırlamış. Omuz kemiği fırlamış."
-
Fiyatı birdenbire yükselmek
- "Borsada altın fiyatları fırladı."
-
[nsz]
Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak
- HAREMEYN
- ...
- KAKALAMA
-
-
[isim]
Kakalamak işi
-
[isim]
Kakalamak işi
- KIVRILMA
-
-
[isim]
Kıvrılmak işi, bükülme
- "Babasına dille değil, sancıdan ölüyor gibi birkaç kıvrılma, burkulma ile karşılık verdi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yer kabuğunun içten gelen etkenlerle dalgalı bir biçim alması
-
[isim]
Kıvrılmak işi, bükülme
- MEYMENET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyi nitelik, uğur, hayır, bereket
-
[isim]
İyi nitelik, uğur, hayır, bereket
- MİNARECİ
-
-
[isim]
Minare yapan usta
-
[isim]
Minare yapan usta
- OKKALAMA
-
-
[isim]
Okkalamak işi
-
[isim]
Okkalamak işi
- ÖRTÜLMEK
-
-
[nsz]
Örtme işine konu olmak
- "Kamara deliklerinin üstleri küçücük camlarla örtülmüş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Örtme işine konu olmak
- SALAMURA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Peynir, et, balık, turşu, asma yaprağı vb. yiyeceklerin, bozulmaması için içinde tutuldukları tuzlu su
-
Bu suyun içinde tutulmuş yiyecek
- "... meze tabağını hazırlamıştır bile... Başta sazan balığı, yumurtası ve salamurası." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Bu suyun içinde tutulmuş olan
- "Salamura balık."
-
[isim]
Peynir, et, balık, turşu, asma yaprağı vb. yiyeceklerin, bozulmaması için içinde tutuldukları tuzlu su
- SÜRTÜLME
-
-
[isim]
Sürtülmek işi
-
[isim]
Sürtülmek işi
- SÜZÜLMEK
-
-
[nsz]
Süzme işine konu olmak
- "Bal süzüldü."
-
Akmak
- "Gözlerimden yaşlar süzüldü."
-
Kuş kanatları gerili olarak görünür bir hareket yapmadan havada ilerlemek
- "Kuş, gene havada süzülüp daireler çiziyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Sessizce ve görünür bir hareket yapmadan ilerlemek
- "Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
İnsan sessiz, gizlice ve kayıyormuş gibi gitmek
- "Bir daha vurdum ve cevap alamayınca her zaman yaptığım gibi usulca kapıyı açıp içeri süzüldüm." (Haldun Taner)
-
Göz baygınlaşmak, mahmurlaşmak
- "Bu sözleri söylerken mebusun gözleri süzülerek ufalıyordu." (Peyami Safa)
-
Uyumlu bir biçimde ve salınarak yürümek
- "Bir tanesinin elinde-muhakkak çalmış olacak- bir şık şemsiye, o günün sosyete hanımlarını taklit ederek kırıtıyor, süzülüyorlardı." (Halide Edip Adıvar)
-
Yüzüne nazlı bir anlam vermek
-
Çok zayıflamak
- "Yedi sekiz gün içinde kızcağız, süzülmüş, solmuş, gözleri çukura kaçmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Süzme işine konu olmak
- TAMTAKIR
-
-
[sıfat]
İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş
- "Bir zamanlar hazinemiz tamtakırdı, sıçan düşse başı yarılırdı." (Talât Halman)
- "Ne sağyağ kaldı ne zeytinyağı ne pirinç ne şeker ne fasulye, kiler tamtakır oldu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Sütnine yukarı çıktığı zaman ne görsün? Sandık tamtakır kuru bakır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş
- TEKELLÜM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söyleme, konuşma
-
[isim]
Söyleme, konuşma